18 Temmuz 2014 Cuma

Duygularla Yaşamak

Bazen bazı duygularımı birilerinin alıp götürdüğünü,
Ya da bir daha karşılaşmak istemediğim yerlerde unuttuğumu düşünüyorum.
Her şeye sevinebilen biri olarak her şeye üzülemediğimi fark ediyorum
Annem, sende ki şu rahatlık bende de olsaydı keşke derken sanırım bundan bahsediyormuş.
Her şeye üzülmediğim gibi üzüldüğüm şeylerde de üzüldüğümü belli etmem çünkü.
Üzüntümü paylaşmayı istediğim, beni anlayacağına inandığım insanların bilmesini isterim sadece
Ben böyleyim, oh ne güzelim diyemiyorum.
Bazen çok mu duygusuz görünüyorsun diyorum kendime



Birilerinin ayağının her taşa takıldığında suratını asıp yanım da oturması rahatsız ediyor
Yada başı dara düşünce ah ben öleydim vah ben şöyle yapaydım demesi gerçekten enerjiyi yıkıp götürüyor.
İnsanların içlerine girmeye çalışsak herkesin öyle türlü türlü derdi var ki,
Hatta daha doğrusu imtihanı
Bilemiyoruz o yüzden
Hangimizin imtihanı diğerine göre daha büyük
Herkesin derdi kendine de demiyoruz
Ayrıca yok yani, gerçekten pespembe bir dünya da yaşamıyoruz.
Biraz gerçekçi olmak bize bir şey kaybettirmez

Bu düşüncelerim üzüntüsünü yaşayan yaşamakla kalmayıp etrafına yaşatmaya ve tüm ruhi enerjiyi alıp götürmeye çalışan bir arkadaşın varlığıyla tekrar alevlendi.
Eve gidince aklıma getirmemeye unutmaya çalışsam da, annem günün nasıl geçti diye sorduğunda tepem de tekrar pireler uçuşuveriyor.....

Ben mi duygusuzum, duygu eksikliğim mi var.. yoksa bazı insanlar gerçekten duygularını abartarak mı yaşıyor, hala ama hala anlamış değilim..



16 Temmuz 2014 Çarşamba

Hayat Çok Garip

Dört kız evlada sahip olan bir baba erkek evlat istediği için tekrar evlenir.
İkinci defa evlendiği eşinden doğan ilk çocuk erkektir.
Lâkin bu durumu kıskançlıkla sonlandıran üvey annenin, henüz üç aylık olan bebeğin yüzüne kimyasal bir madde atması sonucu minik bebeğin gözleri görmez olur.
Dahası, vefat eden babanın ardından, henüz iki yaşında olan bebeğin öz annesi tekrar evlenebilmek için bebeğini diri diri toprağa gömmek ister.
Bebek köylüler tarafından kurtarılıp, halasına teslim edilir.
Ve bu bebek 9 yaşında hafız olur.

Ne acı bir hikâye değil mi.

Kani Karaca'yı dinlemeyi severim. Dinlemeyi sevdiğim birinin hayatı hakkında bilgi edinmek istediğimde öğrendiklerim böyleydi.
Ne kadar hüzünlü başlasa da sonrasında Hafız olmak, bir çok kişi tarafından tanınmak
Ve bir çok kişinin hayranlıkla dinlediği bir isim olmak hüznün mükâfatı gibi duruyor.



Çok severim bu ilahiyi, özellikle de çok sevdiğim Kani Karaca'nın sesinden dinlemeyi..


15 Temmuz 2014 Salı

Münib Engin Noyan

Ya Mukaddim! Sen her şeyi varlığından önce takdir edersin.
Sen her işin başını ortasını ve sonunu bilirsin.
Ben sevdiklerimi sen var ettikten sonra sevdim.
Sen ise sevdiklerimi benden önce sevdin ve sevdiğin için var ettin.
Ben kendimi sen var ettikten sonra bildim.
Sen ise beni var olmamdan önce bilirdin.
Uğradığım her yerde zaten sen vardın.
Sensin Mukaddim, dilediğini öne alır dilediğini sona bırakırsın.
Önce yaptıklarımı sonra yapacaklarımı bağışla, başka ilah yok, ancak sensin Allahım.
(M.E.NOYAN)
 
 
Bir arkadaş, Münib Engin Noyan'ın Esmaül Hüsna'sından alarak yazmış.
Ben de arkadaş da gördükten sonra paylaşmak, hatta o kadar güzel ki bir yerlere not edip okumak istedim.
 
Peki bu alıntı Münib Engin Noyan'ın adını görür görmez bana neyi hatırlattı dersiniz.
Bloguma sıklıkla düşen, ''Münib Engin Noyan nereli?'' sorusunu.
 
Wikipedi gibi bir çok güzel kaynak varken neden benim bloğum? diyor insan, cidden.
Google'ı da Ramazan etkiledi galiba :)
 
Madem soru geldi, cevaplayayım.
Münib Engin Noyan'ın 1953 İstanbul doğumlu, lâkin Arnavut kökenli olduğu bilgisi mevcut.
Ayrıca liseyi İstanbul Alman Lisesi’nde okuduğunu ve kendisi hakkında merak edilenleri buraya tıklayarak öğrenebilirsiniz.
 
 
 
 

14 Temmuz 2014 Pazartesi

Ozpack

Okul hayatım defter kitabı elimde taşımakla geçti desem yanlış söylemiş olmam. 
Çantam ağırlaşacağı için sevmezdim kitaplarımı koymayı ve genelde defter boy çanta taşımazdım.
Biraz da dağınık bir öğrenci olduğumdan defterimi yanlışlıkla ters tutsam içinde ki tüm notlarım dökülürdü. 
Sonra otobüse bindiysem ve oturacak yer yoksa vay hâlimeydi 
Bu durum okul bitene kadar ve hatta bittikten sonra da değişmedi. 


Şimdi gelelim esas mevzuya... 
Geçenlerde emilianata blogunun ozpack çekilişine katılmıştım, kazanmışım 
Çok mutlu oldum ama bir yandan da dedim ki, bizim zamanımız da neredeydin Ozpaackkkk 
Biz de niye yoktu :)
Tüm okul hayatının cefasını biz çekerken sefasını neden yeni nesil sürecekti
ya da vardı, vardı da niye bizim haberimiz yoktu :(
Hayır o değil defteri kitabı çantaya koymaktansa bu şirin Ozpacki taşımak çok daha keyifliyken 
Biz bu zevkten niye mahrum kalmışız. 


Bu sorular şöyle bir dursun...
Gecikmeli de olsa tanışmış olduk Ozpack'le, ben mutlu inşallah artık oda mutlu :)

Bir de çekilişte kazanılan ozpack modelini kendimiz seçiyorduk.
Coffee'li Ozpack çekiliş de belirlenen ürünlerden değilmiş meğer.
Ben ilk tercihimde coffee'li olanı söyleyince Emilianata hanım ve Ozpack bir incelik gösterip Coffee'li olanı göndererek beni iki kere mutlu etmiş oldular.
Ayrıca tekrar teşekkür etmek istedim :))




27 Haziran 2014 Cuma

Güneşden Gelen

Güneşin doğuşunu-batışını izlemeyi severim.
Bazen gözümü acıtmasını
Bazen sıcağıyla beni terletmesini
Bazen de yorgunluk katmasını severim.
Varlığımın ve varlığının bir göstergesi olduğunu hissettirir.
O varsa ve ben bunu hissedebiliyorsam bu eşsiz güzellikten şikayet etmem.
Etmemeye özen gösteririm,
Kış mevsimini yaz mevsiminden daha çok sevdiğimi söylemem.
Söylesem dahi önce yazı seviyorum evet ama, ile başlar cümlelerim.
Varlığı ile varlığımı hissettiren bir nimetin
Kalbi kırılsın istemem.


Güneşe duymaya çalıştığım bu hassasiyeti insanlara karşı da duymaya çaba gösteririm.
Bazı zamanlar karşılıklı güzel sonuçlar alırız.
Ama,
Mesela
Düşündüğü kadar düşünülse insan,
Hassasiyetleri karşılığı ile cevaplansa,
Duyguları negatife değil de pozitife yönelse
Güzel düşünmek bu kadar mı zorlayıcı diye önce kendi istişare etse...
En çok bunu demeli insan kendine,
Kalp kırmadan önce iki defa düşün, diye.
Ama işte bahaneler bahaneler...

Evet bu bir şikayet.
İç döküş,
Belki de bir mesaj.
Yerine ulaşırsa ne âlâ...

Not: Resim netten.

Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...