okuduklarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
okuduklarım etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Haziran 2020 Pazar

Camdaki Kız - Gülseren Budayıcıoğlu

Uzun zamandır okumayı istediğim bir kitaptı. Yaşananların gerçek olması kısmı inanılmaz etkiliyor. Bu hayatları yaşayanlarla belki aynı şehirdeyiz, belki bir yerlerde karşılaştık, belki aynı yerde yemek yedik, aynı yerde fatura ödedik, aynı okulda okuduk, ama o kadar.
Şuan birileri çok mutlu, belki de çok mutsuz, umutlu-umutsuz olanda vardır. 
Neler neler vardır da haberimiz yoktur...

Gülseren hanımın kitaplarını okuduktan sonra biriyle konuşurken ''kim bilir'' ile başlıyor artık cümlelerim. 
Kim bilir neler yaşadı... 
Kim bilir neler gördü... 
Kolay gelmiyor insanoğlu bu zamanlara.
Dinlemeyi az çok biliyorduk belki ama, acabalar her zaman akla gelmiyordu. 
Yaşımız daha da küçükken sanki herkesin hayatı birbirine benziyor gibi geliyordu. Büyüdükçe, gördükçe, anlamaya çalıştıkça insan büyüdüğünü hissediyormuş. Ve kendi hayatı dışındaki hayatları daha net görüyormuş.



Kitapla ilgili söyleyeceğim tek şey... 
Ah Nalân...
Herkesin yüreği seninki kadar sevebilen, affedebilen olsa dünya nasıl bir yer olurdu acaba.



21 Şubat 2020 Cuma

Bir Çift Yürek - Marlo Morgan

Bir Çift Yürek, Amerikalı bir kadının Avustralya'da yaşadığı ruhsal yolcuğun öyküsüdür. Göçebe kültürden Aborjinler eşliğinde, kabilenin kendilerini adlandırdıkları şekliyle ''gerçek insanlar''la birlikte dört ay süren ve çölü boydan boya katettikleri uzun bir yürüyüşe çıkar.




Açıkçası kitaba başladığım zaman başlarda biraz sıkılmıştım. Konuyu benimseyemedim, ilerlemekte zorlandım. Fakat ilerledikçe yorumlayabildiğim yerler görmek ilgimi çekti.
Bazı yorumlar aborjinlerin yaşamış oldukları hayatı doğrular biçimde olunca daha da merak ettim. Bazı yerleri gözüm kapalı okudum :) çölün çorak coğrafyasında karşılaştıkları, yaşadıkları şeyler çok da kolay şeyler değil. Ancak gerçek olduğunu düşününce daha etkileyici oluyor.


Bu topluluk Müslüman ve iman eden bir topluluk olsaydı diye düşündüm... çok güzel yaşarlarmış.
Kendilerine öyle değer vermişler ki, takdire şayan. Dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı büründükleri zırhları var kapılarını herkese açmıyorlar. Her işleri önce niyet etmekle başlıyor. Çölde yaşıyorlar, Allah onlara zenci olmayı nasip etmiş, daha az terliyorlar ve kokuları olmuyor. Böylece hiç bir canlıyı rahatsız etmiyorlar. Doğaya, hayvanlara ve insanlara karşı aşırı saygılılar. Su çok çok az bulunduğu için toprakla temizleniyorlar. Burayı okuduğum zaman şaşırmıştım, ilk aklıma elbette teyemmüm geldi :)
Yunus balığını çok sevdiklerinden, örümcekten ders çıkardıklarından bahsediyor.
Rüyaya önem veriyorlar...
Ve tefekkür...
Kitapta da ''tefekkür'' olarak geçiyor zaten. (Çeviri çok güzel yapılmış)
Gökyüzünde ki yıldızları, kadife bir kumaşın üzerine serpilmiş pırlantalar olarak tarif edişini çok sevdim.

Kitaba başlamadan önce beklenti içine girmemiştim. Arkadaş grubu ile okuduğumuz için yorumlara da bakmaya fırsatım olmamıştı zaten hemen başladım. Kitaptan bana altı çizili satırlar, kenarı kıvrılmış sayfalar kaldı :)
Tavsiye ederim.



7 Aralık 2019 Cumartesi

Tatar Çölü Dino Buzzati

Uzun zamandır okuduğum en zor, en uzun süren, en sabırla devam ettiğim, sonunda çok üzüldüğüm, aynı zamanda da en üzerinde düşündüğüm kitap oldu.
Kitap öyle bir yere götürüp bırakıyor ki, gecenin karanlığında sokak lambalarının ışığı ile koşar adımlarla yürürken, kendinizi birden sokak ortasında durmuş gibi hissediyorsunuz. Yol (kitap) bu şekilde bitmemeliydi diyorsunuz. Ama bitiyor.
Bir arkadaşım "Herkes kendinden bir şeyler bulabilir" demişti, çok haklıymış.

Kalemi şahane, konu biraz durağan ilerliyor gibi gelebilir, ama okumaya değiyor...

Tavsiye ederim ♡


23 Eylül 2019 Pazartesi

Kırlangıç Çığlığı - Ahmet Ümit

Yine herkesin çok beğenerek okuduğu, fakat benim hiç ama hiç sevmediğim bir kitap.
Sevmiyorum bu tarz kitapları.
Hayatın içinde barındırdığı gerçekleri anlatsada sevmiyorum.
Kitabın elbette güzel tarafları vardı,  mesela son derece akıcı bir dille yazılmış.
Bu yüzden bir çırpıda bitiyor.
Yine de...
Ne yazık ki hayatta bazı şeyler göründüğü gibi olmasa da anlatılanların güzel olmasını tercih ederim.
Bir nevi polyannacılık en azından ruha iyi geliyor.



Günümüzü bir kenara bırakıp sadece kitapla ilgili düşüncemi de söylemek istiyorum.
Özellikle cinayetle ilgili kısımlar arka sokaklar dizisinden bir kaç bölüm birleştirilmiş hissi uyandırdı.
Dahası, bu kitapta ki karakterlerin öncesi varmış (okumamıştım) şimdi ki hali de olduğuna göre devamı da gelecek, öyle görünüyor...

Acaba bir tek ben mi sevmedim diye düşünerek kitapla ilgili bir çok okuyucu yorumunu okudum.
Benim gibi düşünen bir kaç kişi dışında büyük bir kesim kitaba övgüler yağdırmış.
Umarım linç edilmem :)




25 Şubat 2019 Pazartesi

Simyacı - Paulo Coelho

Bazen bir kitaba başlıyorum, sevmiyorsam ilerleyemiyorsam bırakıyorum. Bu kitabı ise başlarda bırakmayı düşündüm ama sırf sonunu merak ettiğim için zorla devam ettim.

Kitabın sevenlerine hiç bir sözüm yok ama gerçekten ben hiç sevmedim. Yorumları okuyayım dedim, bir çok kişiyi hayata bağlamış, bir çok kişiye yol göstermiş. Bazısı da benim gibi hiç beğenmemiş.



İçindeki o ince denilen mesajları göremedim. 
Okurken sonra ne olacak diye hiç merak etmedim. 
İllâ birşeyler katmak zorunda değildi ama keyif bile vermedi.
Belki de beklentim çok yüksekti.
Sorun bende olabilir, belki de kitapta bilemiyorum... 
Yalnızca benim gibi düşünen biri olurda, yazarsa çok mutlu olurum :) 

8 Şubat 2019 Cuma

Kor Adası - Kimberley Freeman

Öncelikle,
Sevgili Kimberley yine keyifle okuttuğun için teşekkürler. 

Kor Adası, yazarın okuduğum üçüncü kitabı oldu. Diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da konu çok başarılı. Beni yakalamayı başardı mesela :) dördüncü kitabını da merakla bekliyorum. 

Nina 2012 yılında yaşayan konuyu bize aktaran karakter. Başrol Tilly. Okurken başlarda kızıyorsun, söyleniyorsun, ay yok artık bu kadar da saf olunmaz diyorsun. Sonra Tilly oluyorsun. Tilly gibi üzülüyor, onun gibi sende kızıyor, öfkeleniyorsun.

Hayatta büyükbabasından başka kimsesi olmayan bu naif kız, büyükbabasının hayattan göçmeden evvel uygun gördüğü biriyle görücü usulü bir evlilik yapıyor. Ama evlilik sürpriz yumurta. Tilly'i ne yazık ki acı tecrübeler yaşayacağı zamanlar karşılıyor. Çok geçmeden parçalı bulutlu, gök gürültülü yağmurlar yerini ıssız bir adanın güneşli, sıcak günlerine bırakıyor.


Zaman güzel geçiyor ama Tilly'miz hassas, kırılgan, duygusal... 
Burada da maalesef bazı karışıklıklar yaşıyor. 
Gerek yok ama, kendini üzüyor, yıpratıyor. 
Kendince haklı sebeplerinin olduğu,
Fakat yapmaması gereken şeyleri yapıp ortalığı biraz karıştırıyor.
Neyse ki işler okuyucunun istediği gibi gidiyor :) 



En sevdiğim kısımlardan biri;
Yaşanan bir olaya karşı Tilly'mizi koruyan yakışıklı adamın en beğendiğim davranışına karşılık söylediği söz oldu.
**Çünkü sevdiğim birine son derece kaba davrandı.**


Diğer kitaplarıyla ilgili düşüncelerim için;
Kır Çiçeği Tepesi
Deniz Feneri Koyu
üzerlerine tıklayabilirsiniz.




İyi günler dilerim.


20 Ocak 2019 Pazar

Deniz Feneri Koyu - Kimberley Freeman

Bu kitabı uzun zaman önce okudum.
Bloğumda göremeyince şaşırdım açıkçası :)
Halbuki yazdım diye hatırlıyordum.
Meğer okuduğum zaman, yazmaktan uzak kaldığım zamanlara denk gelmiş.


Ben bir Kimberley severim.
Kır çiçeği tepesini çok sevince ikinci kitabını da almış, alır almaz okumuştum.
Eğer yorgun bir zamanınızdaysanız, biraz dinlenmeye ve kafa dağıtmaya ihtiyacınız varsa Kimberley Freeman doğru bir tercih oluyor.
Kitapları işe yarıyor.
Yine birbirinden farklı iki karakter.
100 yıl öncesi... 100 yıl sonrası...
Kökleri geçmişe dayanan kuyumcu bir ailenin mutsuz gelini Isabella'nın hayatı.
Ve günümüze dayanan Libby'nin yaşadıkları.
Isabella ve Libby'nin yaşadığı kayıplar.
Sanırım üzerinden zaman geçtiği için kitabın dedikodu kısmına geçmekte zorlanıyorum.
Aslında bu tür kitaplar da üzerinden zaman geçince olayları ve kişileri hatırlamak zor olabiliyor fakat ilginçtir ki, ben olayları da kişileri de gayet hatırlıyorum ^^

Neyse, dedikodusuna girmeyince detay da vermemiş oluyorsun.
Kısaca, tavsiye ederim.


23 Aralık 2018 Pazar

Hayata Dön - Gülseren Budayıcıoğlu

Artık uyarma gereği duymuyorum, çünkü spoilere yer vermiyorum.
Özellikle Gülseren Budayıcıoğlu'nun kitaplarında spoiler vermek kitapları okuyacak olan kişilere büyük haksızlık olur.


Yazılanların bir kurgu olmaması, yaşanması... yaşayan kişinin yaşadıkları...
öncesi, sonrası hepsi çok etkileyiciydi gerçekten.
Alâ'nın hayatı bambaşka ama Süreyya'nın ki de çok farklı değil.
Acaba Süreyya'nın geçmişinde neler vardı? diye düşünmeden edemedim.
Bu kadar sevgisizliğin altında kim bilir neler vardır.

Aslında çok şey söylemek istiyorum ama... Sadece şunu söylemeden geçmek istemiyorum. Dizi sadece kişilerin isimlerini almış. Kişiliklerine dokunmamış. En azından buraya kadar. Tam bu hafta dizi de ki sahne de Esma sultanın hastalandığını öğrendiklerinde, acaba buradan sonra mı başlayacak kitapla bağlantı diye düşünmüştüm fakat yine olmadı. Kitabın sonunu merak ettiğim gibi dizinin sonunu merak ediyorum şuan.


5 Aralık 2018 Çarşamba

Günahın Üç Rengi - Gülseren Budayıcıoğlu

(spoiler içermez)
Listem de şu sıralar Gülseren Budayıcıoğlu'nun kitapları var.
Elime alıyorum, fakat bırakamıyorum.
Öyle içten, öyle samimi ki yazar okumak çok iyi geliyor.
Kitabı okurken en çok da, sanki çayımızı kahvemizi almışız Gülseren hanım bana olayları anlatıyormuş gibi hissediyorum.
Bu his çok hoş.
Her zaman, her kitapta olmuyor.
Anlattıklarının bir kurgu değil, gerçek hayatlardan alıntı olduğunu düşündükçe yazılanlar insanı daha çok etkiliyor.
Her defasında şimdi ne olacak acaba diye çeviriyorum sayfaları.
Ve her defasında yok artık dedirtiyor.

Yine kitaptan bahsetmemek için kendimi zor tutuyorum.
Çok etkilendim.
Gülseren Budayıcıoğlu'nun bir kitabına daha başladım.
Hayata Dön.
Hani şurada bahsettiğim, dizisini izleyince kitabını okumayı sevmiyorum ^.^ dediğim kitabı.
Demek ki çok da büyük konuşmamak gerekiyormuş.
Çünkü yazarı çok sevdim.
Ayrıca şuan ne yazsa okurum, o dereceyim :)

2 Kasım 2018 Cuma

Kral Kaybederse / Gülseren Budayıcıoğlu

Gülseren Budayıcıoğlu ile ilgili bildiğim tek şey, İstanbullu Gelin dizisinin konu edindiği ''Hayata Dön'' kitabının yazarı olması.
Bir de kitabı okuyunca diziyi izlemeyi sevmiyorum, diziyi izliyorsam kitabı okumak istemiyorum.
Diziyi izlediğim için Hayata Dön kitabını da merak etmemiştim.
Hafta sonu bir arkadaşımla görüştüm, elime Kral Kaybederse kitabını verip sadece -mutlaka okumalısın... dedi...
(Çok seviyorum bu yaklaşımı)
Ben olsam tutamam çenemi :) Bir yandan kitabı verir, bir yandan da uzun uzun anlatırım falan ^.^
Arka kapak yazısına dahi bakmadan başladım okumaya.
Kitap o kadar güzeldi ki.
Sayfaları hep bir merakla çevirdim.



Nasıl güzel yazılmış...
Ne garip hayatlar var...
Hayat ne garip...
Kitabı elime alacağım zamanları kovaladım durdum.
Sonunu merak ettiğim için hem hemen bitsin istedim, hem de hiç bitmesin...


Aslında uzun uzun konuşasım, kitabı anlatasım var ama bu sefer yapmayacağım.
Çünkü bu kitap okunmayı hak ediyor.

İyi günler dilerim...

3 Ağustos 2016 Çarşamba

Size Bir Sır Vereceğim

Evet yine çok akıllıca bir kitap adıyla karşı karşıyayız :-)
Görür görmez insanın bulutçuklarının havada uçuşmasına sebep oluyor.
Ama esas kitabı okumamdaki en büyük sebebe gelecek olursak, içinde suyun mucizesini konu alan bir hikaye yer alması.
Suyun moleküler yapısını, hassaslığını, negatif-pozitif elektrik ayrımı yapabildiğini biliyoruz.
İnsanın ruhaniyetinden dahi etkilenebilen bir nimet.
Aynı zaman da bizim maddi, manevi duygularımızı da etkileyen bir nimet.
Şifası yanında mucizevi bir çok durumu da içinde barındırıyor.
Öyle ki, suyu ne kadar çok sevdiğimi saatlerde susmadan anlatabilirim :-)


Peki kitabı?

Kitabı sevdim.
Çünkü ayrıntıya boğulmayı sevmiyorum.
Anlatılanları o an oradaymış gibi okumayı seviyorum.
Ayrıntıya çok fazla girilmesi olay örgüsünden uzaklaştırıyor.
Öyle hissediyorum.
Yazar bu duruma eminim beni ve benim gibileri düşünerek dikkat etmiş :-) o yüzden sevdim.
Su hakkında ne öğrensem, ne okusam, ne duysam mutlu olduğum için ziyadesiyle doyurmadı belki ama tatmin etti.
Ayrıca sadece su-dan da değil, Niyâzî-i Mısrî'den de bahsediyor ki sıradaki yayınımda yaşam hikayesine ayrıntılı bir şekilde yer vereceğim.


İşin özü, tavsiye ederim :-)

22 Mayıs 2015 Cuma

Ve Dağlar Yankılandı

Uzun süren birlikteliğimin ardından kitabı en nihayetinde bitirdim.
Açıkçası Khaled Hosseini'nin bu kitabını heyecanla ve bin bir merakla bekliyordum.
Yine de mutsuz değilim.
Sadece bazı yerlerinde durma, geriye dönüp bakma gereği hissettim.
Hikayeler birbirleri ile bağlantılı olsa da birleştirme kısımlarında takıldım.
Kim kimdi? diye kaldığım yerler olunca okuduklarımdan keyif alamadım.
Mevzu bahis Khaled olunca insan ister istemez diğer kitaplarıyla kıyaslama gereği duyuyor. 


Uçurtma Avcısı ve Bin Muhteşem Güneş'e şahane diyebiliyorken, bu kitaba güzeldi diyorum.
   

Yine de bir kitap daha çıkaracak olsa onu da heyecanla beklerim.
Nasıl olsa yavaş okuyorum ^^


Ayrıca bu kitabı Esma'yı bana hatırlattığı için seviyorum.
Blog dünyasının hayatıma katmış olduğu güzellerden.
En kıymetlilerinden.
 iyi ki varsın ♡





14 Ocak 2015 Çarşamba

Aşk-ı Sükûn

Daha önce Nuriye Çeleğen'in İffet-i Kalp kitabını okumuştum.
Çok güzeldi.
Şiir gibi ilerlediğini hissetmiştim kitabı okuduktan sonra.
Aşk-ı Sükûn da da aynı şeyi hissettim.
Fakat bu kitapta olay örgüsü farklı olunca daha yavaş ilerlediğimi söyleyebilirim.  
 

Hacer annemiz muhteşem bir kadın.
Hakkında okunan her bilgi çok değerli.
Heyecanlı kısmı ise sürgün edilişinden sonrası..
Teslimiyetine hayran olmamak elde değil.


Kitabın bu sayfasına bir işaret koymuştum, aslında bu sayfa gibi bir çok sayfasına işaretler koydum.. Kitapta ki bir çok satır dönüp tekrar okunacak güzellikte..



17 Aralık 2014 Çarşamba

Mucizevi Mandarin

Kitabı elime alana kadar hep farklı şeyler hayal etmiştim.
İçinde bu kadar hüzün, merhamet, şefkat gibi duyguların yoğun olacağını hayal etmemiştim.
Umduklarımın tersi olduğu için midir bilmem ama anlatılan öykü'leri sevdim.
En sevdiğim şey, üzerimde geçici de olsa bir etki bırakması oldu tabi...

 
Ama yine de spoiler içeren düşüncelerimi söylemeden rahat edemeyeceğim ^^
Öykülerden birinde, tek gözünü kaybetmiş ve hayatını İsviçre de sürdüren fakat sevgilisi tarafından terkedilmiş bir bayan.. Ona acıdığını, şefkat gösterdiğini düşünen sevgilisi ile en sonunda yollarının ayrıldığı bir öykü anlatılıyor. Tek gözü görmediği için etrafında ki insanların ona acıdığını düşünmesine üzüldüm. Durumu biraz içselleştirmiş olsam da, başımıza bir şey geldiğinde olabilecek en kötü şeyin başımıza geldiğini düşünüyoruz ya... düşünmememiz lazım aslında :)
Acınacak, ezilecek durumda olan değil de, daha güçlü kendini dünyadan soyutlamamış, olaylar karşısında yenilmemiş bir karakter okumak isterdim.
Belki de o yüzden biraz etkilendim.  
 
 
 Kitaptan paylaşmak istediğin tek alıntı ^^
”Bir insanı gerçekten sevmek, onun tuhaflıklarını başka hiç kimsenin, kendisinin bile benimseyemediği hatta fark etmediği huylarını sevmektir. İnsanların en esaslı yönleri uyumsuzluklarında saklıdır çünkü.”

23 Ağustos 2014 Cumartesi

İffet-i Kalp


Kitaplarımı kırıştırmayı, altını çizmeyi pek sevmezdim ama bu kitabı elimde kalemle okudum.
Daha sonra açıp tekrar okuduğumda hayranlığım iki kat artacak, biliyorum.
Çok sevdim..
Hem Nuriye Çeleğen anlatımını hem Hz.Meryem'i, Zekeriya peygamberi ve Hz. Yahya'yı...
Şiir gibi ilerleyip,
Çok tatlı bir etki bırakıyor insanda. 
İlerledikçe geriye döndüm, tekrar tekrar okudum çoğu satırı... 
Hem hüzünlenip hem imrenince daha farklı oluyor bıraktığı lezzet.


İşte böyle insanı düşündüren güzel satırlar var bu kitapta...
''...Her musibet bir hazineydi..'' Musibeti hazine olarak görüp ondan kendine paylar çıkarmak büyük bir erdem. Ve tabii daha fazlası..


Uzun zamandır elime kitap alamıyordum, bu kitap o ruh halimin üzerine çok iyi geldi.
Bir the_syhn tavsiyesi
Ve Mel'den notlar hediyesi olan bu kitabı okumak gerçekten çok güzeldi
Kendilerine teşekkürü bir borç bilirim :)

Şiddetle-ısrarla tavsiye ettiğimi söylemeye gerek yok sanırım ^.^



13 Mayıs 2014 Salı

Kürk Mantolu Madonna

İtiraf etmek gerekirse, merakla başlamış olmama rağmen başlarda biraz sıkılmış ve klasik bir aşk hikayesi okuyacağımı düşünmüştüm.
Kürk Mantolu Madonna ile Raif Bey buluşana kadar tabularım yıkılmadı. Yazar ve kitap konusu bağdaştırılmaz fakat öyle bir anlatım şekli kullanılmış ki kitapta, kitap kahramanı olan Raif Bey Sabahattin Ali'miydi acaba? diye düşünmeme sebep oldu.


 

Kitabı sevdim.
İnancını kaybetmenin burukluğunu yaşayıp
Güven duygusunun ne kadar değerli olduğunu
Ve
Zamanın geri dönüşü olmayan hatalarına maruz kalabileceğimizi hatırlattığı için sevdim...
 
 
 
 
UYARI !
Spoiler
Raif Bey'e çok kızdım. Tren kalkmadan çocuğun kendi kızı olduğunu öğrendi de, ben senin babanım demedi.
Hadi çocuğa söylemedi, konuştuğu bayana neden söylemedi...
Ayrıca on sene haber alamadığı Madonna'sına ulaşabilmek için elinden gelen her şeyi yaptığı da söylenemez.
Kendi kendine yargısız infaz yaptı ve ardından evlendi! (Sonra erkek milleti işte dediğimiz de biz haksız oluyoruz)
Sevmek bilmeden yargılamayı mı gerektirir..

4 Mayıs 2014 Pazar

Dünyanın İlk Günü

İki Sene önce almış olduğum bu kitabı neden bırakıp iki sene öyle köşede beklettiğime bir türlü anlam veremedim.
Anlam veremediğim gibi çok da kızdım kendime.
Fatih Sultan Mehmet'in hayatının anlatıldığı bu kadar muhteşem bir kitap daha okurmuyum bilemiyorum. Yazarın anlatımı, dilinin insanı kitaba bağlayışı göz ardı edilemeyecek en büyük gerçeklerden. Ayrıca kitap okurken en keyif aldığım şey, kendimi içinde bulmak olur.
Bir yerden sonra kitabın içinde buluyorsunuz kendinizi ve yazarın muhteşem anlatımı ile daha çok bağlanıyorsunuz.
Yeniçerilere, eğitim sistemine, Fatih Sultan Mehmet'e ve İstanbul'a bir kez daha hayran oldum.


Kitabın en sevdiğim yerlerinden birinde şöyle geçiyor;
''Molla tepesinden sarkan bir manolyayı kokladıktan sonra, 'Hiç düşündün mü, Mehmet' diye sorar. Neden bu güzel kokular hoşumuza gider? Neden bunlardan zevk alırız, mutluluk duyarız?' der. 
Mehmet bir tutam otu hızla çekip koparır. 
'Çünkü güzellik insanın içindedir' diye devam eder Molla, 'Fıtratında vardır insanın iyiye ve güzele duyduğu mubabbet. İnsan olmak, güzelliği takdir etmek değil midir? der. 

Ve bu cümleler enn sevdiklerim arasında yerini alır.



Kitaptan kısaca bahsetmek yok, uzun uzadıya keyifle okumak var. Geç kaldım, geç kalmayın istiyorum. Ayrıca benim gibi tarihi okumayı sevmeyenlerin bu kitapla büyük bir adım atacağınızı düşünüyorum :)





30 Aralık 2013 Pazartesi

Kır Çiçeği Tepesi

Tatlı yemek = kitap okumak gibi bir durum söz konusu uzun zamandır.

Kimberley Freeman -asıl adı Kim Wilkins olan genç ve güzel bir yazar'ın kaleminden çıkmış Kır Çiçeği Tepesi...
Konusundan tabi ki bahsetmicem :)


Bazı kitaplar ağırdır konu olarak ve anlatılanlar yorar insanı bir solukta okuyamadığını hissedersin, en azından ben bazı kitapları okurken öyle hissediyorum.
Duraklarım oluyor.
Bu kitapta öyle olmadım hiç. Olaylar öyle ardı ardına ilerliyor ki bir çırpıda bitiveriyor.
Epey de kalın :)
Bir de ben yavaşım.
Bir çırpıda okudum diyebiliyorsam gerçekten sevdim demek oluyor bu :)

Sayfaları ardı ardına çevirebilmek için merak olmalı diyerek konusuna hiç bakmamıştım. 
Faydası oldu, tavsiye ederim.


21 Aralık 2013 Cumartesi

İskender Pala-Efsane

Kitapla güzel giden şeyler vardır. 
Tatlı gibi, kahve gibi, evde ki sessizlik gibi :)

Bir Barbaros Romanı EFSANE... 
İskender Pala'nın aslında alışık olduğumuz tarzı ile yazılmış güzel bir kitap Efsane. 
Bazı yerlerinde çok merak ettim olayın nereye bağlanacağını. 
Bazı yerlerinde kavuşamamak yordu, bazı yerlerinde de bir bayana hayran olundu. 
İçinde aşk var evet ama içinde ki aşktan çok Barbaros Hayreddin Paşa'yı okumak istedim.
Onun hayatını Sidi Can'dan daha çok merak ettim. 

Sonuç itibariyle güzel, yormayan, akıcı bir kitap. Okumayanlara, okumak isteyenlere tavsiye olunur :)



Son olarak da, instagrammmdayımm 
Takipleşelim arkadaşlar :)
aynı twitterda olduğu gibi 
@dndnbgne 
:)

18 Aralık 2013 Çarşamba

Pancake İyi Gelir

Bütün gün koşmuş, sonra birden durmuş gibiyim.
Ne yöne gittiğimi şaşırmış,
Söyleyeceklerimi unutmuş gibi...
Derler ki yaşlılık belirtisi bunlar.
Bilmem.
Öyle derler sadece.
Ya da aklın nerelerde... 
Ben onu da bilmem. 
Aklım neredeyse :)

Düşünceler bir yana acıktığımı farkettim. 
Pancake iyi gelir! dedi içimde ki ses. 
Her zaman dinlerim?


İyi geldi gerçekten.
Şimdi daha iyiyim.

Dünyayı kurtarma planlarıma kaldığım yerden devam edebilirim ^_^

Kır Çiçeği Tepesi kitabını almama sebep olan sözler şahane!:
''Bazen kader, hayatımızdaki kişilerle sınar bizi. 

Ki hayaller bu sınavı geçmek için yeterli değildir...''



Herkese Selam

Önceden fotoğraflar biriktirir, taslaklar oluşturur en çok da yazıp silmek, bazen kendime saklamak, bazen anı oluşturmak istediğimde blog sa...