6 Temmuz 2013 Cumartesi

Çok İstersen

 Bir şeyi istemek, ona nâil olmak demektir; zira Allah-u Teala kabul etmeyeceği duayı kuluna ettirmez.'' 
İmam-ı Rabbani ...

Bir şeyi çok istersin, sen olmaz sanırsın... diye başlayan bir cümle var ya hani. Sürekli insanın aklında kalıyor.
Benim de öyle. Bazen bir şeyi çok istiyorum. Bazen de çok istediğimin farkında dahi olmuyorum. Sonra o şey hiç ummadığım bir zamanda karşıma çıkıyor. İşte o zaman tevafuklar, şükürler şahane şahane diziliyor. 

Küçük bir örnek vermek gerekirse... 

Seyhan'ı bilmeyen, sevmeyen yoktur. Bende öyle. Çok istemiştim Seyhan'ın çekilişlerinden kazanmayı. Çok içten istemiş olmalıyım ki, o kadar çekilişten sonra ilk yorum yapmama rağmen kazandığımı öğrenince büyük bir şok geçirmiştim.





Sonra...
Benim için debbie setini almak önemliydi, evet :) Set şeklinde alıp daha keyifli okumalıydım seriyi. Hepsiburada.com'da sürekli sepetime atıp kredi kartı olan birinin yakasına yapışmaktı tüm çabam. Kart aramamın tek sebebi babamın internetten alışveriş yapmama konusunda hala sabit fikirli olmasıydı.. Risk alamazdım.
Kredi kartı olanlara da bana internetten kitap alır mısınız? babam almıyorda.. diyemedim ^_^
Ulus'ta, Kızılay'da bir kaç kitapçıya sordum. Seti yokmuş. Tek tek almam gerekiyormuş. Yılmadım. Biraz daha bakayım dedim ama sonra nafile...
Bende serinin ilk kitabını aldım haliyle. 

Daha sonra Şeyda'nın Şeyleri çekiliş yapmıştı bu kitap serisini. Ona katıldım. 
Kazanmışım :)
Şimdi diyorum ki kendime, çok iste! Lütfen çok iste ama biraz da başka şeylerden iste :)))



28 Haziran 2013 Cuma

Bin Muhteşem Güneş

'' O gökyüzünün ve yeryüzünün gerçek yaratıcısıdır; gecenin gündüzü örtmesini ve günün yeniden gecenin yerini almasını sağlayandır; güneşe ve aya boyun eğdirendir; hepsi, her şey O'nun takdirine göre işler; O'nun her şeye gücü yeter; hiç kuşku yok ki O en kudretlidir, en Yüce bağışlayıcıdır.
     ''Diz Çök,'' dedi Talib.
     Yüce Allahım! Beni bağışla, merhametini esirgeme, çünkü sen merhametlilerin en ulususun.
      ''Şuraya diz çök, hemşire. Başını da eğ.''
     Son kez, Meryem ona söyleneni yaptı...


Seviyorum kitap okumayı.
Fakat biraz yavaş okuyorum.
Biraz da zamanın kısıtlılığından..
10 dakikalık yolculuklar, randevularda bekletildiğim zamanlar..
Boş kaldığım her an.
Bu şekilde dahi bir kitap haftalarca elimde olabiliyor.
Hala mı aynı kitap diyenlere de, sindire sindire okuyorum, diyorum ^_^

Bu kitapta düğümlendiğim, okudukça yüreğimin sıkıştığı yerler oldu. Çok merak edip heyecanlansam da boğazımın düğümlendiği yerlerde bıraktım. Sonra tekrar elime aldım. Her kitap, kapağı açıldığı an farklı bir hava yansıtıyor insana. Fakat bu kitap bambaşkaydı.
Kısaca, acının tarifi yok!




21 Haziran 2013 Cuma

Korkularıyla Yüzleşmeli İnsan

Küçükken beni ne korkuttu bilmiyorum ama yürüyerek gittiğim dişçide kendimi yerlere atarak geri eve döner ağzımı mümkün değil açmazdım :) Anneme babama az çektirmedim bu konuda. Sonra çark döndü tabi.. 
Anneme babama çektirdiğim zamanlar bana bonuslarıyla geri döndü. Ohh çok güzel oldu diyorum kendime! Ne de olsa kendim ettim kendim buldum! du..

Şimdi hep tek başıma gidiyorum dişçiye, randevularımı yine özel sekreterim babam ayarlıyor tabi :) Ne de olsa ben tescilli bir korkaktım zamanında.. Ve her an cayabilirdim. 

Çekilen dişlerimi, yapılan kanallarımı sonrasında implantları söylemeye dilim varmıyor :)) Korkularımla yüzleşmiş cesaretimi toplamış olmama rağmen, 4 de ki randevuma saatler kala hala heyecanlandığım doğrudur :)

Aslında her şey o koltuğa oturana ve kendini güvendiğin bir doktora teslim edene kadarmış, o kadar. Sadece o zamanlar bu kadar kolay olacağını dişçi de değil de evde anlatmalıymış ebeveynler.. ve tam randevu saatin de gidip, küçücük bedenlerimizi o dişçi koltuğunun karşısına oturup saatlerce bekletmemeliymişler. 

Evet yine ev halkının da payı var. Tüm suç benim olamazdı zaten :)

Tecrübe neyse ama asıl önemli olan tavsiye, ben ettim siz etmeyin! demek istiyorum sadece :)


Hayırlı Cumalar!

20 Haziran 2013 Perşembe

Tuzlu Peynirli

İşten erken gelmişim.
Canım da tuzlu kurabiye istemiş.
Elimde de yep yeni bir tarif.
Denemez miyim?
Hemen denedim.
Sevdim, ama çörekotlu kurabiyeyi daha çok sevmiştim.


Gerçi tüm çabam canımın istemesinden çok yarım saatlik kitap okuma keyfimin boş geçmemesiymiş, sonradan farkettim :)



15 Haziran 2013 Cumartesi

Baran...

İran yapımı şahane bir film Baran, 
Halet-i ruhiyem müsade edince izledim ve geç kalmışım dedim.
Böyle aşk hikayelerini ne kadar özlemişim..
Filmi izlemeden önce sadece afişine baktım, yapılan yorumları hiç bir şeyi okumadım.
Heyecanla ve büyük bir merakla tek nefeste izlemememde ki etken de bu oldu.
Bazı sahneler ki çoktan hafızama kazındı bile.


Önce bir erkek çocuğu gördüğümü zannediyordum. 
Yanılmışım. 


Sonra küçük bir kız çocuğu... dedim ve yine yanılmışım.


Benim küçük bir çocuk dediğim meğer güpgüzel bir genç kızmış.


Gerçi, beni hayret ettiren nokta kızda ki değişiklikler değildi. Başta düşman olan Latif'in kıza aşık olması ve sevdiği kız için elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışmasıydı.


Evet hayret noktam onunla da sınırlı kalmadı.
Tek kelime dahi etmeden aşık olduğu kızın gözlerinin önünde gidişini seyretmesiydi.
Zorluklarla bulduğu sevdalısının gidişini işte böyle seyretmesiydi asıl beni hayret ettiren.

***Bir de bu zamana kadar izlediğim (3.) İran filminde de sonun mutlu bitmemesi... 
Ne kadar alıştırılmışız mutlu sonlara, dedirtiyor :)




Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...