13 Ağustos 2025 Çarşamba

İnsan olmak mı zor, iyi kalmak mı?

Bir niyetle çıkıyorum yola. Yanımda, her daim taşıdığım ümidim…

Bir bülbülün sesini duyuyorum.

Dua ediyorum.

Acizim.

Kulum, biliyorum. 

İyi olmaya çalışıyorum.

Ama yaptıklarımız… hep yorumlanıyor.

Derin bir nefes almak istiyorum doya doya.

Söylemek istediklerim geliyor aklıma… yutuyorum.


İnsan olmak mı zor, iyi kalmak mı?

Derler ki, kötü olmak emek ister…

Peki, iyi kalmak?


Konuşmak istiyorum.

Anlaşılamamaktan korkuyorum.

Yürümek istiyorum.

Ama bir türlü yolu bitiremiyorum.


Sevmek neden bu kadar zor?

Bir insanı sevmenin bedeli neden bu kadar ağır?


Karmaşanın içinde bir ışık ararken,

neden ışıkları tamamen kapatırlar?


Gün doğuyor.

Gün batıyor.

Ben yine aynı yerdeyim.


Ama ben… o eski ben miyim?



4 Ağustos 2025 Pazartesi

Bazen Yavaşlamak Gerek

Kendini kıramamak…

Aslında burada “kıramamak”; tabularını, doğru bildiklerini, bazen yanlış anladıklarını, bazen de beklentilerini…

Yorulmak ama yoğurulamamak.


Hayat bana çok şey öğretti diyorum, sonra bir bakıyorum, aslında hiçbir şey öğrenmemişim.

Tekrarladığım şeyler öğrendiklerim değil; alışkanlıklarım.


Bir yola çıkmışım, epey de yol almışım.

Ama durduğum yerde, “yolda neler gördün?” diye soranlara anlattıklarımın içinde hep bir eksiklik var.

Hayat böyledir ya bazen…

“Ah, ben neler gördüm” deriz.

“Feleğin çemberinden geçtim” diye övünürüz.

Belki gerçekten öğrenmişizdir, doğru.

Ama şu an olduğum yerde bu soruya vereceğim cevaplar bunlar değil.

Yolda göremediklerime üzülüyorum, evet. 

Yanımdayken sevdiklerimin ihtiyaçlarını düşündükçe de aynı üzüntü. 


Dün araba kullanırken geçen bir sohbetten başladı bu düşünce.

“Buranın inşaatı epey ilerlemiş” dedi en çok sevdiğim.

“Aaa öyle mi? Arabayı kullandığım için hiç o tarafa bakamadım” dedim. 

O an bakmak istedim etrafa. 

İnsan hep yolda olunca anlamıyor. 

Bazen o yolda olmak, o yolda yolcu olmak gerekiyor. 

Arabanın içindeyken sağ koltukta olmayı teklif etmeli,

Bazen “o” yolu yavaş geçmek istemeliyiz. 


Zamanı geri alamam…

Ama umarım, kendi farkındalığımın elinden tutabilirim.




27 Temmuz 2025 Pazar

“Nasıl?” diyen bir sonbahar günü…

Yaprakların sararmaya başladığı, tarifini yapmakta bazen zorlandığım bir sonbahar günüydü. Kelimeler boğazıma düğümlenmişti. Nereye gideceğimi bilmiyordum.. evden çıkarken yanıma birkaç anlamsız eşya aldığımı fark ettim. 

İşte o gün, biriyle tanıştım.

Sanki birbirimizi önceden tanıyormuşuz gibi sohbet ettik. Hayatlarımızdan bahsettik. Ve artık arkadaştık.

Bir gün bana “Nasıl?” dedi.

“Nasıl bu kararları aldın? Hayatına nasıl bir yön çizdin? Hiç mi düşünmedin kendini? İnsan kendini düşünmez mi?”

Dilek ablaydı bu. Ayna oldu bana.

Çıkmaza girdiğimde hâlâ o gün yaptığımız o sohbet gelir aklıma.

Gözlerimin içine bakarak “Nasıl?” ve “Neden?” diye sormasını unutamıyorum.

Daha önce kimse böyle sormamıştı.

İşin garibi, hâlâ soran yok.

“Nasıl?”

“Neden?”

“Neden böyle düşündün?”

“Gerçekten ne hissettin?”

Hayatımda bu soruları bana gerçekten soran tek kişi, Dilek abla oldu.

Düşünüyorum da…

Birini seviyoruz.

Bütün kalbimizle, benliğimizle, saf ve içten duygularla…

Ama eğer karşı tarafla aynı düşüncede olmadığımız bir konu da, çoğu zaman ilk karşılaştığımız şey yargılanmak oluyor.

Cümle genellikle şöyle başlıyor:

“Sen…”

“Sen bunu yaptın.”

“Sen bunu söyledin.”

“Bana bunu nasıl söylersin?”

Ama şu cümleyi pek duymuyoruz:

“Bunu sana düşündüren ne oldu ki?”

“Ben ne yaptım da böyle hissettin?”

Kimse üstüne alınmaz.

Oysa sevgi kıymetlidir.

Sevmek kıymetlidir.

Ve karşılıklıdır.

Sevenin gözünde sevgi nasıl en üst mertebedeyse, sevilenin de aynı sorumluluğu taşıması gerekir.

Hayat, birkaç cümleye sığdırılamayacak kadar kısa.

O yüzden bazen anlamını aramayı bırakmalı, bulduğumuzla kıymet bilmeyi öğrenmeliyiz.

 


8 Şubat 2025 Cumartesi

Sessizlik

Boğazımda bir yumru. 
Kalbimde geçmek bilmeyen bir hüzün. 
Şairin sonunu bir türlü getiremediği şiirinin mısraları gibiyim. 
Rüzgarın esintisini göğsümde hissediyorum. 
Geleni karşılarım ama uğurlarken kalbimi götürürse diye de korkuyorum. 
Gözlerimden zamanlı zamansız süzülen yaşlar iyi hissettiriyor. 
Kendimle yürüyüşlerim uzun sohbet edişlerim olsa da kalbim hala çocuk. 
Söz geçiremiyorum.

13 Nisan 2024 Cumartesi

Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim. 

İzi silinsin, yaralarım görünmesin.

Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdim. 

Kimseye değil kendime kızgınlığım.

Gömleğin kolunu ütüledim mi? Hatırlamıyorum. 

Kaybettiğim sevincimi yerine koyamıyorum. 

En olmadık zamanlarda üzülüyorum kendime. 

Bir nehir kenarında suya anlatsam dertlerimi alıp götürür inancına bürünmek varken içimde saklıyorum. 

Mutluluk belki de esen rüzgar. 

Ama bazen onu dahi hissedemiyorum. 

Kendimde kaybolmaktan yoruldum. 

Duruyorum. 

Ama aslında yine de duramıyorum…

23 Aralık 2023 Cumartesi

Herkese Selam

Önceden fotoğraflar biriktirir, taslaklar oluşturur en çok da yazıp silmek, bazen kendime saklamak, bazen anı oluşturmak istediğimde blog sayfam ikinci evim olurdu. 

Sobanın üzerinde yanan kestanelerin kokusu odanın buğulu havasına karışmışken aklıma geldi. 

Kaçmak değil ama kelimelere sığınmak istedim. 

Umarım bu yazımı okur, selamımı alır bir selam da siz verirsiniz. 


Saygı ve sevgilerimle 🌸

1 Nisan 2023 Cumartesi

Altın Bilezik


Altın bilezik dediğimiz ve o kıymetle kolumuzda taşıdığımız içerisinde başarı öznesi bulunduran soyut kavram. Bazen bu kavramın içine kazanımlarımızdan saydığımız hayat tecrübelerinin de yer alacağını düşünüyorum. 

Hissettiklerimin düşündüğüm nesne üzerinde ağırlık yaptığını fark etsem de kendime şunları söylemeden edemiyorum... 

-Bu bilezik senin içinde senden olan, seninle yaşamış hayat tecrübelerini barındırsın. 

-Dünyanda gördüğün, bildiğin ve yaşadığın ama unutamadığın ne varsa sana onları hatırlatsın,

Sonra; 

Bu ''o'' olsun. 

O çok sevdiğin, gözünden sakındığın, kalbini paylaştığın... 

Kimsenin bilmediği, hissedemediği, yalnız sana ait olduğunu düşündüğün.. adını koyamadığın o his olsun. 

İnsan ait olduğuna teslim oluyormuş. 

Teslim olduğuna sadık. 

Ve sanırım sevmenin kıymeti dediğimiz o şey böylelikle var oluyor. 

Kalbinin nereden kırıldığını, ne yaralar aldığını, nasıl sevdiğini ve nasıl sevilmek istediğini hatırlatsın. 


Gözden Kalbe

İnsanın mutsuzluğunu makyaj bile gizleyemez. Kalp kırıklığı, gözlerden okunabilen en net duygudur. Bir insana baktığımızda ilk olarak gözler...