İnsanın hayatına yeni birilerinin gelmesi demek, o yeni birilerinin gelmesi bir çok düzenin yenilenmesi demek oluyor.
Haliyle toplum bir çok konuda olduğu gibi bu konuda da bireyler üzerinde baskın rolünü kullanabiliyor.
Senin bir ailen varken yeni bir aile edinmiş, ailenin içine yeni insanlar kazandırmış oluyorsun -eş durumundan..
Neyse, konuyu dağıtmadan esas mevzuya geçeyim..
Bir arkadaşım soruyor başka birine...
Nasıl, gelininize alıştınız mı, seviyor musunuz? diyor...
Cevap biraz şaşırtıcı:
Ben aslında herkesi eşit seviyorum, her şey benim gibi gözükse de aslında hiç bir şey benim olmadığı için sevgimi olabildiğince eşitlemeye çalışıyorum, diyor. Eşim, çocuklarım ve anne babam dahil...
Aslında çok güzel bir düşünce değil mi..
Yaradılış bakımından hepimiz eşitiz.
Hiç bir şey bizim değil..
Yalnız herkesi eşit severken o herkesin içine en sevmemiz gerekenleri de ilave edince durum değişiyor sanki.
Yani insan çocuklarını komşusunu sevdiği gibi mi sever?
Eşini de arkadaşını sevdiği gibi mi sever öyle olunca..
Ya da annesini, başka bir sevgiyle bir tutabilir mi?
Her sevginin yeri farklıyken her sevginin sevme boyutunu eşitlerken sıkıntı çekmez mi...
Muhabbetin boyutunu sevgi belirlemez mi...
Karşımda tüm fedakarlığı ile beni seven anneme, çevremdeki en kıymetlilerime haksızlık gibi..
Ya da hiç bir zaman böyle bir sevgiye sahip olamayacağımı düşündüğüm için şuan böyle düşünüyorum..
Çünkü malum, herkesin olduğu gibi, her sevginin yeri başka..
Not: Bu yazıyı yazmak çok zamanımı almasa da başlığı düşünmek epey zamanımı aldı.
Uygun bir başlık bulamadığım görür görmez anlaşılıyor ^^