14 Ekim 2011 Cuma

Belaya uğradığın zaman sabret...

''Belaya uğradığın zaman sabret
Halinden mahluklara şikayet etme
Merhametliyi merhametsize şikayet etmiş olursun!''


Necip Fazıl Kısakürek 'in muhteşem anlatımıyla yazılmış ''Peygamber Halkası'' adlı kitabından okuyunca ''!'' uyandıran bir söz..

Belaya uğradığımız zaman nerde ne hatalar yaptığımızı düşünmeden çaresiz olmadığımız halde çaresizliğe kapılırız çoğu zaman. Zamansız düşüncelerimiz, aklımızın dua'larımızdan uzaklaşmasına neden olabilir. Biz sıkıntımızı bir eş-dost ile paylaşınca rahatlayacağımızı düşünürüz o an Tevekkül'den uzaklaşır kalbimiz, Aslında çaresiz anlarımız Rabbimiz'in anlam yüklü mesajıdır bizlere,
Yanlız olmadığımızı, iki dudaklarımızın arasında minik bir fısıltıyla son bulacağını hissetmemizi ister Rabbimiz.. Sonsuz merhamet sahibi Rabbimiz duymaktadır bizleri, dua vakti gelmiştir çaresiz anlarımızda, içimizde bizi dua etmememizi isteyen engellerin kalkmasının vakti gelmiştir.
Dua dua yükselmenin vakti gelmiştir..

Belki farklı açılardan bakıldığı zaman başımıza gelen bir bela çaresiz olduğumuz anlamına getirmez bizleri. Fakat bela'ya uğradığımız zaman kalbimiz dua'larımızdan uzaklaştırır bizi.

Kitabın asıl konusu Peygamber efendimiz (Sav)'in sahabelerinden kesitler olmasına rağmen, yazılı olan bu bölüm kitabın dışında farklı farklı yerlere götürebiliyor insanı.

İnşaallah bizler de Peygamber Efendimiz (S.A.V.)'in, Sahabelerinin, Eşlerinin, Çocuklarının, Torunlarının o muhteşem sabrından, dirayetinden nasiplenen kullarından oluruz...





2 Ekim 2011 Pazar

.........


Mâlik bin Dinar, o eşi bulunmaz inci, bir gün Fatiha Sûresini okuyordu. Sıra;

” İyyâke na’budu ve iyyâke nesteîn / Yalnız sana ibadet (kulluk) ederiz, yalnız Sen’den yardım isteriz.”
âyetine gelmişti. Kalbine diken batmış gibi titredi ve hıçkıra hıçkıra ağladı.

... Gözünün yaşları şebnem damlaları gibi eteklerine dökülürken dedi ki:

“Eğer bu âyet Allah’ın Kitabında bulunmasa ve okunması emrolunmamış olsa, asla onu okumazdım!”

Yanındakiler sordular:

” Ey Hak dostlarının efendisi, neden öyle yapardınız?”

Buyurdular ki:

‘ Sadece Sana kulluk ederim’, dediğim halde yakinen biliyorum ki, hâlâ nefsimin kuluyum.”
Ancak Sen’den yardım dilerim’ dediğim halde hâlâ onun bunun kapısına koşuyor,
teşekkür ve şikâyetlerimi herkese arz ediyorum. Bu nasıl kulluk böyle..?”


Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...