Dilinden anlamadığım bir insanla konuşamadığım için konuşmak zorunda olmaktan korkardım.
Böyle sebeplerden ötürü,
Dilinden anlamadığım bir insanla ortak bir alan paylaşabileceğimi hiç düşünmezdim.
Bir günlüğüne misafir olabileceğini düşündüğüm yabancı konukla bir hafta boyunca iş yerinde aynı odayı paylaşacağımızı öğrendiğim zaman tabi ki öncelikle 'aaaa nasıl yani' :) dedim.
Oda da küs gibi otururuz diye düşünmüştüm.
Yine düşündüğüm gibi olmadı.
Yaşı itibariyle amca konumunda olduğu için, misafirimize karşı evin küçük kızı mesaimi iş yerinde de devam ettirebildim.
Ve her şeyden önce -çay muhabbettir, diyerek başladık.
Strong tea'sini eksik etmiyorum :)
-Good morning dediğinde günaydın
-Teşekkür ettiğinde, rica ederim diyerek şaşırmasını ve bir kaç kelime dahi olsa Türkçe konuşmasını sağlıyorum :)
Oda bana Almanca öğretmeye çalışıyor, herkes dilinin öğrenilmesi derdinde ^.^
Geçen gün, sabah çayının yanına bir bisküvi tabağı hazırlamıştık. Ertesi gün bir tabak istedi ve oda bize aynı şekilde bisküvi ikram etti. Açıkçası çok şaşırdım, çat patta olsa karşılık bekleyerek yapmadığımızı içimizden geldiği için ikram etmek istediğimizi anlattım.
Tabi sonra ne dediğini anlamadım :)
Gülüşmeler konuşmalar ay çok teşekkür ederimler falan dedim ama oda beni anlamadı.
Sonuç mucizevi bir duygu tabi ki, bir insanı sevmek, değer vermek, her şeyden önemlisi verdiğin değerin karşılığını görmek çok tatlı şeyler.
Manen tadılan his,
Kula nasip edilen muhabbet,
Muhabbetin karşılığı olan muhabbet çok lezzetli.
Yani kim derdi ki Berlin'den Rauno adında bir misafir gelicek ve ben (ben ona Rauf amca diyorum) bu cuma günü gidecek olmasına üzüleceğim...
Hey gidi heyy :)
NoT: İnsan insana benzer dedikleri türden oldu bu sefer
bizim misafirimiz Fred Çakmaktaş'a benziyor :)))
çok eğlenceli olsa gerek :)) göster kendini yasmin adamcağız mutlu bir şekilde ayrılsın yanından
YanıtlaSilAslında eğlenceliydi alışmıştık da ama doyduk kendilerine :)
SilBence gayet mutlu ayrıldı :)