Köşe yazılarını okumayı, farklı insanların görüşlerini, düşüncelerini, anlattıklarını dinlemeyi, okumayı seviyorum. Bazen o kadar güzel oluyor ki o yazılar dönüp baştan tekrar okuyorum, yazarın konuya kattığı yorumun güzelliğinin altını çiziyorum kendimce.
Ama bazen karşılaştığım yazılar da tarafsızlık göremiyorum. Konuya hakim olamayışdan kaynaklı olsa gerek, yazarda ki gerginlik, sertlik üslubuna yansıyor. Okurken hissediyor insan kalemde ki soğukluğu. Ve ardından gelen yorumlara verilen cevaplar bir kanıtı oluyor yazarda ki huzursuzluğun.
Eleştiriye kapalıysa bir yazar, güzel eleştirilerin altını çizip, olumsuz eleştirenlerin üstünü karalıyabiliyorsa, bende o yazarın üstünü çizer bir daha yazdıklarını okumam. Hayatta güzelliklerle karşılaştığımız kadar olumsuzluklarla da karşılaşabiliriz. İşler her zaman yolunda gitmeyebilir. Bu bizim o yolda aldığımız eleştirilerden ötürü insanları rencide edip aşağılayarak cevap vermemiz hakkını bizlere sunmaz.
Kendi hayatımızla başbaşayken de böyle durumlarla karşılaştığımız oluyor. Yaradılışımız gereği kusursuz kavramını bünyemizde barındırmıyoruz, illâ ki hatalar, kusurlar bizler için var. Ama yapılan her olumsuz eleştri içinde kılıç kalkan kuşanmıyoruz. Sorunlara böyle yaklaşmak daha çok tetikleyebilir düşüncesiyle beklemeyi, sabretmeyi, uygun bir üslupla anlatmayı deniyoruz, başarıyoruz veya başaramıyoruz, ama elimizden geleni yapıyoruz.
Yeni keşfettiğim yazarlardan farklı yazılar okuma heyecanıyla başladığım yazının sonunda böyle bir durumla karşılaşmak üzücü oldu. Zira insanlara verilen tepkilerde ki üslubun klavyeye yansıttıkları hoş bir izlenim bırakmıyor insanda.
Biraz şikâyet vari bir yazı oldu sanırım ama naçizane içimi dökmüş olmanın verdiği rahatlığı yaşattı bana :)