Belki kar yok, yağmur da yok ama hava çok soğuk.
İnsanın kemiklerine işleyen kuru bir ayaz var.
Küçük çocukların sırtlarında kocaman montlar, kabanlar, onları soğuktan koruyan ve yürüyüşlerini tatlılaştıran pabuçlar görmek ne kadar güzelse çocukları montsuz,botsuz görmekte o kadar üzücü...
Kocaman insanların dahi bu zor hava şartlarında tir tir titrediğini görürken o minicik canların sadece bir hırka, o kadar şanslı olmayanlarda ise incecik bir penye olduğunu görmek...
Bugün ki tevafuklar hep böyleydi benim için...
Gün, okul yolunda başladı.
Önce otobüse binen en fazla sekiz yaşlarında bir erkek çocuk...
Belli ki oda okul yolunda, sırtında kocaman bir çanta yüzü güzel mi güzel, meraklı ama tatlı bakışları olan bir çocuk...
Sabahın o ayazında üzerinde sadece şapkası olan bir penye ve üşümekte olan bir çocuk...
Daha sonra aynı otobüsle ilerlerken bir çocuk daha, bu sefer babası yanında ama oda sabahın ayazına yakalanan üzerinde sadece bir hırka bulunan tatlı mı tatlı gözleri ve mutlu bakışları olan bir kız çocuğu...
Otobüste ise büyük bir sessizlik...
Ama o minicik canların sessizliği bozan bakışları...
Hüzünlü ama bir o kadar da güzel, temiz yüzlü çocuklar...
Mutluluk onlara da uzak değil aslında,
Her çocuk gibi istedikleri sadece bir avuç mutluluk...
14 Aralık 2011 Çarşamba
11 Aralık 2011 Pazar
Her ne ki arıyorsun; aradığın ancak sensin...
''Her ne ki arıyorsun; aradığın ancak sensin... İyinin de, kötünün de fidanı senin içinde büyür... Her meyvenin içi, kabuğundan yeğdir... Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir... Alemin varlığını ancak kul olarak anlayabilirsin... Allah Muhammed'i önce kul, sonra resul edindi. 'Abdühü ve resulühü' demekten murat, kulluğun peygamberlikten önde geldiğidir... Allah'a karşı tam kul olmak, varlığa karşı tam hür olmak anlamına gelir... Dünyanın hürriyeti Allah'a kul olmakla mümkündür. Nitekim Hz. Peygamber'in bir adı da Abdullah'tır; yani Allah'ın kulu...''
9 Aralık 2011 Cuma
Genç Osman
Sinemanın adı, tiyatronun tadı...
Soğuk havaların yaşandığı günlerde
zamanı değerlendirmenin en güzel yollarından biri
tiyatro olsa gerek...
Şahsımca sinema her zaman soğuk gelmiştir,
tiyatro varsa eğer sinema tercih meselesi dahi değildir.
(Biraz fazla seviyorum tiyatroyu :)))
Kaliteli zaman geçirmenin tadını veren oyunlardan biri ise; Genç Osman,
iki kere sıkılmadan izlediğim bir oyundur kendisi..
''İnsanlığın üstün bir anlayışa yükselmesi
ancak büyük birinin batmasıyla olur bazen.
ancak büyük birinin batmasıyla olur bazen.
Halkın gecesine Tanrı'nın uzattığı
yeni tutuşmuş bir meşaledir bu ölüm.
Yüz bin güneş birden ışık salsa,
onun kadar genişletemez bilinç ufuklarını... ''
yeni tutuşmuş bir meşaledir bu ölüm.
Yüz bin güneş birden ışık salsa,
onun kadar genişletemez bilinç ufuklarını... ''
30 Kasım 2011 Çarşamba
E-Kitap
Çok güzelsin,
Karizmatik bir duruşun var,
Muhteşem bir kitap kapasiten var, ayaklı kütüphane gibisin
Başta siyah-beyaz gibi renk seçeneğinin olması ise ayrı bir güzellik katmış sana,
Çözünürlüğün ise on numara...
Teknolojiye dair sayamadığım, bilemediğim çok özelliğin vardır eminim.
Lâkin sende olmayan çok önemli şeylerde var;
Kitap kokusu! gibi,
Sayfaları heyecanla karıştırmak gibi,
Kitabın sağından, solundan, başından, ortasından biraz biraz okuyup o kitaba sığmayan heyecanı azaltmak gibi,
Kitapçıda saatlerce kitapları karıştırıp ellerinin anlamadığın şekilde kirlenmesi gibi,
Belki de bulmak istediğin kitabı heyecanla bıkmadan, usanmadan, umudunu kaybetmeden aramak ve bulmak gibi,
Sonra farklı yazarların kitaplarının bulunduğu kendi zevkinle döşediğin kitaplığı doya doya karıştırmak gibi.......
Ne kadar güzel olursan ol,
Bunlar sende yok!
Eğer olsaydı zaten senin güzelliğine doyum olmazdıı :)
28 Kasım 2011 Pazartesi
Derviş ve Suya Düşen Akrep
Derviş suya düşen akrebi kurtarmak ister...
Elini uzatınca akrep sokar;
Derviş tekrar dener, akrep yine sokar..
Bunu görenler dayanamaz dervişe:
"İyilik yapmak istediğin halde sana zarar verene daha ne diye yardım edersin." der.
... ... Dervişin cevabı mânidardır:
"Akrebin fıtratında sokmak var,
benim fıtratımda ise yaratılanı sevmek, merhamet etmek;
o fıtratının gereğini yapıyor diye...
Ben niye fıtratımı değiştireyim ?
Elini uzatınca akrep sokar;
Derviş tekrar dener, akrep yine sokar..
Bunu görenler dayanamaz dervişe:
"İyilik yapmak istediğin halde sana zarar verene daha ne diye yardım edersin." der.
... ... Dervişin cevabı mânidardır:
"Akrebin fıtratında sokmak var,
benim fıtratımda ise yaratılanı sevmek, merhamet etmek;
o fıtratının gereğini yapıyor diye...
Ben niye fıtratımı değiştireyim ?
İyilik... merhamet... vicdan...
...Gibi saatlerce sayabileceğimiz onlarca güzel duygu barındırmaktayız ruhumuzda.
Bunların bazıları öyle güzel zamanlarda kanat çırpıyor ki o zaman yaşama sebeplerimiz, umutlarımız, tahayyüllerimiz de kanatlarını alııp en güzel yerlere götürüyor bizleri...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim. İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...
-
Ankara'nın Ulus semtini ne kadar sevdiğimi daha önceden söylemiştim :) Ulus'taki hâlin çıkışının tam karşısında Suluhan Çarşıs...
-
Öncelikle bu konuya bir açıklık getirmek istiyorum. Suluhan'a gittim, öğrendim. Pazar günleri kapalıymış, şimdi içimiz rahat edebi...
-
1861 yıllarında Erzurum'da doğan Sümmani isminde bir aşık vardır. Esas adı Hüseyin olan aşık, hayatını babası gibi çobanlık yaparak sür...