18 Ağustos 2013 Pazar

Kararsız Olmak Zordur

Geçen gün anneme ayakkabı bakıp beğendiğim yerleri işaretleyim dedim.
Flo'ya girdim tam koştur koştur ayakkabılara bakarken kollarına kırmızı çantalar takan bayan, sizce bu mu? yoksa bu mu? diye sordu. 
Ama ben daha kararsızım diyemedim :)
Bence sağda ki dedim, aslında ben ilk solda olanı beğenmiştim dedi.
O zaman ilk beğenilen genelde daha akılda kalan oluyor dedik ama,
Bu sefer de oda biraz hasırlı gibi, bir de deri değil ya bilemedim şimdi diyince,
Aslında evet sağda olanın kırmızısı da daha güzel sanki hem daha kullanışlı diye
Baya bir istişare ettik.
Sonra dedim ki!
Heeyy napıyorsun, kelin ilacı olsa kendi başına sürer.
Mağazada ki kadının aklını da çorba edip kaçtım oradan :)

İşin sonrası Derimod'da..
Tam mağazaya girmiş raflara odaklanmışken, bir elinde bej diğerinde krem renkli ayakkabı olan bayan, sizce hangi rengi almalıyım? diye sordu. Ve...
Tutamadım kendimi :)
Krem güzel duruyor evet ama bej daha güzelmiş dedim.
Oda, dimi bej'i daha çok kullanırım, hem krem çok açık..
Falan fişman derken, nihayetinde bej renk olanı aldı. 

Kararsız bir insan için en zor şeydir iki parça arasında kalmak.
Kararsızlığı hat safhada yaşayan biri olarak bayramdan önce aldığım şalı hala değiştirsem mi diye düşünüyorum. Bir şeyler dürtüyor çünkü. 

Ayrıca, kararsızlığımın tavan yaptığı zamanlarda en korktuğum şey, mağazada tanımadığım birinin böyle zor sorular sorması :)


11 Ağustos 2013 Pazar

Kitâb-ı Aşk

Aslında elimde ki kitabı bitirmekti niyetim
Aşklı, doyurucu bir kitap okuma modun da olunca...
Değerlendirdim.
İskender Pala'nın Kitab-ı Aşk kitabı öyle güzel ki
Tek solukta okunur.


Aşk'ı yanlış anlıyoruz bazen
Yanlışta anlatıyorlar çünkü. 
Aşk gizlendiği zaman güzel.. 
O gizemi hissettiğin zaman daha heyecanlı.
Ama, ahh ahh demek düşüyorsa payıma susarım.

Çoğu yerin altını çizdim..
Misâl;

Göz... savaşı başlatan haberci.
Bakış... Elde olmayan kader; ilahi kaza.
Ve aşk.. Kalp ile göz arasında kutlu bir hadise. 'Sayfa 21'

Ne hoş değil mi :)

9 Ağustos 2013 Cuma

Düşmek Varsa Nasipte

Bayramın 1. günü,
Sabah kalkılır.
Zor da olsa kahvaltı yapılır. 
Akıl başa gelince tekrar ev ahalisi ile bayramlaşılır.
O sırada, biz de büyüklerimizi ziyaret edelim derken kapı çalar.
Misafir gelir.
Tatlılar... dolmalar... şekerler derken
Hoop hepsi bitiverir.
Tam misafiri uğurlarken, etraf toz olmuş diye yerleri silen annenin sildiği yere basan yasemin de bir güzel fayansı öpüverir.
Anneee ne vardı şimdi yerleri silecek! demenin pişmanlığını yaşar bütün gün, 
Anne de üzülmüştür zaten bir kere.
Bilir başına gelecekleri. 
Nazlıdır çünkü kızı.
N'apsın...
Çekecek artık kızının nazını :)
Hayır, o değil
Bu bayram yatarım ohh mis gibi bir yerlere de gitmem diyordum.
Gözüme dizime durdu :)


Bayramımız mübarek olsun efendim!
Rabbim sağlıklı, mutlu, huzurlu nice güzel bayramlar görmeyi nasip etsin bizlere.




Not: Görsel google'dan fakat kızın gözleri neden kıpırdıyor anlayamadım..

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Hayırlı Kandiller

Kandil günleri hep böyle olur.
Mutluluğun yanında farklı bir huzur. 
Bugüne kavuşturan Rabbe binlerce kez şükürler olsun, dersin uyandığında.
Bugün camları sil(elim) diyen anneye de, aşkolsun anne! kandil ya bugün ne temizliği der çıkışırsın sabah sabah :)
Yine de yüzün güler. 
Her günümüz kandil tadında olsun inşallah. 
Rabbim bugünün feyzinden bereketinden nasiplenenlerden olmayı nasip etsin bizlere.

Kandiliniz Mübarek Olsun!


31 Temmuz 2013 Çarşamba

Kaderin Üstünde Bir Kader Vardır...

Bir şey istiyorum..
Tadı damağımda kalsın,
Gittiğim her yerde benimle olsun.
İstediğimin adı aşk'sa evet, aşk olsun.
Yani güzel bir şeyler olsun..

Diyorum
Ve
Sonra, Sezai Karakoç'la diriliyor gözlerim...


Bir de;

''Aşk,kağıtta yazı,dilde söz değil;kalpte kurşun sükut-u edeptir..'''

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Ummadık Zamanda

Bu hafta can sıkıntımı blogdan aldım hep.
Şablonu değiştirdim sonra geri düzelttim.
Yazı tipimi değiştirdim sonra tekrar eski haline çevirdim.
Derken, dün bir mail.
Ağzım kulaklarımda öylece ekrana baka kaldım.
En önemlisi içten gelerek yapılmış bir hediye.
Ne hoş, ne ince düşünceli insanlar var gerçekten hayatta.
Çok mutlu oldum.

Güzel header için tekrar çok teşekür ederim SayfalarDolusu :)
Çok mutlu ettin beni...



19 Temmuz 2013 Cuma

Ramazan Çocukları

Tam Cami'den çıkarken başımı çevirmemle bu şahane manzarayı görmem bir oldu.
Fotoğraf kalitesi düşük olsa da paylaşmak istedim.
Böyle şahane manzaralara her zaman denk gelinmiyor.


Ankara'nın en güzel Cami'lerinden biri Kocatepe Cami'si ama sanki artık duvarları soğuk. 
Cemaat Camiyi doldurmuyor. 
Daha sessiz, daha sakin...


Gerçi tekrar eskiye döndürüp, bir şeyleri canlandırdığı için 
aramızda ki bağın aynı kaldığı kanaatine vardım :)


Asıl mevzu;


Ailecek Cami'de bulunmak, o manevi havayı beraber solumak, beraber secdeye varmak şüphesiz şahane bir duygu. Eminim çocukken bir çoğumuzun yaptığı şeydir birlikte namaz kılıp, beraber secdeye varmak.


Babam secdeye varırken bende secde ye eğilirdim, sonra gözümün ucuyla babamı gözetlerdim :)


Geçen akşam sahurda Serdar Tuncer, ''Çocuklarınızı sahura kaldırın, gündüz oruç tutmasalarda kaldırın. O havayı, muhabbeti o maneviyatı yaşasınlar!'' diyordu.
Sanırım böyle söylüyordu.
Hatırladığım kadarıyla farklı bir kanalda, ''Eğer ola ki çocuk bir gün yolunu şaşırırsa, geçmişe dönüp baktığında tutunabileceği bir dal, güzel şeyleri hatırlasın. Hatırladıkları yolunu bulmasına yardımcı olsun'' diyordu. Aklımda kalanlar...


Kesinlikle öyle..
Unutmuyor insan oğlu.
Sürekli hatırlaması gereken şeyleri hem de hiç unutmuyor.
O yüzden Ramazan çocuklarında olmalı.
Onlarda Ramazanın feyzinden orucun bereketinden nasiplenmeli.
Bizim evin miniği de, ağlasa da gözlerini açamasa da sahura kalkmalı :)



15 Temmuz 2013 Pazartesi

Mimlenmek Güzeldir

Talihlisi olduğum bir kaç blog var artık, kendilerini ne kadar seviyorum bilsinler :)
Şeyda'nın Şeyleri'nden debbie seti kazanmıştım. Kitaplarım geldi!
Bir kez de buradan çook teşekkür ediyorum kendisine :)


Şeyda'nın Şeyleri Mim'in de beni de unutmamış ayrıca sağolsun. Bir çırpı da büyük bir zevkle cevapladım soruları. Sorular şöyleydi....

BEN KİMİM?
18 yaşında, lise son sınıf öğrencisiyim. Bu sene üniversite sınavlarına hazırlanıyorum! demeyi çok isterdimm... Ama değilim :) 
Kendi halinde yaşayan, 20'li yaşların başlarından ortasına gelmek istemeyen bir kulum sadece. Biraz da muhasebeci olma gayretim var, o kadar.

BLOGUMUN ADI NEREDEN GELİYOR?

(Bu sorunun cevabı bir alttaki sorunun içinde olsun.)

BLOG AÇMAYA NASIL KARAR VERDİN?

Uzun süre blogları takip edip, aradığım bir çok şeyi bloglarda bulunca, okumanın yazmak kadar keyifli olabileceği kanaatine vardım. Bu bir başlangıç olsun diyerek saatlerce isim arayışına koyuldum. Sonra ertesi gün başladığım isim arayışım sabahın 4'üne kadar sürünce Dünden.. Bugüne.. 'ye karar verdim :)

NEDEN YAŞAM BLOGU?
Yaşamdan çok kendimden bir şeyler.. ucundan kıyısından düştüğüm küçük notlar gibi desek daha doğru olur...

KİŞİLİĞİM?

Huysuz, suratsız, geçimsiz, inatçı biri değilim aslında :) Sadece, tipik teraziyim..

HOŞLANDIKLARIM?

Gezmeyi, evde vakit geçirmeyi, annemle karşılıklı çay içmeyi, sadece bir kaç sayfa okusam da kitaba sarılarak uyumayı çok severim :) 

HOŞLANMADIKLARIM?

Evde yalnızken kapının, telefonun çalmasından hiç hoşlanmam. Ve de birinin sürekli Yasemiiiinnn Yasemiiiiiiin diye bağırması, duyuyoruz dimi yani bir nefes alda cevap verelim! :)

EN ÇOK SEVDİĞİM MAKYAJ MALZEMEM?

Evet burası artık bir genç kızın dramı... Makyaj malzemesinden anlayışım, el kremi, nemlendiriciler, göz kalemi ve aylaynırdan ibaret olduğu için.. en sevdiğim makyaj malzemem tabi ki el kremlerim :)

ÇANTAMDA OLMAZSA OLMAZIM?

Kapıda kalırım korkusu ile evin anahtarı olmazsa olmaz. Selpak, telefon, not defteri ve kalemi de dahil edebilirim listeye.

EN SON OKUDUĞUM KİTAP?

Bin muhteşem güneş.. şahaneydi gerçekten.

Benden bu kadar. Çok teşekkürler mim için Şeyda'nın Şeyleri :)

Ben de bu mim'i;

Hayalotobüsü
Bir Öyle Bir Böyle

Hüzün Ötesi - Dolu zamandan artan, boş zamanı dolduran
veee Çit! :) 
Blogcu dostlarıma gönderiyorum. Cevaplarsanız mutlu olurum.
Diğer bloglardan da cevaplayan olursa keyifle okurum...bilginize. :)

14 Temmuz 2013 Pazar

Olaylı Ekler

Ahh bu tatlı :)
Artık bu eklerin bir olayı var.
Tarifi görünce eve gider gitmez denerim dedim. 
Ben tarifi yazıcıya gönderirken faks geliyormuş meğer. 
O sırada kapı çalıp, patron amcam da yazıcıdan çıkan faksı isteyince arkasından gönderdiğim tarifi unuttum o an. 
Öylece verdim.
Tabi ben olayın farkına marketin önünde varınca iş işten çoktaan geçmiş oldu.
Hayır evraklara baktın içinde senin olmayan bir şey var, geri getirsene dimi yanii...
Neyse.. Şimdi meraktayım..
Ya tarifi beğendi, ya pazartesi günü vericek, ya da güzelim tarif kağıdımı yırtıp attı :)


Tarif Umut Sepetim'den :)
Tarifleri hem pratik hem de çok lezzetli oluyor.  O yüzden çok seviyorum.
Bu sefer ki benim sayem de biraz karışık oldu ama olsun.. 
En azından ekler gerçekten güzeldi.

Hayırlı Ramazanlar herkese... 

6 Temmuz 2013 Cumartesi

Çok İstersen

 Bir şeyi istemek, ona nâil olmak demektir; zira Allah-u Teala kabul etmeyeceği duayı kuluna ettirmez.'' 
İmam-ı Rabbani ...

Bir şeyi çok istersin, sen olmaz sanırsın... diye başlayan bir cümle var ya hani. Sürekli insanın aklında kalıyor.
Benim de öyle. Bazen bir şeyi çok istiyorum. Bazen de çok istediğimin farkında dahi olmuyorum. Sonra o şey hiç ummadığım bir zamanda karşıma çıkıyor. İşte o zaman tevafuklar, şükürler şahane şahane diziliyor. 

Küçük bir örnek vermek gerekirse... 

Seyhan'ı bilmeyen, sevmeyen yoktur. Bende öyle. Çok istemiştim Seyhan'ın çekilişlerinden kazanmayı. Çok içten istemiş olmalıyım ki, o kadar çekilişten sonra ilk yorum yapmama rağmen kazandığımı öğrenince büyük bir şok geçirmiştim.





Sonra...
Benim için debbie setini almak önemliydi, evet :) Set şeklinde alıp daha keyifli okumalıydım seriyi. Hepsiburada.com'da sürekli sepetime atıp kredi kartı olan birinin yakasına yapışmaktı tüm çabam. Kart aramamın tek sebebi babamın internetten alışveriş yapmama konusunda hala sabit fikirli olmasıydı.. Risk alamazdım.
Kredi kartı olanlara da bana internetten kitap alır mısınız? babam almıyorda.. diyemedim ^_^
Ulus'ta, Kızılay'da bir kaç kitapçıya sordum. Seti yokmuş. Tek tek almam gerekiyormuş. Yılmadım. Biraz daha bakayım dedim ama sonra nafile...
Bende serinin ilk kitabını aldım haliyle. 

Daha sonra Şeyda'nın Şeyleri çekiliş yapmıştı bu kitap serisini. Ona katıldım. 
Kazanmışım :)
Şimdi diyorum ki kendime, çok iste! Lütfen çok iste ama biraz da başka şeylerden iste :)))



28 Haziran 2013 Cuma

Bin Muhteşem Güneş

'' O gökyüzünün ve yeryüzünün gerçek yaratıcısıdır; gecenin gündüzü örtmesini ve günün yeniden gecenin yerini almasını sağlayandır; güneşe ve aya boyun eğdirendir; hepsi, her şey O'nun takdirine göre işler; O'nun her şeye gücü yeter; hiç kuşku yok ki O en kudretlidir, en Yüce bağışlayıcıdır.
     ''Diz Çök,'' dedi Talib.
     Yüce Allahım! Beni bağışla, merhametini esirgeme, çünkü sen merhametlilerin en ulususun.
      ''Şuraya diz çök, hemşire. Başını da eğ.''
     Son kez, Meryem ona söyleneni yaptı...


Seviyorum kitap okumayı.
Fakat biraz yavaş okuyorum.
Biraz da zamanın kısıtlılığından..
10 dakikalık yolculuklar, randevularda bekletildiğim zamanlar..
Boş kaldığım her an.
Bu şekilde dahi bir kitap haftalarca elimde olabiliyor.
Hala mı aynı kitap diyenlere de, sindire sindire okuyorum, diyorum ^_^

Bu kitapta düğümlendiğim, okudukça yüreğimin sıkıştığı yerler oldu. Çok merak edip heyecanlansam da boğazımın düğümlendiği yerlerde bıraktım. Sonra tekrar elime aldım. Her kitap, kapağı açıldığı an farklı bir hava yansıtıyor insana. Fakat bu kitap bambaşkaydı.
Kısaca, acının tarifi yok!




21 Haziran 2013 Cuma

Korkularıyla Yüzleşmeli İnsan

Küçükken beni ne korkuttu bilmiyorum ama yürüyerek gittiğim dişçide kendimi yerlere atarak geri eve döner ağzımı mümkün değil açmazdım :) Anneme babama az çektirmedim bu konuda. Sonra çark döndü tabi.. 
Anneme babama çektirdiğim zamanlar bana bonuslarıyla geri döndü. Ohh çok güzel oldu diyorum kendime! Ne de olsa kendim ettim kendim buldum! du..

Şimdi hep tek başıma gidiyorum dişçiye, randevularımı yine özel sekreterim babam ayarlıyor tabi :) Ne de olsa ben tescilli bir korkaktım zamanında.. Ve her an cayabilirdim. 

Çekilen dişlerimi, yapılan kanallarımı sonrasında implantları söylemeye dilim varmıyor :)) Korkularımla yüzleşmiş cesaretimi toplamış olmama rağmen, 4 de ki randevuma saatler kala hala heyecanlandığım doğrudur :)

Aslında her şey o koltuğa oturana ve kendini güvendiğin bir doktora teslim edene kadarmış, o kadar. Sadece o zamanlar bu kadar kolay olacağını dişçi de değil de evde anlatmalıymış ebeveynler.. ve tam randevu saatin de gidip, küçücük bedenlerimizi o dişçi koltuğunun karşısına oturup saatlerce bekletmemeliymişler. 

Evet yine ev halkının da payı var. Tüm suç benim olamazdı zaten :)

Tecrübe neyse ama asıl önemli olan tavsiye, ben ettim siz etmeyin! demek istiyorum sadece :)


Hayırlı Cumalar!

20 Haziran 2013 Perşembe

Tuzlu Peynirli

İşten erken gelmişim.
Canım da tuzlu kurabiye istemiş.
Elimde de yep yeni bir tarif.
Denemez miyim?
Hemen denedim.
Sevdim, ama çörekotlu kurabiyeyi daha çok sevmiştim.


Gerçi tüm çabam canımın istemesinden çok yarım saatlik kitap okuma keyfimin boş geçmemesiymiş, sonradan farkettim :)



15 Haziran 2013 Cumartesi

Baran...

İran yapımı şahane bir film Baran, 
Halet-i ruhiyem müsade edince izledim ve geç kalmışım dedim.
Böyle aşk hikayelerini ne kadar özlemişim..
Filmi izlemeden önce sadece afişine baktım, yapılan yorumları hiç bir şeyi okumadım.
Heyecanla ve büyük bir merakla tek nefeste izlemememde ki etken de bu oldu.
Bazı sahneler ki çoktan hafızama kazındı bile.


Önce bir erkek çocuğu gördüğümü zannediyordum. 
Yanılmışım. 


Sonra küçük bir kız çocuğu... dedim ve yine yanılmışım.


Benim küçük bir çocuk dediğim meğer güpgüzel bir genç kızmış.


Gerçi, beni hayret ettiren nokta kızda ki değişiklikler değildi. Başta düşman olan Latif'in kıza aşık olması ve sevdiği kız için elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışmasıydı.


Evet hayret noktam onunla da sınırlı kalmadı.
Tek kelime dahi etmeden aşık olduğu kızın gözlerinin önünde gidişini seyretmesiydi.
Zorluklarla bulduğu sevdalısının gidişini işte böyle seyretmesiydi asıl beni hayret ettiren.

***Bir de bu zamana kadar izlediğim (3.) İran filminde de sonun mutlu bitmemesi... 
Ne kadar alıştırılmışız mutlu sonlara, dedirtiyor :)




13 Haziran 2013 Perşembe

Bahar Alerjisi Çözüm Yolları Voll 1

İçim yanıyor!
Nefes alamıyorum sanki.
Uyandığım zaman boğazım düğümleniyor.
Kulaklarım uğulduyor,
Maalesef bahar alerjisi denen şey bu kadar rahatsız ediyor insanı.
Hapşırıcam diye ödüm kopuyor..

Neyse..
Bunlar dert kısmıydı, derdimi rahatlatan kısma geçiyorum hemen.
Dondurma! :)
Geçen sene ki iç ferahlatma aracım gazozdu, ilişkimize ara verdim.
Biraz da Niğde gazozu özlesin beni dedim :)
Yeni sevdalım...TWİSTER





Ofistekiler her ne kadar o çocuk dondurması dese de, hiç de bile o artık benim dondurmam :)


7 Haziran 2013 Cuma

Hayırlı Cumalar

Dün eski kağıtları karıştırırken bir köşe yazısına denk geldim.
Bir psikolog hastalarının neden yakındığından en çok nelerden şikayet ettiğinden bahsetmiş.
''Hayatın rutinliğinden''
Şöyle bir dönüp bakınca, ruhani sıkılmaların nereden geldiği çok aşikar duruyormuş aslında.
Psikolog şöyle açıklamış:
''İşe her gün aynı yoldan gidiyorsanız yolunuzu değiştirin, saati her gün aynı kolunuza mı takıyorsunuz diğeriyle değiştirin.'' İçinde bulunduğumuz düzen belki de bizi bu kadar rahatsız eden.

Dinimize göre iki günü eşit olan zarardayken bizim de iki günü birbirine eşitlemememiz için gün içinde güzel fırsatlarımız oluyor. Melese bu fırsatları değerlendirebilmekse başarabiliriz...


Hayırlı Cuma'lar...




5 Haziran 2013 Çarşamba

Rüyalar Gerçek Olsa

Aslında uyurken hayal bile kurmamıştım.
Sadece uykuya dalmış, sabahta aynı uyuya kaldığım gibi uyanmıştım.
Sevgili Sıla'nın Aslan gibi şarkısı ile uyanınca hoop noluyo dedim.
Kendime.
Gördüğüm rüyayla, hatta rüyanın içinde gördüğüm rüyayla bile bağlantısı vardı.
Sonradan anladım.


Daha sonra apar topar evden çıkıp kendimi otobüse atınca aklıma geldi.
Uçurtma diye sayıklamıştım bir ara..  Büşra Can'ım da uçurtma tepesinden bahsedince 
Yine dalmıştım hayallere..
Nasıl olabilir ki acaba öyle bir tepe, hem bizim de olsaydı ya! 
Derken...
Sevgili Büşra uçurtma tepesinin resimlerini koymuştu.
Hayallerimdekinden çok daha güzel olduğunu gördüm...

Güzel hayallere ihtiyacı olanları,
Bende hayal kurmak istiyorum diyenleri 

Ayrıca, 
KANDİLİMİZ MÜBAREK OLSUN :)



31 Mayıs 2013 Cuma

Bir Yokmuş, Bir Varmış

Adamın biri, bir gün evde ne kadar değerli eşyası varsa toplayıp iş yerinde ki dolabına koymuş.
Oranın güvenli olduğuna kanaat getiren adam uzun bir süre hanımının da rızası ile eşyalarını orada saklamış.
Aradan uzun zaman geçmiş ve bir gün, acaba eşyalarımız yerinde duruyor mu diye dolabına bakmak için odasından çıkmış.
Bir de bakmış ki dolaplar yok!
Adamcağız başından kaynar sular dökülürcesine hemen aramaya koyulmuş.
Kim aldı? nereye götürdü? derken... İş yerinde müdürleri harekete geçirmiş. Bir de öğrenmiş ki, dolap çoktaann hurdalığa gitmiş bile.


Adam o kadar malın mülkün peşini bırakır mı hiç.Aramaya koyulmuş.
Gel zaman git zaman aramış durmuş. Hanımı her ne kadar 'senin canın sağolsun, hiç bir şey senden kıymetli değil' dese de adamcağız bir kere kendine dert edinmiş bu durumu.
Vardır bir hayır, Allah büyük! demiş.
Dünya derdi, dünya telaşı elbet ama nihayetinde mal canın yongasıymış.
Aradan tam altı ay geçmiş.
Hurdalığın boşalacağını öğrenen adam, iş yerinden izin alıp dolabımı bulabilir miyim...
Ümidiyle uzun bir süre hurdalığın boşalmasını izlemiş. Bakmak için yedi gün ayırmış kendine..
3.gün olmuş ve adam pes etmemiş.
Sen o kadar malın üstüne soğuk su iç diyenlerin inadına beklemiş.


Hurdalıkta, işe ara veren işçiler tekrar çalışmaya başladığında adam izlemeye devam etmiş. Bir de bakmış ki dolabı havada, kaldırıyorlar. Tam o sırada durdurmuş işçileri. Aradan altı ay geçmesine rağmen, dolabına bıraktığı emanetlerin üzerine bir yağmur damlası dahi yağmamış... emanetini üzerinde bir çizik dahi olmadan geri almış

Herkes şaşırmış, en çok da adamın kendi şaşırmış. (Burada güzel bir sünnet gelir akla, hayret etmek!)
Günlerce hayret ve şükretmişler ailecek, ve adamcağız da ki inanca ve umuda bir kez daha hayran olmuşlar.
Ve bu hikaye de mutlu sonla bağlanıvermiş :)

Her şey bir yana...
Helal mal, helal kazanç...
İnançlı olmak geliyor,
En önemlisi de umudunu yitirmemek geliyor akla..
Sizce de öyle midir acaba :)



Not 1: ''Hikayenin kahramanı'' babam olur :)
Not 2: Görselsiz post sevmiyorum :)



29 Mayıs 2013 Çarşamba

Blogdan Suluhan'a

Blog da ki arama motorunu çok seviyorum.
Her zaman aradığınızı bulamasanız da
Ziyaret edenlerin blogum da birşeyler bulma çabası beni benden alıyor :)
Keyiflisiniz..

Geçen gün baktığımda,
* Sevmek çok zor hacı!
* Allah bana yeter o ne güzel vekil..
* Dünden bugüne çamaşır makineleri
gibi aramalar olmuştu.

Bugün baktığımda,
* Ulus suluhan hangi günler kapalı? diye bir arama olmuş.
Cevap veriyorum: Pazar günleri kapalı..
:)

Sanal dünyam böyleyken, gerçek hayatta da mutlu olmam için güzel sebeplerim varmış...
Misal,
-

Ofisimizin küçük kızı kalbimden vurdu beni
Meğer böyle tatlı sevgi sözcüklerine ne kadar ihtiyacım varmış ^_^

Çok teşekkür ederim...
Cevap veriyorum: Bende senii canım benim :)



26 Mayıs 2013 Pazar

ZamaN

O kadar önemli ki.
Kaliteli geçirmemiz gereken tek şey,
Her anı akıp giden..
Bazen ilaç gibi gelen.
Ve geçen her zamanın hesabını vermek zorunda olan bir beden..


Ben sanki çok mu kaliteli zaman geçiyorum? Tabii ki hayır!..
Zamanımın kıymetini bilmediğimin farkındayım. Sadece kıymetini geç olmadan anlama ve geçirdiğim zamanı kaliteli zamana dönüştürme çabasındayım.


İlk adım olarak da...
Zamanımı güzel bir şekilde değerlendirmek için, güne zaman'ın tersten okunuşu için uyandığım vakitleri, tekrar uyumamak şeklinde düzeltiyorum.


İlk adımı atınca gerisini zaten zaman gösterir..
Zaman gerçekten her şeyi gösterir.


24 Mayıs 2013 Cuma

Mutlu Bir Cuma

İçinde ki ses susmaz, sen bir türlü onu susturamadığın için cümlelerini dile getiremez, tebessümle bakarsın ya etrafa.. işte bende şuan öyle bakıyorum.
Bu yüzden;
Bol bol hamd etme, şükretme ve beni mutlu eden insanlara dua etme vakti bugün..

Sebebine gelince... 

Tadı hala damağımda olan cinolardan kendime ancak bu kadar saklayabildim :)
Ve dahası ben fotoğraf çekerken evde ki misafir minikler o güzelim çikolataları küçücük bünyeleri ile nasıl yediler hala anlamış değilim :)


Postitle seçilen sayfalar da ki yazılar tekrar tekrar okundu.. 
Ayrıca bu aciz kul o satırları tekrar tekrar okumaya niyetli..


Tatlıyla aram her zaman iyidir ama,
Bu şekerleri ne kadar çok sevdiğimi daha önce söylememiştim, paketi açınca aaa olamaz!!!
Dediğimi hatırlıyorum :)
Payıma düşen, 3-4 tane olsa da yüzümde ki tebessüm çoktan doyurmuştu zaten beni :)


Ve bu güzel satırlar. Okudum, okudum ve tekrar tekrar okudum :)
Allah razı olsun!


Okuyucunun Notu: (1)
* Tonton amcaya teşekkür ederim, lokumları dediği gibi taptazeymiş..
* Üç tuğla o kadar anlamlı o kadar güzel ki ne kadar teşekkür etsem az. Allah razı olsun.
                                 Ve
* Allah'ın izniyle artık kimse canımı sıkamaz :) 

Okuyucunun Notu: (2)
* ''Kalp kalbe karşı'' ve ''Dost muhabbeti'' başlıklarında gizli olan ''muhabbet bağ'ının'' samimiyeti o kadar güzel ve sıcak ki, buralardan hissediliyor :)

* Ayrıca bu güzel, sıcak, okudukça okuyasım gelen satırlara bünyem hemen alışıverdi. 
Devamını bekleyebilir, bende şimdiden söyleyeyim :))

Tekrar teşekkür ederim hayalotobüsü :)



18 Mayıs 2013 Cumartesi

Kendimden Kendime

Uzun zamandır!
Dümdüz, sade, basit, uzun bir tunik arıyorum.
Ama yok!
Olanları da sanarsın altın iplikten dikmişler..
Zevk meselesi tabi fakat arkası uzun önü kısa gömlek tarzı tuniklerden de hiç haz etmiyorum.

Her neyse.. baktım bu böyle olmayacak.
Ablamın sandığını açtım, bütün kumaşlarını topladım.
Kalıpsız ölçüsüz kestim, biçtim, diktim.
Oldu gibi sanki.
Hatta elimde diktim :)
Çünkü babamın anneme yıllar önce almış olduğu dikiş makinası ilk gün ki gibi duruyor hala.
Kalan işlemlerini evimizin altın da yeni açılan terzi dükkanında halledeceğim.

Şimdilik böyle, bir de uygun kemer bulursam beni uzun bir süre idare eder sanıyorum..


Sizce umut var mı?
:)


12 Mayıs 2013 Pazar

Söylemek İstediklerim Var!

Evet, söylemek istediklerim var.
Hatta içimde kalmasını istemediğim bir çok şey var.
Hepimizin vardır zaten değil mi..
Tutarız ve sessizce patlamayı bekleriz.

Böyle tuhaf zamanlarda satır aralarında buluyorum kendimi.
 
Şöyle ki:

 
''...Sormayın neden bu huysuzluğum
Bilmeden saklı duygularımı...''
:)
 
 

11 Mayıs 2013 Cumartesi

Çocukken Az Oynamazdık

Deeptone=> Hayalotobüsü'mü => Hayalotobüsü => Beni mimlemiş :)
Konu çok güzel..
Çocukken oynadığımız oyunlar!
En başta beni çocukluk arkadaşıma götürdü bu mim.
Has dostuma :))
Çok iyi anlaşır hiç üzmezdik birbirimizi, kavga da ederdik ama hep bir orta yol bulurduk. Onunla büyüdüm, taa ki ilk okula kadar. Şimdi görüşemiyor olsak da çocukluğum da onun dostluğunu hiç bir şeye değişmem.

Bizim oturduğumuz sokağa pazar kurulurdu. Pazarın kurulduğu gün oyun oynamak keyifli olurdu. Sen oyun oynarken meyveler, renkli şekerler geliyor falan :) Evimizin altında da bakkal vardı ki bir çocuk daha ne ister. Hiç sakızsız kalmazdık :)
Ben biraz sakardım sadece, çok düşer sessiz sessiz çok ağlardım. Çocukluğumdan bu zamana değişmeyen sayılı özelliklerimden hala..

Hatıralarım canlandı bu mim'de.. Hemen mevzuya geçeyim :)

En çok..
* Saklambaç
* İstop
* Yakantop
* Tombik
* Sıcak-soğuk
* İp atlama
* Sek sek :)
* Su savaşı oynardık.
Sonra yeşilliklerden çeşit çeşit yemekler yapardık :)


Eskiden, çok değil 10 sene kadar önce daha güzeldi her şey..
Zamanı geri almak istemezdim. Şu an olduğum zamanı seviyorum sadece o zaman ki tadı yaşadığımız sıcaklığı özlüyorum.

Teşekkür ederim Hayalotobüsü, adını her söyleyişte farklı diyarlara götürüyorsun beni ^_^

8 Mayıs 2013 Çarşamba

Uçurtma

 Yazın gökyüzünde seyretmeyi sevdiğim en güzel şeydir uçurtma.
 
Küçüklüğümde ne kadar sevsem de kimseden bana uçurtma alır mısınız gibi bir isteğim olmamıştı.
Biri de çıkıp sende uçurtma ister misin, alalım mı dememişti yani :))
Bazı şeylere kavuşunca insanın içinde yaşadığı sevgi bu kadar sıcak olmuyor.
Uçurtmamın olmaması hala bu kadar sevmemin en güzel sebebi olabilir.
 
 
Bir de sadece erkek çocuklarına yakıştırılırdı, ki yanlış.
Bir kızım olursa ona uçurtma alıcam ve platonik sevginin hayal gücünü geliştirip insanı yıprattığını öğretmeyeceğim :)
 

Uçurtma gerçeği o kadar güzel yansıtıyor ki aslında.
Zor şartlar altında bir iple bağlanırsın.
Sonra yine bin bir zorlukla uçurulursun, bazen bu işlem zaman alır.
Daha sonra bir bakmışsın uçuyorsun!
Aynı hayallerinde ki gibi..
Ama küçük bir farkla..
İpi bir bıraksalar uçtuğun gökyüzünde yönünü kaybedebilir
Veya da savrulup yere düşebilirsin.
Sonuçta hırpalanırsın.
Sonra tekrar tamir edilirsin duygularınla.
Yine biraz zaman alır.
Sonra tekrar uçurulursun.

Ne kadar çok benziyoruz uçurtmalara.

 
Ve Google da bulduğum en güzel görsel.
Uçurtma hayal dünyasının en güzel hali.
Yönünü sen belirlersin hayalini kurarken.
Kurduğun hayal seni mutlu da edebilir mutsuzda.
Hayal kurarken ipin ucu sende nasıl olsa.......


Not:Görseller Google'dan..

3 Mayıs 2013 Cuma

Ya Geç Kalırsam?

Eskiden.. çok değil işe başlamadan önce
Vakit namazlarını gezdiğim camilerde kılmayı, cemaate katılmayı çok severdim.
Hala da çok severim.
Çok sıklıkla gidemesem de elimden geldiğince giderim.
Gittiğim camilerde Kur'an-ı Kerimi'i alır, rastgele bir sayfasını açar okurum.
Bazen öyle güzel anlamlar, yol gösterişler, kendini buluşlar olur ki açtığım sayfada.
Verilen en güzel hediyelerden olur okuduklarım.


Geçen sene çektiğim bu fotoğrafı görünce çok üzüldüm.
Kendimi nelerden mahrum ettiğim geldi gözümün önüne.
İsyan mı ediyorum diye korktum.
Bir yol gösterişe ihtiyacım vardır belki de, bilmiyorum. 
Belki de sadece..
Manevi huzura olan ihtiyacımın eksikliğini yaşıyorum.

Bir de aklımda ki soru:
Ya dünya telaşına kapılıp, ahiret telaşıma geç kalırsam?



29 Nisan 2013 Pazartesi

Çörekotlum

Mutfaktan vukuatsız çıktığım az görülmüş olsa da, bir şeyler yapmanın,
yaptıklarını yemenin zevki bambaşka. Elimden zehir olsa yerim, o derece :)
Tatlıyı ayrı, tuzluyu ayrı severim.


Bu çörek otlu kurabiyeleri de çok sevdim.
Beş çayımın yanına çok yakıştılar :)
Deneyin!
Bence sizde çok seveceksiniz..
Hatta bir tabakta bana ayırın lütfen!

Tarif nerde derseniz.. İşte Burada :)

26 Nisan 2013 Cuma

Mutluluk Yeşilde

Güneşin ilk yüzünü gösterdiği zamanlarda çekmiştim fotoğrafları..
 
  
Tam kendi kendime söylenirken, hadi buradan geçelim! dediğim de kabul edildi isteğim.
Hiçte fena olmadı.
Yavaş yavaş indiğimiz merdivenler böyle güzel bir yerle buluşturdu bizi.
 
 
Artık bahar demek, bahar alerjisi demek olsa da
bol mutluluk var bu resimlerde.
 
 
Çünkü; Sessizliğin yanında huzur..
 
 
Kimsenin olmadığı bir yolda..
Kimsenin olmadığı bir yerde, yeşilin sarı ile olan muhteşem ahengini izledik.
 
 

Daha ne olsun! demiş olsak da..
İndiğimiz merdivenleri tekrar çıkmaya başlayınca başa döndüm.
Yani, yine kendi kendime söylenmeye :) 


23 Nisan 2013 Salı

Avrasya Günleri


Aslında fuara gitmek aklımda yoktu. Taa ki Alanay blogunun güzel sahibesi davet edene kadar.
Güzel daveti, güler yüzü için kendisine çok teşekkür ederim. Gitmeseymişim, gerçekten çok şey kaçıracakmışım.

Alanay hanımın ve standının resmini çektim, lâkin buraya resim koymamaya karar verdim.
Nede olsa gidip görmek, el emeği göz nuru eşyaları karıştırmak herkesin hakkı :)



Tevafuk diyoruz ya, işte fuara gittiğim gün öyle güzel bir tevafuk oldu ki benim için Koreli! değil ama Kırgızistan'lı arkadaşımı gördüm. Haliyle özlem giderdik.
Bir de Hindistan standının sahibi Abdul Bey vardı, Türkçe bilmiyor.
Do you speak english? dediğin de, unfortunately dediğim için kendimi asla affetmeyeceğim.


Abiler yan standdan, arkadaşımın arkadaşları :)
O da Koreli! değilmiş..


Hüsn-i Hat sergisinden, Kelime-i Tevhit. 
Mutlaka görülmesi gereken öyle güzel eserler var ki...


Giderseniz, Şaziye&Dolunay standına ve
Hindistan standına mutlaka ve mutlaka uğramalısınız :)


Not: Twitter da güzelim Moğol'lu miniklere Koreli dediğimi hatırlayan arkadaşlar vardır :)


Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...