16 Eylül 2018 Pazar

Cumba Çocuk

Ankara da yaşayanlar çocukla gidilebilecek alan kısıtlılığını çok iyi bilir. 
Oturduğumuz muhit çevresinde alışveriş adına binlerce yer bulabilirken aktivite/eğlence olarak görmek istediğimiz yerler maalesef ki sınırlı. 
En azından bizim yaşadığımız çevre öyle. 


Tesadüfi olarak kızımla evden çıkıp ne yapacağımızı bilmediğimiz bir zamanda google yardımıyla geldik Cumba Çocuğa. 

Gerçekten çok iyi geldi.
Çocuğu avm dışında eğlenebileceği etrafta ona zarar verecek şeyler olmadan, rahat rahat gezebileceği geniş mi geniş bir alana getirmiş olmanın mutluluğu ile paylaşmak istedim. 



Rahatlıkla çayımı içerken kızım alanı keşfetmenin tadını çıkardı. Ayrıca benim de görmemi istediği şeyleri yanına çağırarak paylaştı.


*(Bu davranışı; ah benim zekâsını anasından alan akıllı çocuğum! gibi değil de, onun mutlululuğu benim mutluluğum.. olarak algılamanızı rica edeceğim :))




Samimi, güler yüzlü, sıcak insanların bulunduğu güzel bir ortam. Cumba Çocukla ilgili öğrenmek istediğiniz her türlü soruyu bıkmadan cevaplıyorlar :) Raflar, sandalyeler, koltuklar hepsi çocuğumuzun rahatlıkla ulaşacağı boyda. Mekan sahipleri hem çocukları, hem de aileleri düşünmüş. Keyifli ve güvenli.
Ayrıca bir saat ücreti 15 TL olan hem fiyatı uygun hem temiz, hem de güvenli bir oyun alanı bulunuyor. Kütüphane/kafe kısmını çok sevsem de oyun alanını görmeden geçemedim. Malum önümüz kış...


Bir de haftalık, aylık etkinliklerinin olduğunu öğrendik. Atölyeleri, ev yapımı pastaları, kekleri, çayları ile tam bir aile ortamı. Web siteleri, www.cumbacocuk.com buradan da bakabilirsiniz.

Şunu da belirtmek isterim ki,
Bu paylaşım evet bir reklam.
Ama karşılıksız.
Cumba çocuk sahiplerinden habersiz.

Bizim gibi arayış içinde olan, fakat böyle bir yerin varlığından haberi olmayanlar haberdar olsun diye...

Herkese iyi haftalar.


16 Mayıs 2017 Salı

Beklemedeyiz

Uzun bir ara verdikten sonra yazmak en zoruymuş.
İnsan nereden başlayacağını bilemiyormuş..
Buraları çok seviyorum.
Uzaklaşmak hiç iyi gelmedi. Aslında yazdıkça kendime zaman ayırıp, önce kendimle bir şeyler paylaşıyor muşum ki bu çok daha kıymetli.
İnsan aynı anda her şeye yetemiyor.. yetişemiyor da...
Burası benim için durak yeri gibi, yazmadığım karalamadığım zamanların eksikliğini hissettim desem yalan olmaz..

Çalışma hayatı.
Evlilik.
Aile.
Şimdi de minik bir kıpırtı var içimde...
Henüz adını koyamadığımız tatlı bir heyecan,
Çoşkulu sesler var.
Hayırlı, sağlıklı, sıhhatli bir şekilde karşılamayı ümit ettiğimiz minik bir kalp...


#37hafta 
#beklemedeyiz
^.^


23 Aralık 2016 Cuma

Huzursuz Ruhum

Bazen her şeye ve herkese küsesim geliyor.
Tüm kapıları kapatıp oturasım...
Sonra bir zaman geliyor, biraz hava almalıyım diyorum... o da uzun sürmüyor.
Hayatlar, yalanlar, dolanlar, sahte gülümsemeler, samimiyetsizlikler hepsi sanki seçmece gibi bir bakıyorum etrafımda.
Ama kaçacak yerim, gidecek bir köyüm yok... olsa da yok.
Uzun zamana bağlayacağım yokluğumun tek sebebi etrafımdaki huzurlu insanların huzursuzluklarıdır. Boşuna üzülmeleri, benim buna dayanamam, sonra küsüp herkese-her şeye kapılarımı kapatma istediğimde oradan geliyor... ama velhasıl elden bir şey gelmiyor.
Ruhum huzursuz..
Kalbim en mutlu olması gereken zamanda çok mutsuz.


Böyle zamanların geçmesini istediğimde, bir otobüse binip saatlerce yolculuk etmek, nefes almak istediğim zaman da, müsait bir yerde durur musunuz... demek istiyorum...

11 Ağustos 2016 Perşembe

Ben Bilmem

Hani bazen bir adım atacak oluruz.
Ölçeriz.
Tartarız.
Kendimize göre en olurunu buluruz.
O sırada biri gelir ve hayır der.
Bak böyle yaparsan şöyle olur.
Şöyle yaparsan eğer böyle...
Sonra ise hemen şu lafını ilave eder; "bak sonra ben demiştim demeyeyim".
Ben bilirim, ben demiştim gibi başı "ben" ile başlayan sözler ne kadar da tehlikelidir esasında değil mi...
Bir kere insana en büyük hatayı "ben" ile başlayan sözler yaptırır.
Ben dedikten sonra senin ne istediğinin önemi yoktur.
Doğru bir tanedir ama herkesin doğrusu "ben" dedikten sonra kendinedir.
"Ben" ile başlayan en güzel cümle ise "ben bilmem" dir.

Hepsi bir yana bir de şunu anlamam:
Ben demiştim diyen insan neden dediği olduğu zaman mutlu olur da dediği olmadığı zaman mutsuz?


3 Ağustos 2016 Çarşamba

Size Bir Sır Vereceğim

Evet yine çok akıllıca bir kitap adıyla karşı karşıyayız :-)
Görür görmez insanın bulutçuklarının havada uçuşmasına sebep oluyor.
Ama esas kitabı okumamdaki en büyük sebebe gelecek olursak, içinde suyun mucizesini konu alan bir hikaye yer alması.
Suyun moleküler yapısını, hassaslığını, negatif-pozitif elektrik ayrımı yapabildiğini biliyoruz.
İnsanın ruhaniyetinden dahi etkilenebilen bir nimet.
Aynı zaman da bizim maddi, manevi duygularımızı da etkileyen bir nimet.
Şifası yanında mucizevi bir çok durumu da içinde barındırıyor.
Öyle ki, suyu ne kadar çok sevdiğimi saatlerde susmadan anlatabilirim :-)


Peki kitabı?

Kitabı sevdim.
Çünkü ayrıntıya boğulmayı sevmiyorum.
Anlatılanları o an oradaymış gibi okumayı seviyorum.
Ayrıntıya çok fazla girilmesi olay örgüsünden uzaklaştırıyor.
Öyle hissediyorum.
Yazar bu duruma eminim beni ve benim gibileri düşünerek dikkat etmiş :-) o yüzden sevdim.
Su hakkında ne öğrensem, ne okusam, ne duysam mutlu olduğum için ziyadesiyle doyurmadı belki ama tatmin etti.
Ayrıca sadece su-dan da değil, Niyâzî-i Mısrî'den de bahsediyor ki sıradaki yayınımda yaşam hikayesine ayrıntılı bir şekilde yer vereceğim.


İşin özü, tavsiye ederim :-)

1 Ağustos 2016 Pazartesi

Karmaşa

Köşeye sıkışmış gibiyim.
Etrafımda ki insanlar bir şeyler olsun diyor.
Benden bir cevap bekliyor.
Bense dudaklarımı kıpırdatacak kadar dahi gücümün olmadığını hissediyorum.
Cevap vermek için konuşmaya gücüm yok ama düşüncelerimi hiç konuşmadan dinleyecek birine anlatmaya ihtiyacım vardı, yazarak rahatlayacağımı düşündüm.
Şimdiyse klavye elimde ama nereden başlayacağımı bilmiyorum.
Yarını görmek, yarına ulaşmak nasip olursa, yarından sonrasının nasıl ilerleyeceğini de bilmiyorum.
Bilmezlikler içinde kaybolmuş olabilirim.
İç sesimi susturmayı hiç bu kadar çok istememiştim.
Acilen kendime kavuşmak istiyorum.
En büyük duam önce sağlık, mutluluk ve selamet.
Hem ülkemize, hem kendime, hem kendimize....







15 Temmuz 2016 Cuma

Selfie/Özçekim'den Sonra...

Türk Dik Kurumu çok fazla kullanılmayan öz çekim kelimesi için yeni bir öneri sunmuş.
GÖRÇEK.
Türkçemizin ne kadar değerli olduğu tartışmaya kapalı bir konu.
Fakat telefonu ele alınca, hadi bir selfie çekinelim demek daha kolay.
Hadi bir öz çekim yapalım, demek güzel.
Ama bir görçek aynı hissi uyandırmıyor.
Aksine..
Bana nedense Melih Gökçek'i hatırlatıyor :)
Aslında öneriler arasında "ön çekim" de varmış.
Keşke onu öne sürselermiş.
Ön çekim kulağa daha hoş geliyor.



Neyse esas Obama'nın bu fotoğrafını görünce beni bir gülme alıyor ki sormayın :)))

Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...