5 Şubat 2012 Pazar

Dert..ler

Her evde bir tencere kaynar ama, tencere de kaynayan et mi dert mi? Kimse bilemez.
Yaşayan her canlının mutlaka bir derdi vardır. Bir derdi yoksa, çok derdi vardır.
Dertler kulun yakarmasını, Allah'a yakınlaşmasını sağlamaktadır. Kiminin derdi para, mal, mülk iken, kiminin derdi sağlık, aile, aşk gibi sıralanabilecek olaylardan oluşmaktadır.
Bir hastalık çıktığı zaman -grip gibi- ardından gelmeyi bekleyen şifa dozu vardır ya, dertlerimizde öyledir aslında. Önden gelen dert ardından gelen mutluluğun, huzurun habercisidir. Sabretmenin mükâfatıdır kul'a.
Dert ki unutulmadığının, yanlız olmadığının göstergesidir. Derdimi seviyorum, çünkü derdi veren de kulunu seviyor! Rahman olan Allah; kulunun yakarmasını, ağlamasını, dua edip, dua dua arşa yükselmesini istiyor! Sevildiğini bilmek kadar güzel bir şey daha var mıdır ki yeryüzünde?
Şu ahir ömrümüzde yaşadığımız en güzel duygu sevmek ve sevilmek değil midir? Sevenin sevgisiyle sınav olmak, dertleriyle girdiği o sınavdan, taşıdığı sevgi hakkında hiç bir şüphe bulundurmamak...
Yunus Emre misali; 'Yaratandan ötürü, yaratılanı sevmek.' ...
Dertleriyle yoğrulur insan.
Dertler olgunlaştırır insanı.
Dertler öğretir insana yaşamayı.
Elindekilerinin kıymetini anlamayı...
Dertler ki bir avuç toprak misali dağılır yeryüzüne; bulur sahiplerini, konar omuzlarına. Konduğu her omuza bir ağırlık verir. Zamanla geçen, sabırla geçen, ehemmiyeti bol bir ağırlık. Kimisi omuzunda taşıdığı bu yükün hakkını verirken, kimisi daha adım atmadan olduğu yerde yıkılır. Önce o yükü taşımayı öğrenir insan; düşmeyi, kalkmayı.. kaybolmayı, yolunu bulmayı.. unutmadan, unutulmayı, sonra sevmeyi, daha sonra sabretmeyi, ve beraberinde tevekkül etmeyi... ve sonra çok şey öğrenir insan.
Dertler yoldaştır bazen, kaybolduğu yolda, yol gösterendir.
Umutla yaşamayı öğrenir insan.
Ve bilir ki her sıkıntının ardın da bekleyen bir mükâfat vardır!


3 Şubat 2012 Cuma

Hayırlı Kandiller

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (Sav.) bütün varlığı şefkatle kucaklamış, tüm kainat onun temsil ettiği rahmetten istifade etmiştir. Ümmetim, ümmetim diyerek secdelere kapanan Peygamber Efendimiz Hz.Muhammed (Sav.)'e layık bir ümmet olabilmeyi, O'nun yolundan gidebilmeyi ve layıkıyla sevebilmeyi Rabbim cümlemize nasip etsin İnşaAllah...

KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN!!


28 Ocak 2012 Cumartesi

..........

Televizyon ile aram hiçbir zaman iyi olmamıştır. Dizi takip edemem, hiç bir dizinin sonunu göremem. Tartışma, kavga, gürültü varsa programda hemen kanal değiştiririm. Favorim genelde içinde mutluluk, aşk, huzur, ve tabi ki umut olan programlar, diziler, filmler, herşeylerr :)

Yalan Dünya dizisinde, anneannesinden para alabilmek için çaba gösteren ve büyük bir umutla temizlik yapan şahsa
Anneanneden güzel bir oyun :)
Etejere git kutuyu aç, içinde ki anahtarı al,
Sonra dolaba koş
Anahtarla dolabı aç, ordaki kırmızı kutuyu aç, kırmızı kutunun içinde ki kutuyu da aç,
aa o da ne?
Matruşka kızlar!
Onu da aç
Bir tane daha, bir tane daha, bir tane daha derken... ve şokk bu ne?
aa küçücük kaldı :)
Sonuç; umut var, para yokkkk :)
Aradığını bulamasa da, bir umudu var hâlâ.
En önemlisi de bu değil midir? zaten. 
Her zaman, her durumda Umutlu olmak!
İstemek önemli ama isteğini gerçekleştirmek için çalışmak, emek harcamak daha önemli ve beraberinde tabi ki umutlu olmak.
Böyle insanlar görünce hemen altını çizmeli :) Türleri tükenmek üzere!



Bazı çizgi filmler vardı ki izlemeye doyamadıklarımız. Şirinler de bunlardan bir tanesiydi. Gargamel onları yakaladığında, onların anında geliştirdikleri bir kaçma plânları vardı. Yani bir umutları vardı :) Onlar kaçamasa da şirinbaba onları orda bırakmazdı... Bir taraf yakalamak için çaba gösterirken, diğer taraf kovalamak için çaba gösterirdi.


Kezâ Tom and Jerry'de de benzer sahneleri görmüştük. Tom bıkmadan, usanmadan kendinden cüssece küçük olan Jerry'i yakalamak için büyük bir umutla mücadele etmiş
aynı çabayı sarfeden Jerry'de her defasında kaçmıştı :) Yani, hep bir umut vardı! 

Sağlıklı, huzurlu, mutlu ve umut dolu günler herkese :)

24 Ocak 2012 Salı

Fransız malları!!!

Fransa Senatosu soykırımı 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının reddedilmesinin suç sayılmasını öngören yasa teklifini kabul etti. Sonunda büyük bir azimle bunu da başardılar.
Türkiye'yi, Türk'leri, Türk milletini hafife almamalılar.
Her zorluğa Allah'ın izniyle göğüs geren bu toplum elinden geleni yapar.

Peugeot, citroen, renault araçlarından; Benzinini Total, Elf'den; lastiğini  Michelin, Uniroyal, Recamic'den; alışverişini Carrefour, Gima, Dia Endi, ChampionSA'dan; BIC, Sheaffer,cartier marka ürünlerinden; mutfakta Tefal'den; Giyim, kuşamda Lacoste , Givenchy, Pierre Cardin, Yves Saint Laurent, Etam, René Derby, Sonia Rykiel, Cacharel, Daniel Hechter markalarından; Longchamps, Lancel, Louis Vuitton çantalarından; kozmetikte ise: Clarins, Guerlain, Avon, Avene,  L'Oreal, Studio Line, Garnier, Kerastase, Lancome, La Roche Posay, Biotherm, Christian Dior, Vichy ürünlerinden; Marie Claire, Elle dergilerinden; AXA, Gunes Sigorta, Basak Sigorta, Basak Emeklilik (Groupama International) sigortalarından; Societe General Bankasi, TEB (Turk Ekonomi Bankasi) bankalarından faydalanmayız!!!!!!!!!


Araçlarından almayız, lastiklerini, marketlerini kullanmayız, mutfağımızda ürünlerinden bulundurmayız, onların ürünlerini satan çanta, kıyafet mağazalarından alış-veriş yapmayız, kozmetik ürünlerini kullanmayız, dergilerini de okumayız, sigorta şirketlerini, bankalarını da kullanmayız!!!!!
Vazgeçilmez değiller. Çok şükür!
Bundan sonra ürünlerine yapılan boykot bizim için küçük, insanlık için büyük bir adım olur!!!!!!!

18 Ocak 2012 Çarşamba

Bir varmış, bir yokmuş

Bir varmııış, bir yokmuş; günlerden birgün, ülkelerden birinde, ocak ayının ortalarında, kışın çöktüğü; insanların evlerinden çıkamadıkları bir zamanda, evlerine sığınan insanların olduğu bir apartmanda sakin,sessiz, kendi halinde yaşayan aileler varmış. Birgün apartmana yeni bir aile eklenmiş. Ama ne bilsin ki apartman sakinleri taşınan insanların duygularında bir yoksulluk olduğunu.
Derken; gürültüye aldırmadan, mutlu mesut yaşayan apartman sakinlerini şaşırtan, düşündüren ve bir o kadar da kızdıran bu olay mutlu apartman sakinlerinin, ne yapacaklarını bilemedikleri bir durumla karşı karşıya getirmiş.
Birgün; köpek havlamalarının nereden geldiğini bilen bu insanlar, havlama seslerinin çoğalmasıyla ayaklanmışlar. Ve apartman boşluğundan bakmışlar ki durum içler acısı. Bir yanda vicdan diğer yanda saygı...
Evet binaya en son dahil olan komşular köpeciklerini apartman boşluğuna bakan boş bir odaya koymuş yanına bir çuval mama, su, karton ve birde yatması için sünger bırakmışlar. Sağolsunlar varolsunlar ki odanın camını açık bırakmayı unutmamışlar. Kapısını kitlemişler ve evi terketmişler :(
Yaşanan bu olay bir insanlık dramının göstergesi olsa gerek. Karşıdaki canlıya yapılan bu saygısızlık, köpeciğin bakışlarında ki çaresizlik, çırpınış bu insanların vicdan yoksulu olduklarının bir göstergesi olsa gerek. Rabbim sizleri ıslah etsin, bizleri de vicdanlı Allah'tan korkan kuldan utanan insanlarla karşılaştırsın diyerek mutlu sona kavuşturamadığım bu hikâyeyi burada sonlandırıyorum.

Gönül mutlu hikâyelerle burada olmak ister, ama burası artık dertleşme, içini dökme, rahatlama duvarı gibi olduğu için bu aralar böyle devam etmekte. İnşaAllah sevgi dolu, aşk dolu içinde mutluluk olan hikâyelerle, yazılarla burada olmak kısmet olur :)



Güzel mi güzel bir örnek olan kapanış fotosu ile...

Sevgiyle kalın!

Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...