Dışarıdan baktığımız ya da kendimizi içinde bulamadığımız zamanlar sadece dışarıdan görüntüsünü görür, 'evet güzelmiş' der geçeriz.
İçine girene kadar içeride ki o huzuru hissedemeyiz.
Sanatın farklı dallarını görüp, estetiğin islâmi çizgilerle buluştuğuna şahit oldukça alınan lezzet bir diğerinden mutlaka farklı oluyor.
Mesela daha evvel Ebru sanatının icra edildiği bir atölyeye girmemiş, orada bu işi ciddiyetle yapan insanların varlığından habersiz yaşamışım.
Kendimi bu lezzetten mahrum bıraktığım gibi; görmeye, öğrenmeye bile çalışmamış, eksik kalmışım.
Ham olmak, yanmak, sonra pişmek, düşündüğümden daha uzun uzadıya çabalar sarf etmek, emekler harcamak demekmiş.
Ebru suyun rüyası, derler.
Gerçekten öyleymiş.
Evet, beni bu düşüncelere götüren bir mekânın varlığından yeni haberdar oluyorum.
Duygu Orak Kiraz hanımın atölyesine, reyhankokulumutfağım ve meldenotlar-musmutludükkân ile gitmiştik. Şehrinaz ablamın krepli pastası, koyu sohbet ve çayla devam ettik.
Gülizar-ı Aşikan Sanat Atölyesi- sahibesi ve aynı zaman da kendi tabiriyle emanetçisi olan Duygu hanım, öyle tatlı, öyle hoş sohbetli ki atölyeye gidenlerin boş dönmesi mümkün değil. Ebru sanatına dair güzelliklerin yanında bir de güler yüzlü insanlar görme garantisi var.
Her şeyden önce bir lütuf.
Muhabbetten nasibini almış insanlarla bir bardak dolusu sohbet etmek, şu ahir ömrümüzde alınması gereken lezzetlerden...