13 Ocak 2012 Cuma

Sevmek... Güvenmek... Vazgeçmek...

Bir insanı sevmek en kolay ve en güzel duygudur. Sevdiğiniz insanların yanında huzur bulur, onlarla mutlu olursunuz. Yalnız sevdiklerinizin arasında birini farklı seversiniz. Onu farklılaştıran sizin sevginizdir. Herkes için aynıyken bu duygu, o'nun için özeldir. İçten seversiniz, dillendirmeye gerek yoktur. Bir bakış ve bir duruş söylenemeyen bir çok sözü ifade eder. Kimsenin duymadığı kalp atışlarını bir tek o hisseder...
Peki sevmek, güvenmek değil midir?
Seven insan sevdiğine güvenmesse, nasıl huzur bulur? Huzur bulamassa nasıl mutlu olur?
Sevmek güvenmektir. Koşulsuz, şartsız güvenmektir.
Bu böyle iken 'seviyorum ama güvenmiyorum' diyen insanlar kimleri kandırıyorlar peki?
İnsan kendisinden başka birini kandırabilir mi?
Bu oyunda ilk kaybeden kendisi değil midir aslında?
Evet klişe bir laf ama 'sahte sevgiler' herkesin gönlüne yerleşmişken, imrenilen sevdalar sadece okuduklarımızla mı sınırlı?
İnsan güvenmiyorsa, neden vazgeçmesin ki?
Elbette vazgeçer.
Güven yoksa, sevgi yoktur. Sevgi yoksa, vefa yoktur.
-Yunus Emre Sitare'sine öyle aşıktı ki, onun gözünde ki sevdayı hiç bir engel yıkmadı. Sonuna kadar sevdi. Sevgisine sadık kaldı ve vefakarlığını son nefesine kadar taşıdı. Hiç bir zaman vazgeçmedi.- 
Okuduğumuz, dinlediğimiz o kadar hayran olunası sevda var ki, günümüzle kıyaslanamaz.
Öyle aşkların, yaşanmış sevdaların olması bile yüreklendiriyor insanı. En çok da umutlandırıyor. Gördüğü hayal kırıklıklarının hep öyle olmadığını ispatlıyor.
Ruhları şad olsun güzel aşıkların. Bizlere de kıyısından, köşesinden hasret kaldığımız aşklara şahit olmak nasip olsun İnşaAllah...
Sevgiyle kalın...





9 Ocak 2012 Pazartesi

Mutluluk!


Bu ne kadar hayran olunası bir karedir Allah'ım
MaşaAllah, barekAllah... :)

Mutluluk; içinde
Sağlık, huzur dolu olan bir ömür, 
Mutlu bir yuva, 
Hayırlı bir eş ve hayırlı evlatlar
olan bir ömür geçirmek olsa gerek.

Ve 'Yaratandan ötürü, yaratılanı sevmek.'

Her yazarın, uzmanın, doktorun bu konu hakkında söyledikleri en önemli şey
sevgi, saygı, vefa gibi değerlerin alt yapıyı oluşturduğu ve bu muhteşem 3'lü, 4'lü kelime gruplarının bir araya getirdikleri mutluluk sonucunda kalan, koccaman bir MaşaAllah dedirten fotoğraf karesi.

Rabbim herkese hakkında hayırlı olan eşler, evlatlar nasip etsin!



8 Ocak 2012 Pazar

Herşeyin bir sebebi var'mış!

'Huuu huuuu komşular siz nerden geldiniz!' diye bağırasım var.
İnsanlar birbirlerinin haklarına bu kadar tecavüz etmemeli.
Bir kaç haftadır üst komşularla aynı evde yaşadığımızı düşünüyorum.
Hatta yan komşularla da :)

Bu kadar da olmaz ki dedirten bir gürültü patırdı ile acaba kaç kişi yaşıyor o evde
diye düşünmekteyken,
Şimdi tahminlerimce: Öncelikle bir tane ev süpürmeye çalışan teyze var ki biz ev süpürmeyi bilmiyormuşuz anneme diyorum iyi dinle, öğren, hazır onu teyze bize öğretiyor. Alt komşunun canını alacak gibi vura vura süpürmek gerekiyormuş :)

Teyzenin eşi olsa gerek bir amca var ki dünyaya bedel. Odamın hakimiyeti amcanın elinde.
Hıhhhh çok şükür amca sustu dememe kalmıyor telefonu çalıyor.
Sesleri o kadar bizim evin içinde ki, tam acaba bizden birinin mi telefonu çalıyor derken.
Yok yok üst kattan geliyor diyoruz :)
Ama nedense sanki o telefonun sesini bir biz duyuyoruz.
Evde ki herkes telefonu duymazdan geliyor.
Oda sağolsun ısrarla melodisini tekrarlamaya devam ediyor.

Bir de köpekleri var. Şamar oğlanı gibi, köpek köpek olalı böyle eziyet görmemiştir.
Herhalde kim boşsa artık kimin işi yoksa köpeğe bağırıyor.
Yazıktır, günahtır yaa onda ki de can dimi yani.
Köpeğin havlamasına kızamıyorum bile.
Benim bile canıma tak ettiler, hayvancağız ne yapsın.
Evde yaşadığını sandığım birde kızları var ki ben onun sesini sadece köpeğe bağırırken duyuyorum.

Velhasıl kelâm sınav haftasında olmamızdan mütevellid. Sabredip gündüzleri uyuyup geceleri ders çalışma yöntemini kendimde uygulama çabasındayken ilk günden başarısız oldum. Odamdan çıkıp oturma odasına geçtim ki şokkkk! bu insanlar gece de uyumuyormuş :)

Bir hafta daha sabredemessem ana haber bültenlerinde bir amca, bir teyze, cadı kızları ve birde köpek katili haberini görürseniz geçmiş ola :)





7 Ocak 2012 Cumartesi

Hediye!


Herkese Merhabalar...
Güne güzel başlamak kadar güzel birşey daha varsa oda hediye almaktır :)

Bir kaç gün önce içimden sık sık geçen Şems'e ait 'Olduğu kadar, olmadığı kader' sözünün neden bu kadar çok tekrar ettiğime bir anlam veremezken, günün sonlarına doğru taşların yerine oturduğunu hissediyordum. Bir çekilişe katılmıştım, sonucunu merakla beklerken yılbaşından sonra sınavların başlaması ve salça olan aklımdan çıkması sebebiyle kazanmış olduğum çekilişten, minik bir tevafuk ile duyurunun son günü haberdar oldum.

Mutlu eden insanlar, her zaman mutlu olmalı hayatta. Sevgili Kitap Günlüğüm Blog sahibesinden almış olduğum bu zarif hediye için kendisine çook teşekkür ediyorum. Uzun zamandır almış olduğum en değerli hediye oldu kendisi :) Karşılık beklemeden yapılan iyilikler, güzellikler görmenin insan hayatı için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatmış oldu bu hediye. Ayrıca blogunda çokca kitap tavsiyesi bulunmakta ve zarif blog sahibesi çekilişlerini sık sık tekrarlamakta. Bilgilerinize.... :)

31 Aralık 2011 Cumartesi

       

         Uzun yıllardır hep aynı semtte ikamet ediyoruz. İster istemez insan çevresinde ki insanları konuşmasa dahi kim olduklarını az çok öğreniyor.

        Yıllar önce bir yaz günü çocuklar toplarıyla oynarken onların seslerine istinaden şöyle bir balkondan baktım. Benim babası zannettiğim birinin yanında dört-beş yaşlarında minik, güzeller güzeli bir erkek çocuk duruyordu. Herkes oyun oynarken onda tuhaf bir hüzün olduğunu farketmemek için insanın tüm duygularını kaybetmiş olması gerekirdi sanırım.

Acaba neye üzülmüştü.
Babasımı kızmıştı.
Neydi ki onu şen kahkahalı oyundan mahrum bırakan hüzün...
Derken öğrendim ki o tatlı mı tatlı çocuk yakın zamanda annesini ve babasını kaybetmiş.
Amcasıyla beraber yaşıyorlarmış ve o minicik yaşında kendisine sorumluluklar yüklemiş.

         Bu durumu öğrendikten sonra daha çok dikkatimi çekti. Ondan sonra ki karşılaşmalarımızda da onu mutlu göremedim. Oyun oynamasına dahi denk gelemedim. Belki de ben görmedim.
Allah'ım n'olursun bir kez yüzünün güldüğünü göreyim! Derken...
Zaman çabuk geçiyor geçmesine de hüznün rengi hiç mi değişmiyor.
O çocuk büyüdü.
Şimdi hemen hemen on yaşında vardır.
Ama hala onun yanında arkadaşa dair birini göremedim.
Onun oyun oynadığını da göremedim.
Ama çalıştığını gördüm.
Kendine yüklediği sorumlulukların hakkını eda etmeye çalıştığını... 
Ve malesef o içinde biriktirdiği hüznün yüzüne yansıttığı tebessümü...
Kaybedilen can'sa elden gelen tek şey dua etmek oluyor.
Onu görünce akla gelen şeylerden biri de elimizdekilerin kıymeti...
Şu ahir ömrümüzde bir kez kavuşabileceğimiz ve sevgisini hiç birşeye
değişemeyeceğimiz anne-baba sevgisi, sıcaklığını, fedakalarlığını...
Elimizde canlı canlı taşıdığımız hazinenin pişmanlığını, eksikliğini göstermesin Rabbim.
Rabbim kimsenin annesini babasını başından, baş ucundan eksik etmesin, ömürlerine sağlık, sıhhat ve bereket versin...
Selam ve dua ile...........


Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...