30 Aralık 2013 Pazartesi

Kır Çiçeği Tepesi

Tatlı yemek = kitap okumak gibi bir durum söz konusu uzun zamandır.

Kimberley Freeman -asıl adı Kim Wilkins olan genç ve güzel bir yazar'ın kaleminden çıkmış Kır Çiçeği Tepesi...
Konusundan tabi ki bahsetmicem :)


Bazı kitaplar ağırdır konu olarak ve anlatılanlar yorar insanı bir solukta okuyamadığını hissedersin, en azından ben bazı kitapları okurken öyle hissediyorum.
Duraklarım oluyor.
Bu kitapta öyle olmadım hiç. Olaylar öyle ardı ardına ilerliyor ki bir çırpıda bitiveriyor.
Epey de kalın :)
Bir de ben yavaşım.
Bir çırpıda okudum diyebiliyorsam gerçekten sevdim demek oluyor bu :)

Sayfaları ardı ardına çevirebilmek için merak olmalı diyerek konusuna hiç bakmamıştım. 
Faydası oldu, tavsiye ederim.


27 Aralık 2013 Cuma

Yer Gök Kitap

Yer, gök, kitap dedim, 
Çünkü burası dopdolu bir sahaf. 
İçeri girer girmez sahafçı olmayı hayal ettim, hayale müsait bir ortam çünkü.

Tüm kitaplar benim, bir de herkese satmam kitaplarımı, bazılarına hediye ederim ^^
Kitapları yazarların isim sırasına göre de dizerim, 
Şuraya da iki berjer ortaya da minik bir masa,
Gelen gençler oturur okur, bende annemin yaptığı kahveleri ikram ederim.

Dedim.



Sonra biraz ilerleyince..... 
Yok yook tövbeler olsun!
Bir de iki katlı 
Akşama kadar elimde toz bezi ile gezemem ki! 
Hem sevmem öyle tozlu işleri :)

                                     

Bir de bu manzarayı gördükten sonra! Merdiven tek kişilik olmuş, annem geçemez ki oralardan. Takılır düşeriz mazallah :)


Oracıkta vazgeçtim düşüncelerimden :)


Taze kitap kokusu başka oluyor ama, eski kitaplar daha farklı oluyor, kesin. Mesela Çalıkuşu'nu son basımlardan değil de ilk yazıldığı hali ile okumak isterdim... gibi.


Bu son fotoğrafta sahaf olmak çok güzel ama ben olamam'ın kanıtı :)



25 Aralık 2013 Çarşamba

Fincan Kek

Fincan da kek olur muymuş?
Olurmuş. 
Hem de pek güzel olurmuş.

Yeşil Salata'nın güzel yazarı ile Ney'hane buluşmamızda tanışmıştık. 
Kendisini ne kadar sevdiğimi söylememe gerek yok :)
Kekin tarifi Yeşil Salata Facebook sayfasında linke tıklayarak ulaşabilirsiniz. 
Ben sadece yapım aşamalarını görüntüledim ki 20 dk mı aldı keki hazırlaması ve pişirmesi. 


Tarif bir kere şahane mutlaka denenmeli. 
Kek seven bir aileye sahipseniz tarif tam size göre diyebilirim.


Ayrıca kekin bir artısı da fırında değil ocakta pişiyor olması -ki fırınla uğraşmayı hiç sevmiyorum. Sicilim pek parlak değil. Mutfaktan vukuatsız çıkmam genelde ^.^


Veee sonuç! Görüntüsü kadar tadı da çok güzeldi. Bana güvenebilirsiniz :)


En kötü tarafı da hemen bitnesi.
Şimdi olsaydı da yeseydim mesela...


21 Aralık 2013 Cumartesi

İskender Pala-Efsane

Kitapla güzel giden şeyler vardır. 
Tatlı gibi, kahve gibi, evde ki sessizlik gibi :)

Bir Barbaros Romanı EFSANE... 
İskender Pala'nın aslında alışık olduğumuz tarzı ile yazılmış güzel bir kitap Efsane. 
Bazı yerlerinde çok merak ettim olayın nereye bağlanacağını. 
Bazı yerlerinde kavuşamamak yordu, bazı yerlerinde de bir bayana hayran olundu. 
İçinde aşk var evet ama içinde ki aşktan çok Barbaros Hayreddin Paşa'yı okumak istedim.
Onun hayatını Sidi Can'dan daha çok merak ettim. 

Sonuç itibariyle güzel, yormayan, akıcı bir kitap. Okumayanlara, okumak isteyenlere tavsiye olunur :)



Son olarak da, instagrammmdayımm 
Takipleşelim arkadaşlar :)
aynı twitterda olduğu gibi 
@dndnbgne 
:)

18 Aralık 2013 Çarşamba

Pancake İyi Gelir

Bütün gün koşmuş, sonra birden durmuş gibiyim.
Ne yöne gittiğimi şaşırmış,
Söyleyeceklerimi unutmuş gibi...
Derler ki yaşlılık belirtisi bunlar.
Bilmem.
Öyle derler sadece.
Ya da aklın nerelerde... 
Ben onu da bilmem. 
Aklım neredeyse :)

Düşünceler bir yana acıktığımı farkettim. 
Pancake iyi gelir! dedi içimde ki ses. 
Her zaman dinlerim?


İyi geldi gerçekten.
Şimdi daha iyiyim.

Dünyayı kurtarma planlarıma kaldığım yerden devam edebilirim ^_^

Kır Çiçeği Tepesi kitabını almama sebep olan sözler şahane!:
''Bazen kader, hayatımızdaki kişilerle sınar bizi. 

Ki hayaller bu sınavı geçmek için yeterli değildir...''



11 Aralık 2013 Çarşamba

Özel Gün Mü?

Bugün işten ayrılışımın 1. ay dönümü :)
Evet efendim malum her şeyin bir günü oluyor. 
İnsan böyle pastalarla falan uğurlanınca, ne oluyor arkadaş! diyor ama sonra da diyor ki...
Güzel başladı, güzel bitti. 
İnsanlar tarafından sevilmenin ve bu şekilde yollarını ayırmanın ayrı bir güzelliği varmış.
İçim rahat derler ya, öyle bir rahatlık içerisindeyim şu an. 
Zaman ne gösterir bilmem.. 
Sadece bilirim ki, franbuazlı pastayı sevdiğimi bilen dostlar da şükür sebebi :)





7 Aralık 2013 Cumartesi

Söğüt Ağacı

İran'lı yönetmen Majid Majidi'nin yönetmenliğini yaptığı izlemediğim son filmiydi Söğüt Ağacı. Bu filmi diğerlerinden daha farklıydı.. dram ötesi bir dram vardı. İzledikçe daha çok sevdim Majid Majidi'yi.
Filmin konusuna baktığımızda böyle bir film izlemek çok cazip gelmez belki fakat izledikten sonra fikrinizin değişeceğine şüphe yok. Konu sade gibi görünse de işleyişi çok derinlere varmış ki şüphesiz yönetmenin katkısı büyük.


Filmden bahsetmek gerekirse, 
8 yaşından itibaren gözleri görmeyen, 45 yaşında evli ve bir çocuk babası olan, amcasının yardımı ile tedavi için Fransa'ya gönderilen Yusuf'u (Youssef'i) anlatıyor. 


En sevdiğim anlardan biri oldu yüzük sahnesi. Üniversite de profesör olan Yusuf ders bitip sınıf boşaldıktan sonra yüzüğünü düşürür. Yüzüğün gittiği nokta da el yardımı ile yüzüğü arayan Yusuf'a bulması için eşi sessizce ve sadece yardım eder... 


(Yusuf'un güzel eşi ve tatlı kızı)

Yusuf tedavi için Fransa'ya gider.. Ameliyat olur ve 37 yıl sonra gözleri görmeye başlar.

(Her şeyin çok güzel olacağını düşünmüştüm fakat o sahneden sonra bir çok şey, hatta her şey değişti.)


Bu sahnede de aaa yine bu adam! dedim evet :)
Çok sevimli, sempatik bir oyuncu. Bayılıyorum kendilerine :)


Yusuf gözleri açılmış şekilde kendi ülkesine gelir ve ailesi ile ilk buluşma gerçekleşir. Ah o sahneyi ayrı değerlendirmek lazım!


Maalesef havaalanında ailesini gören Yusuf'un hayatı bu saatten sonra artık tamamen değişir. 
Verilen sözler, edilen yeminler çok daha sonra gelir akla.... 

İsteklerimizin sonu sınırı yok. Önce bir şeyi istiyoruz, sonra çok istiyoruz.. Sonra o gerçekleşiyor ve daha fazlasını istiyoruz. Bu döngü değişmiyor maalesef. Hakkımızda en hayırlı olanı istemeyi bazen sonraya bırakıyoruz..

Majid Majidi'nin unutulmayacak filmlerinden biri. Ve evet yine mutlu sonla bitmiyor...

Majid Majidi'nin diğer filmleri hakkında ki düşüncelerim :)





2 Aralık 2013 Pazartesi

Etek Dikme Çabaları

Bazen anneler ve kızlarını görüyorum, kalıp çıkartıyorlar, fermuar dikiyorlar, dikiş dikerken birbirlerine yardım ediyorlar falan. Pek hoş!
Bir de bizim ev geliyor gözümün önüne.
Annesini evden gönderip kumaş kesme çabalarını ya da of'layan puf'layan bir annenin bakışları altında kumaşlara şekil vermeye çalışan fukara bir kız görüyorum!
Diktiğim etekler her ne kadar namaz eteği, evde giyersin moduna girse de,
Önümüzde ki 3 sene yetecek kadar namaz eteğim olsa da
Evde #direnanne çabalarına! rağmen,
Pes etmek yok :)


Geçenlerde aldığım bu kumaşla ne yaparım derken etekte karar kıldım. Kumaş hem biraz sert hem kışlık.
Belinde ki kemeri teğellemedim özellikle göstermek için üzerine tuttum.
Anneme de: Al sana kocca markaların bir sürü para isteyerek sattıkları eteği ben 5 tl'ye mal ettim havaları :)

Dikişleri tamamlanmadığı için ahım şahım durmuyor ama kumaşı sevdim.. 
Rengini sevdim. 
Kombini bile hazır.
:)
Not: fotoğrafı bir türlü düzeltemedim.
Not 2: Annem böyle konuştuğumu görse 3 gün yemek vermez ^^

29 Kasım 2013 Cuma

Serçelerin Şarkısı

Ruhsuzluk mu var bende bilmem ama
Hüznü seviyorum, orası kesin. 
Bu aralar izlediğim filmlerin içinde
Majid Majidi'nin yönetmenliğini yaptığı en güzel filmlerden biri Serçelerin Şarkısı
Film de en dikkat çeken şey aile reisi olan babanın, ''bu hiç de adil değil'' demesi oldu. Farklı olaylar karşısında bir kaç defa tekrarlıyor bu sözü. İlk söyleyişi en etkili olanı, işten ayrılmak zorunda kaldığı zaman da olmuştu...
Etkileyiciydi, çünkü gerçekten başına gelen hiç de adil değildi.


Filmin afişinde ki balıkların öncelikle ne olduğunu anlayamamıştım.
Sonrasında çocukların azmini görmek şahane bir duygu.
Şahane bir sahne.
Bol hüzün....




İzlemeyenlere tavsiye edilir... 

27 Kasım 2013 Çarşamba

Reşat Nuri Güntekin-Çalıkuşu

Aylardır elimde olan ve bir türlü oturup keyifle okuyamadığım bir kitap oldu Çalıkuşu.
Ve nihayet Çalıkuşu'mu okudum.
Okudum okumasına da..
Kâh kızdım, kâh üzüldüm, kâh ohhh iyi oldu sana Kâmran Efendi! dedim durdum.
Sonra ne oldu.
Off Feride Off'lara döndü durum.
Neymiş efendim sormadan, dinlemeden, bilmeden yargısız infazlar yapıp hükümler verirmiş.
Gurur böyle dik tutarmış insanı ayakta ama, insan içten içe yıldırdığının farkına geç varırmış.
Sonra pişmanlıklar olur da bir türlü dile gelmezmiş.
Sevmek mi zor sevilmek mi bilemedim.
Hatta Feride'nin ciddi kararlar aldığı sırada elimden bıraktım kitabı devam edemedim.
Ondan sonrasını çok daha korkarak okudum.


Farklı bir mutluluğu, farklı bir hüznü var Çalıkuşu'nun, 
Gülbeşeker'in 
İpekböceği'nin


İçinde unutamayacağım bir çok yer oldu fakat Kâmran'ın şu sözleri sevenlerin sevdiklerine kavuşamayışlarının en büyük kanıtı gibi... (bence)
Şöyle söylüyor Kâmran Efendi eniştesine: ''Ne istediğimi, ne yaptığımı hiçbir zaman kendim de bilmedim....''
Devamını yazmaya lüzum görmüyorum çünkü bu sözleri her şeyi anlatmaya yetiyor. 


Dizi bitmeden kitabı okuduğuma sevinsem de Çalıkuşu'nun bünyemde etkisi büyük oldu.
Kâmran Efendi'nin o sözleri ise kendisine daha çok sinir olmama sebep :)

Benden daha tembeli yoktur ama okumayanlara da şiddetle tavsiye olunur! 
Feride gibi bir insan herkesin hayalinde olmalı!




11 Kasım 2013 Pazartesi

Anneler Ne Derse

Annemle gezmeyi severim.
İyi bir yol arkadaşıdır.
Çantasında her zaman yiyecek bir şeyler bulundurur.
Üşüdüğümü söylemeden anlar.
Koluna girsem hemen ısınırım.
Huysuzluğum geldiyse arkasını döner yatar.
Yani severim annemle gezmeyi.
Severim sevmeye de canımın içi, bazen! dediği olsun ister :)
Ben salı günü gidelim dersem, annem çarşamba günü der.
İnsan güzel olur da inadı da mı güzel olur arkadaş!
Ne evet diyebilirim ne hayır.
Böyle de olunca kura çekeriz, annemin şansına.

Sonuç : ben de çarşamba diyordum zaten :P



Asıl sonuç: Anneler iyi ki var!


1 Kasım 2013 Cuma

Doğru Bildiklerim

Daha önce büyüklerimizin sıklıkla tekrarladığı sözler vardı. Hayat zor! İnsanlar göründükleri gibi değil! Her yüzüne güleni... :) İnsanlara fazla güvenme! gibi bir çok söz....
O zamanlar çok fazla ciddiye almazdım. Hep derdim ki yaradılış harikası olan biz varlıklar nasıl olur da kötülük edebiliriz. Bunca nimetin şükrünü eda edebilmek, verilen her emanetin kıymetini bilip karşısındaki insanın hakkını gözeterek yaşamak varken neden kötü olabiliriz diye düşünürdüm. 
Meğer bunca sene pembe bir dünyanın içinde yaşamışım. 
Ailem bu kötülüklerin boyutlarını, savunma tekniklerini öğretmemiş.
Ne zaman 'darbe' diye nitelendirilen bir kötülükle karşılaşsam donup kalıyorum.
Ne olduğunu nasıl olduğunu anlamadan bir bakmışım oturup ağlıyorum.
Çünkü cevap vermekten önce Allah'ımmm n'oluyor diyebiliyorum sadece...

O yüzden, kaya gibi sapasağlam duran, haketmeyen insanlara haketmedikleri değerleri vermeyenlere hayranım...
Bir de haksızlık karşısında susmayıp haklı olduğunu bildiğinde mücadele edecek gücü kuvveti olanlara...
Bu güzel özelliklerinizin kıymetini bilin lütfen :)




Bu arada her şey bir yana.. bu sene aldığım en güzel doğum günü hediyesi :)

26 Ekim 2013 Cumartesi

Aklımdaki Kadınlar

Tiyatro sezonu çoktan açıldı. 
Öyle güzel kaliteli oyunlar var ki hepsine gidesim var-gidecek vaktim yok.
Hal böyle olunca fırsatları değerlendiriyorum.
Ne yapalım nereye gidelim diye düşünüyorsak ilk akla gelen, tiyatro! oluyor
Vay yanımda ki arkadaşın haline :)


Oyuna gelince..... fena değildi fakat çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Konusundan kısaca bahsetmek gerekirse...
*Jack yazardır. Evli ve bir çocuk babasıdır. Fakat eşi vefat eder. Yazmadan önce hayal ettiği kadınları bir anda karşısında görme gibi bir gücü vardır elinde.
Yani aklında ki kadınları....


En sağda gözlüklü olan bayan terapistiydi..
Sanırım en çok onu ve 'Ovvv Jack!!' deyişini sevdim :)



Üzerinde şurasını çok sevdim burası tam bana göre diye yorum yapamadığım yorumlara kapalı bir oyun olduğu için ve bende ayıla bayıla izleyemediğim için kısa bir özet geçmiş bulunuyorum.


Yalnızca şunu söylemeden geçemeyeceğim.
Geçen sezon sonunda gitmiş çok beğenmiştik Aşk Hastası oyununu. Gitmeyenlere! Gidip de tekrar izlemek isteyenlere duyurulur!!
Oyun biletleri satıştayken ön sıralarda eş-dost ile gidip izlemeli...
Şeyh Galib, Hüsn-ü Aşk, Ney, Semazen...
Bu güzel dörtlü ve daha fazlasını içinde bulunduran oyunun tadı damağınızda kalabilir :)


Not: İlk fotoğraf hariç diğer görseller netten alıntıdır..






21 Ekim 2013 Pazartesi

İyi ki Varsın Google

Annemin en mutlu günlerinden birine uyandım bugün.
Diyorum ki anne: çok şanslısın, bu gün senin en mutlu günün, düşünsene, ya ben olmasaydım... gibi gibi şeyler söylüyorum fakat annem ne olmuş ki bugün diyor :)
Umarım şakadır, çabuk geçer...
Çünkü facebook dan da doğum günü tarihimi kaldırdım.
Facebookta ki doğum günü kutlamalarını hayatımızdan çıkarınca geriye nelerin kaldığı az çok malum..
Korkarım bunalım erken geldi :))





Ya doğum günün kutlu olsun Yasemin! diyen google'da olmasaydı.
Ne yapardım bilmem :)

Bu mesajım google'a: İyi ki varsın ^_^



18 Ekim 2013 Cuma

Kısa Bir Ara

Bayram geldi, gidiyor bile..
Ev sakin, ortam müsaitse durum budur.


Şekerparem+çayım+çalıkuşum..

Sabahlar olmasın
Bayram hiiç bitmesin 
Dünya barış-huzur içinde olsun,
Sevenler sevdiklerine kavuşsun istiyorum ^_^


Bu arada tatlı tarifi reyhankokulumutfağım- Şehrinaz ablacım'dan..
Tarifi çok sevdim hem yumuşak hem çok lezzetli oldular.
Hatta son şekerpare servisimizi biraz önce gelen misafirlerimize ikram ettik bile :)
Minik misafir yasemin abla! diyince ablanın altını bu sefer annem çizdi.
Ne ablası canım abla demeyin :)
Ben de içimden afferim sana annem doğru yoldasın, yaş kaç ki daha diyerek boynuna sarıldım.
İçimden sarıldım fakat dönüp tatlı bakış atması o sarılmayı hissettiğinin göstergesiydi :)

Sağlık, huzur, mutluluk bizimle olsun diğer eksikler yerini bir şekilde dolduruyor...
Rabbim nice nice güzel bayramlar görmeyi nasip etsin inşallah..




13 Ekim 2013 Pazar

Ney'hâne..deyiz...

Vee 1.Ney'hane buluşmamız gerçekleşir. 


Öncelikle çokk teşekkür ederim. Bizi misafir eden Ney'hâne'nin kurucusu Ömer Faruk Keskin hocamıza..
Varlığıyla mutlu eden güzel blog sahipleri
@asikız

ve İstanbul'dan yeni gelmiş olmasına rağmen aramıza katılan 
Seyyah Gül ablamıza.


Bir de Şehrinaz ablacığımın tatlı kızı vardı aramızda. Yani Reyhan kokulusu :)
Ona ayrı teşekkürler :)


Hoş sohbetleri, gülen yüzleri ve ilk defa tanışmış olduğumuz blogger dostlar ile sanki yıllardır berabermişiz gibi bir hisse kapılmak ayrı bir mutluluk verdi.


Bayram öncesi gülen yüzler görmek, hoş sohbetlerine nail olmak çok çok iyi geldi.


Ney'de ki huzurun tadı çok başka. Ömer Faruk Keskin hocamızın o huzur ile bizi tekrar buluşturduğu ve kulaklarımızın pasını sildiği en güzel anı paylaşmış...


Ve ayrılmadan önce son fotoğraf ile günü tamamlamış olduk.

Hepinize tekrar teşekkür ederim...
Hayırlı ve mutlu bayramlar :)

4 Ekim 2013 Cuma

Ankara'lı Blogger'lara Duyurulur

Bayram öncesi güzel bir haberle geldim dostlar!
Aslında güzel bir davet diyebiliriz...
Burada Ney'hane den bahsetmiştim, ney'de ki güzelliği anlatmaya yetmemişti kelimelerim.
O tadı yakalayınca bırakmak istemiyor insan.
Ne kadar anlatsam da eksik kalıyor cümlelerim.

Bu sebeple...
Ney'den bahsettiğimi anlamak hatta o güzel tada birlikte varabilmek için Ney'hane'ye davetliyiz :)



Farklı bir buluşma, 
Farklı bir tat,
Farklı bir heyecan olacağı için gelmek isteyen herkesi bekliyoruz.
(Bekliyoruz derken ben de davetliyim yalnız :) )


12 Ekim Cumartesi Günü
Saat: 16:00'da Hamamönü Kültür ve Sanat Evi Ney'hâne'deyiz inşallah.

Yapmamız gereken tek şey davete icabet
Hoş sohbet, muhabbet. 
Bir de Ömer Faruk Keskin Hoca'nın o muhteşem Ney'ini keyifle dinlemek...

Sormak istediğiniz bir şey olursa dndnbgne@gmail.com adresine yazabilirsiniz...







29 Eylül 2013 Pazar

Mim'lemek Güzeldir Volll 2

Mim'leri sevdiğimi daha önce söylemişmiydim. 
Bu ara çok iyi geldi ayrıca. 
Hani biri sorsa da bende içimi döksem modundaymışım meğer..
Mim için çok teşekkür ederim hayalotobüsü'm :)

Hayatınızda hiç mucize olarak nitelendirebileceğiniz bir olay yaşadınız mı?
Öyle çok ki, hamdolsun. Mucizeler güç veriyor. Güne gözlerini açmak bile bir mucizeyken hem de..

Almayı düşünüp de alamadığınız ne var?,
Almayı değil de... yapmayı düşünüp de yapamadığım çok şey var. Onları söyleyeyim dertlerim hafiflesin :) Mesela üçe beşe bölünsem.. çalışsam, aynı zaman da okusam ve bir çok kursa gitsem. 
alamadığından çok hangisinden başlayacağını şaşırmışlık var aslında...

Kıyafet konusunda takıntılarınız var mı?
Hemde çokkk. Düz olacak, sade olacak çok fazla dikkat çekmicek falan filan derkeenn vay annemin haline :)

Nefret ettiğiniz huylar ve insanlar?
Şu aralar özellikle var hemde. Elinde ki işi başkasına satmaya çalışanlar, yapılan işin altında sürekli hata aramaya çalışanlar, bir de hiç bir şeyden memnun olmayanlar. 
Bu insanları toplasalar da ıssız bir adada yalnız bıraksalar. Hiç üzülmem.

Sizi en net tanımlayan kelime?
Bu kadar net bir cevap veremem. Ne desem yarım kalır. Yani, huysuz desem yanına inatçı, suratsız, çok gıcık gibi kelimeler eklemem de gerekebilir :)

Hayata yeniden gelme şansınız olsa hangi ülkede doğardınız?
Çok memnunum halimden. Hamdolsun. Rabbim en güzelini nasip etmiş..

Tek başına bir insan keyiflenmek için ne yapabilir?
Neler yapılır neler... Alır başımı gezerim, dolanırım, tiyatroya giderim, sinemaya giderim.. vaktin nasıl geçtiğini anlamam. Sadece eve hep aç gelirim :) 
Kendimi de severim, kendime vakit ayırmayı da.. 
Tek başına kalmak bile keyiflenme sebebi :)

Nikah masasında evleneceğiniz kişiden ''Hayır'' cevabı alsanız ne yaparsınız?
Yanlışlıkla boğazını sıkabilirim o an. Ya da imza atılan kalem uzun oluyor ya... neyse :)
yaparım artık bir şeyler, aile büyükleri elimden almadan hırsımı alırım heralde :)

İnsan kaderini mi yazar, kaderini mi yaşar?
Kader denilince bir den fazla düşünüp öyle cevap vermek lazım. 
Bu soru beni aşar!

Aklınıza gelen ilk İngilizce kelime?
Ayy ingilizce mi??? 
İngilizce değil de türkçe benim aklıma gelen. 
'Bulunamayan ingilizce kursu' gibi..
{Bu nedir arkadaş sanki amerikaya gönderecekler de eğitimimin kalanına orada devam edicem... }

İnternette sahip olduğunuz ilk nickname?
Bunu söylemesem olmaz mı.. Çok Cengiz Kurtoğlu'cuydum o zamanlar :))

Böyle dert dökmeli mimlerde lazım arada. 
Tekrar teşekkürler  hayalotobüsü'm
Bu şarkı da benden size... 



24 Eylül 2013 Salı

Şimdiiii

Uzun yola yakışan haller vardır.
Yalnız yolculuk yapmak,
Ön koltukta oturmak, 
Bir de yolculuk bitene kadar uyanık kalmak gibi...


Ve bu şarkı..
Ankara il sınırına kadar dinlenir. 
***Sonra tüm güne neşeyle devam edilir.


Yok yok, yanlış anlaşılma olmasın sadece keyifle dinledim ^_^





18 Eylül 2013 Çarşamba

Bu İşin Bir Sırrı Olmalı

Hani çalışan, kitap okuyan, dizi izleyen, evli, çocuklu, bayanlar var ya
Acil olarak bu postun altına yorum yazın lütfen!!!
Ne yiyorsunuz ne içiyorsunuz bilmek istiyorum! :)

Zira, işten geldim
Annemin mesaj olarak iletmek istediği ütüler koltuğun üzerinde duruyor hala
canım debbie de kitaplıktan bana bakıyor,
televizyonu açmadım 
bilgisayarın başına yeni oturuyorum
su içmek istesem mutfağa gidemem, o derece yorgunum.
Yani, durum vahim :)

Bir de her şeye rağmen hala umudum var. Debbie setini bitirip, yeni aldığım kitapları okumak gibi ^_^




Not: Bu bir paradoks mudur? yoksa ben tembel miyim? :)

8 Eylül 2013 Pazar

Küçük Sır

Blogun en güzel tarafı da bazı şeyleri buraya not düşmek.
Bu aralar Şevval'den fazla söz ettim farkındayım ama bu sefer özellikle yazmak istiyorum.
Özel bir an, güzel bir anı bizim için.

Geçenlerde canım biraz sıkkındı, kız kardeşim! :) Şevval'de  konuyu değiştirmek adına herkes sofradayken bir itirafta bulundu. 5 yaşında ki bir çocuk sır tutar mı? demeyin. Tutuyormuş gerçekten. Yaşayarak görmüş olduk biz bunu.

O günü hatırlıyoruz, ailecek telaşa sokmuştu bizleri hanımefendi. Annem servisi uzun bir süre beklemişti o gün 1 saat kadar rötarlı gelmişti ama okulda işleri uzadığı için geç kaldıklarını biliyorduk biz. Şevval hanım aylar sonra kırıla kırıla anlattı olayın aslını.
-Servise bindik. Servisci amca herkesi bıraktı dolandı dolandı sonra servis ablamızı da bıraktı. Amca arabasını park ediyordu arkaya bir baktı ki ben! :)
Ay bir de S'lerimiz yarım çıkıyor hala :)
Meğer adam unutmuş bizim kızı. Garibimin de cadılığı bize ya sesi de çıkmamış.
Anlattı da anlattı.
Çok güldü kendine, bizi de güldürdü.
Konuyu da değiştirdi havamızı da.
Şimdi biz o olayı tekrar anlatınca konuyu kapatmaya çalışıyor o ayrı :)
Annem biliyormuş bizim kızın unutulduğunu ama sıkı sıkı tembihlenmiş, anneanne sırrımız olsun sakın anlatma, diye. Annem de anlatmamıştı bize.
Utanıyor mu ne anlamadık.
Yine de çok tatlıydı tabi.
En önemlisi de üzülme dercesine konuyu değiştirmesi...
Seviyoruz seni Şevval :)



Not: Bu yazı Şevval için yazıldı. Şevval bu anısını hiç unutmasın diye, hatta S'leri söyleyememesinin 
ne kadar hoşumuza gittiğini bilsin diye :)
Hatta onu ne kadar sevdiğimizi biliyor ama bu yazıyı görürse mutlu olsun diye yazıldı. 


4 Eylül 2013 Çarşamba

Şeker Hamurundan Cupcake

Önlüklerimizi giydik, 
Kağıdı kalemi aldık,
Ve sonra başladık şeker hamurundan cupcake yapmaya.
Güzel bir tecrübe oldu. En önemlisi de hiç tanımadığımız insanlarla birlikte yaparken keyif aldık.



Bir kaç kişi dışında ilk defa almıştık şeker hamurunu elimize. İlk defa alınmasına rağmen hayal gücüyle ve hocanın yardımıyla :) güzel şeyler çıktı ortaya.
Şeker hamurlarını hazır olarak satılan şeker hamurlarından kullandık. Gittiğimiz kursta malzemelerin nereden temin edileceğini ve şeker hamurunun yapım aşamalarını öğreniriz diye ümit ediyordum ama öyle olmadı.Tabi ne olursa olsun yine de sonuç lezzetli oldu :)


Bu süper üçlü 3 saate sığdırılmaya çalışılan üç kek sadece. 
Tadına dahi bakmadım.
Bakamadım.
Biri yan komşuya, biri karşı komşuya diğeri de evin miniğe ikram edildi.
Umarım afiyet olmuştur.


Cupcake kursuna da gitmedim demem artık :)




31 Ağustos 2013 Cumartesi

Evin Küçüğü Sevinsin Diye

Çeyizlik bir şeyler almayı pek sevmiyorum aslında.
Nihayetinde orta da fol yok yumurta hiç yok.
Bir de yaşım küçük ve aile de evlilik mevzusunu dile getiren tek insan Şevval
-evin en miniği-
Teyzem evlense de........ diye başlayan hayalleri o kadar çok ki.
Hiç biri yıkılmasın, sırf çocuğumuz hayal kurmayı sevsin diye sesimi çıkarmıyorum :)
Şevval'e göre evlenince odam onun olacak.
Kitaplarımı da vermiyor.
Daha neler neler..
Ben bir kaç parça eşya alıp evi terkedicem herhalde.




Geçen gün engilish home'dan bu gördüklerinizi aldım. Biri küçük, biri büyük iki adet havlucuk :)
Kendime aldığım çeyiz diye nitelendirebileceğim tek eşyaydı. Annem beğenince hediye ettim ama annemden önce şevval gördü aldıklarımı.

Muhabbetin güzelliği de orada başladı.
Ben evleniyorum Şevval.
Hem de iki tane havluyla :)
Şevval'in rengi attı, ağladı ağlayacak.
Ay noluyoruz dememe kalmadı kapıyı çarptı çıktı.
Sen evlenemezsin!
Evet teyzeeemm evlenemem ki iki tane havluyla :)


28 Ağustos 2013 Çarşamba

Düğün Telaşı Yoksa Elbise Telaşı Hep Var

Bu sene çok bekledim, yakın birilerinin düğünü olur da elbise arayışlarına, düğün de ne giyerim telaşlarına düşerim falan diye ama nerdeee bizim tarafta pek hareket yok.

Şimdiden söyleyeyim seneye yeşil renk patlaması yaşayabiliriz :)
Nerden biliyorsun? demessiniz diye ümit ediyorum :)

Görüntü kalitesi düşük fakat model o kadar net ki bu elbisenin modeline bayıldım da bayıldım..



Angelina Jolie'nin yeşil elbisesi için de aynı duyguları besledim haliyle. Bu modele ancak payetli kumaş gidermiş zaten. Çok hoş tam istediğim gibi denilen türden.
Bir de zaten en önemlisi rengi!





Bu sene bir düğün, nişan olmadı belki ama seneye ilk organizasyon için bu elbiseleri şimdiden aklımın bir köşesinde.

Ayrıca, neden yeşil? derseniz..
Biliyorum demessiniz :)
Yeşili hem bu kadar sevip hem de yeşil bir tokamın dahi olmayışının yüzünden yeşil.





Herkese Selam

Önceden fotoğraflar biriktirir, taslaklar oluşturur en çok da yazıp silmek, bazen kendime saklamak, bazen anı oluşturmak istediğimde blog sa...