21 Ekim 2014 Salı

Bir Yaşıma Daha Girdim

Rahmetli Müslüm Gürses'in şarkısıyla uyandım bugün.
''bugün benim doğum günüm....'' diye başlayan bir şarkısı var ya hani, o şarkısıyla..
Tabi ben o şarkıyı söylemeden önce odamı neşeyle dolduran güzellikler (anne, abla ve onun yavrusu) vardı.

 
İş yerine geldim, esas oğlandan (mecazi anlamda *.*) hala ses yok ama sağolsun tumblr bugün bir yaşına daha girdiğimi,
 

Sevgili iyi-kötü gün dostu Google bugün benim doğum günüm olduğunu,


Ve fikirlerimize kulak veren fikrimühim'in yeni yaşımda hesabıma puanlar yüklediğine şahit oldum.
Kendilerine ve bilumum alışveriş sitelerine, kullanıcı hesaplarına teşekkürü borç bilirim.
Eksik olmayın ^.^
Gün bitmiş sayılmaz tabi fakat benim yarın için birileri üzerinde uygulayacağım deli dehşet planlarım var :)

Her şey bir yana, bazı kelimeler bir araya geldiğinde güç veriyor insana.
Ya da, neyi kimden beklediğini tekrar hatırlatıyor.
Aynı, ''umma ki küsmeyesin'' cümlesinde ki gibi..
Bir yaşıma daha girdim ama, umduklarımın, umut ettiklerimin yönü değişmedi.
Umudum hala doğan güneşte :)




16 Ekim 2014 Perşembe

Yabancı Misafir

Dilinden anlamadığım bir insana yol tarif ederken az çok sıkıntı yaşar terler dökerdim.
Dilinden anlamadığım bir insanla konuşamadığım için konuşmak zorunda olmaktan korkardım.
Böyle sebeplerden ötürü,
Dilinden anlamadığım bir insanla ortak bir alan paylaşabileceğimi hiç düşünmezdim.

Bir günlüğüne misafir olabileceğini düşündüğüm yabancı konukla bir hafta boyunca iş yerinde aynı odayı paylaşacağımızı öğrendiğim zaman tabi ki öncelikle 'aaaa nasıl yani' :) dedim.
Oda da küs gibi otururuz diye düşünmüştüm.
Yine düşündüğüm gibi olmadı.
Yaşı itibariyle amca konumunda olduğu için, misafirimize karşı evin küçük kızı mesaimi iş yerinde de devam ettirebildim.
Ve her şeyden önce -çay muhabbettir, diyerek başladık.
Strong tea'sini eksik etmiyorum :)

-Good morning dediğinde günaydın
-Teşekkür ettiğinde, rica ederim diyerek şaşırmasını ve bir kaç kelime dahi olsa Türkçe konuşmasını sağlıyorum :)
Oda bana Almanca öğretmeye çalışıyor, herkes dilinin öğrenilmesi derdinde ^.^

Geçen gün, sabah çayının yanına bir bisküvi tabağı hazırlamıştık. Ertesi gün bir tabak istedi ve oda bize aynı şekilde bisküvi ikram etti. Açıkçası çok şaşırdım, çat patta olsa karşılık bekleyerek yapmadığımızı içimizden geldiği için ikram etmek istediğimizi anlattım.
Tabi sonra ne dediğini anlamadım :)
Gülüşmeler konuşmalar ay çok teşekkür ederimler falan dedim ama oda beni anlamadı.
Sonuç mucizevi bir duygu tabi ki, bir insanı sevmek, değer vermek, her şeyden önemlisi verdiğin değerin karşılığını görmek çok tatlı şeyler.
Manen tadılan his,
Kula nasip edilen muhabbet,
Muhabbetin karşılığı olan muhabbet çok lezzetli.

Yani kim derdi ki Berlin'den Rauno adında bir misafir gelicek ve ben (ben ona Rauf amca diyorum) bu cuma günü gidecek olmasına üzüleceğim...

Hey gidi heyy :)


 

NoT: İnsan insana benzer dedikleri türden oldu bu sefer
bizim misafirimiz Fred Çakmaktaş'a benziyor :)))


9 Ekim 2014 Perşembe

Hoşgeldin Ekim Ayı

Kendimde yeni bir şey fark ettim.
Yazamamamın nedenini tembelliğe bağlayıp onun arkasına saklanıyormuşum.
Tembellikten diyerek geçiyormuşum, aslında öyle değilmiş.
Uzun zaman yazamamamın nedeni duygularımla alakalıymış,
Kalbim odaklandığım şeylere sınır koyup çizgimi aşmama mani oluyormuş meğer, henüz fark ettim.
Duygu yoğunluğu, yeni bir şeylerin başlangıcı gibi şeyler insanın zihnini çok fazla oyalıyormuş.
Hayal kurmak yarına dair olan ümidimizi,
Ümidimiz de inancımızı tazeliyormuş.
Ben uzun zamandır da hayal kurmadığımı fark ettim.
Zamanın hızlı geçmesinden çok nasıl geçtiğini hatırlayamama kısmından korkuyorum.
O yüzden zaman farkında olarak geçsin istiyorum.
Yada zaman şimdi dursun ben farkında olmaya başlayınca geçmeye başlasın istiyorum.




27 Ağustos 2014 Çarşamba

Tembel olmak mı?

Tembelsin deseler, inanmam, inanmak istemem, kabul etmem!
Ama, tembelim galiba? diyebiliyorsam, inanırım.
Cidden doğrumu söyler içimde ki ses diye düşünürüm.
Önce tartar, ölçer, biçerim.



Evden çıkmak istemeyişim,
yemek bittikten sonra sofrayla uzun uzadıya bakışmalarımız,
bulaşıkları toplayıp çöpe atma isteği
hatta evde plastik tabak bardak kullanalım biz! düşünceleri
elime aldığım kitabın kapağını inceleyip sonra tekrar yerine kaldırışım
falan gibi bir çok belirtilerim var.
Hatta canım tatlı istiyor ve ben mutfağa girmiyorum! olacak şey değil :)

Yine de tembelliğin yanında kendime yeni bir teşhis koydum.
Geçici tembellik hastalığı sevdiklerini görünce geçer bunalımı ^.^



23 Ağustos 2014 Cumartesi

İffet-i Kalp


Kitaplarımı kırıştırmayı, altını çizmeyi pek sevmezdim ama bu kitabı elimde kalemle okudum.
Daha sonra açıp tekrar okuduğumda hayranlığım iki kat artacak, biliyorum.
Çok sevdim..
Hem Nuriye Çeleğen anlatımını hem Hz.Meryem'i, Zekeriya peygamberi ve Hz. Yahya'yı...
Şiir gibi ilerleyip,
Çok tatlı bir etki bırakıyor insanda. 
İlerledikçe geriye döndüm, tekrar tekrar okudum çoğu satırı... 
Hem hüzünlenip hem imrenince daha farklı oluyor bıraktığı lezzet.


İşte böyle insanı düşündüren güzel satırlar var bu kitapta...
''...Her musibet bir hazineydi..'' Musibeti hazine olarak görüp ondan kendine paylar çıkarmak büyük bir erdem. Ve tabii daha fazlası..


Uzun zamandır elime kitap alamıyordum, bu kitap o ruh halimin üzerine çok iyi geldi.
Bir the_syhn tavsiyesi
Ve Mel'den notlar hediyesi olan bu kitabı okumak gerçekten çok güzeldi
Kendilerine teşekkürü bir borç bilirim :)

Şiddetle-ısrarla tavsiye ettiğimi söylemeye gerek yok sanırım ^.^



Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...