12 Mart 2021 Cuma

Peki ya sen?

Güneş cama vuruyor, ama içeri karanlık. 

İçeri aydınlık, dışarı daha parlak. 

Sardunya kokuları yalnızca belirli zaman dilimlerinde geliyor. 

Kokuyu duymak, yaşamak, hissetmek, nasipten...

Şenlikler, bayramdan bayrama dönüşmüş. 

İnsan içinde var olanı unutmuş. 

Küçük bir su birikintisine yansıyan silueti... 

Bazen utangaç. 

Çok hevesli. 

Çok da kırılgan. 

Ne olduğunu biliyor, nasıl olacağını zaten bilemeyeceğinin farkında.

Adına umut denilen duygu, dünyasını kaplamış.

İyi ki var. 

Peki korkmak. 

Korkmaktan korkmak. 

Ya duymak. 

Duymaktan korkmak. 

Bilmek, ama bilmezden gelmek. 

Denklemi kuramıyorum. 

Matematiği iyi biri de değilim zaten. 

Mutlu olmayı seviyorum sadece. 

Herkese yetecek kadar sevgim var, ama bazen sevmeye de korkuyorum. 

Kelimeler cümlelere dönüşse de, cümleler birbirleriyle anlam karmaşası yaşıyor. 

Bu karmaşadan nasıl kurtarıyor insan kendini? 

Onu da bilmiyorum. 

Peki ya sen?

15 Aralık 2020 Salı

İstek Listem (part 1)

Hayatın rengini yakalamaya çalışırken zevkini çıkarmayı kaçırıyorum bazen. 

Kalp kırıklıklarımı hangi tamirci onarabilir ki ? Diyorum.  

Cümlelerim birbirine uymuyor.

Dağılmanın ve toparlanamamanın ne demek olduğunu daha iyi anlıyorum. 

Anlatmadan anlaşılmak istiyorum. 

Yerine koyamadığım ne varsa yerini bulsun istiyorum. 

Hem almak, hem vermek istiyorum. 

Ne incinmek, ne incitmek istiyorum. 

Bazen sesimi duyurmak istiyorum. 

Bazen görünmez olmak istiyorum. 

Öyle bir dünya istiyorum. 

Benim olmayan, ama içinde benim de olduğum. 

Zor olanın kolay olduğu. 

...

Bilmek istiyorum. 

Duymak istiyorum. 

Görmek istiyorum. 

...


7 Haziran 2020 Pazar

Camdaki Kız - Gülseren Budayıcıoğlu

Uzun zamandır okumayı istediğim bir kitaptı. Yaşananların gerçek olması kısmı inanılmaz etkiliyor. Bu hayatları yaşayanlarla belki aynı şehirdeyiz, belki bir yerlerde karşılaştık, belki aynı yerde yemek yedik, aynı yerde fatura ödedik, aynı okulda okuduk, ama o kadar.
Şuan birileri çok mutlu, belki de çok mutsuz, umutlu-umutsuz olanda vardır. 
Neler neler vardır da haberimiz yoktur...

Gülseren hanımın kitaplarını okuduktan sonra biriyle konuşurken ''kim bilir'' ile başlıyor artık cümlelerim. 
Kim bilir neler yaşadı... 
Kim bilir neler gördü... 
Kolay gelmiyor insanoğlu bu zamanlara.
Dinlemeyi az çok biliyorduk belki ama, acabalar her zaman akla gelmiyordu. 
Yaşımız daha da küçükken sanki herkesin hayatı birbirine benziyor gibi geliyordu. Büyüdükçe, gördükçe, anlamaya çalıştıkça insan büyüdüğünü hissediyormuş. Ve kendi hayatı dışındaki hayatları daha net görüyormuş.



Kitapla ilgili söyleyeceğim tek şey... 
Ah Nalân...
Herkesin yüreği seninki kadar sevebilen, affedebilen olsa dünya nasıl bir yer olurdu acaba.



21 Şubat 2020 Cuma

Bir Çift Yürek - Marlo Morgan

Bir Çift Yürek, Amerikalı bir kadının Avustralya'da yaşadığı ruhsal yolcuğun öyküsüdür. Göçebe kültürden Aborjinler eşliğinde, kabilenin kendilerini adlandırdıkları şekliyle ''gerçek insanlar''la birlikte dört ay süren ve çölü boydan boya katettikleri uzun bir yürüyüşe çıkar.




Açıkçası kitaba başladığım zaman başlarda biraz sıkılmıştım. Konuyu benimseyemedim, ilerlemekte zorlandım. Fakat ilerledikçe yorumlayabildiğim yerler görmek ilgimi çekti.
Bazı yorumlar aborjinlerin yaşamış oldukları hayatı doğrular biçimde olunca daha da merak ettim. Bazı yerleri gözüm kapalı okudum :) çölün çorak coğrafyasında karşılaştıkları, yaşadıkları şeyler çok da kolay şeyler değil. Ancak gerçek olduğunu düşününce daha etkileyici oluyor.


Bu topluluk Müslüman ve iman eden bir topluluk olsaydı diye düşündüm... çok güzel yaşarlarmış.
Kendilerine öyle değer vermişler ki, takdire şayan. Dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı büründükleri zırhları var kapılarını herkese açmıyorlar. Her işleri önce niyet etmekle başlıyor. Çölde yaşıyorlar, Allah onlara zenci olmayı nasip etmiş, daha az terliyorlar ve kokuları olmuyor. Böylece hiç bir canlıyı rahatsız etmiyorlar. Doğaya, hayvanlara ve insanlara karşı aşırı saygılılar. Su çok çok az bulunduğu için toprakla temizleniyorlar. Burayı okuduğum zaman şaşırmıştım, ilk aklıma elbette teyemmüm geldi :)
Yunus balığını çok sevdiklerinden, örümcekten ders çıkardıklarından bahsediyor.
Rüyaya önem veriyorlar...
Ve tefekkür...
Kitapta da ''tefekkür'' olarak geçiyor zaten. (Çeviri çok güzel yapılmış)
Gökyüzünde ki yıldızları, kadife bir kumaşın üzerine serpilmiş pırlantalar olarak tarif edişini çok sevdim.

Kitaba başlamadan önce beklenti içine girmemiştim. Arkadaş grubu ile okuduğumuz için yorumlara da bakmaya fırsatım olmamıştı zaten hemen başladım. Kitaptan bana altı çizili satırlar, kenarı kıvrılmış sayfalar kaldı :)
Tavsiye ederim.



17 Aralık 2019 Salı

İyi Kalpli Küçük Tavşan

Çocuk kitapları tadını bilene lezzeti derya.
Ve kesinlikle terapi.
Tabi çocuk küçükse bazı zorlukları oluyor.
Okuyorsun, dinlemiyormuş gibi yapıyor.
Bütçe ayırıp, bir sürü para verip alıyorsun bir bakmışsın param parça :) oturup sayfaları yapıştırıyorsun falan.
Sonra tekrar yırtıyor, bir süre almayayım en iyisi desen de dayanamayıp tekrar tekrar alıyorsun.
O masallar, hikayeler bazen biz büyüklere de öyle iyi geliyor ki...

Geçen gün kızımla yeni kitaplar keşfetmek için kitapçıya gitmiştik. Rastgele bir kaç kitap seçtim, içeriklerine bakarken bir kitaba denk geldim. Açıkçası okuduklarım beni hayrete düşürdü, böyle bir kitabı daha önce hiç görmemiştim. Öyle şaşırdım ki anlatamam.

Tavşanlarla tilkileri anlatan bir çocuk kitabı.
Tilki tavşanlara tuzak kuruyor, onları yakalıyor ve fabrikasında karın tokluğuna çalıştırıyor. (Fabrika da ne üretiyor dersiniz? tavşan kapanı) Bir yandan yakalıyor, bir yandan çalıştırıyor bir yandan da üretilenleri diğer tilkilere satıyor.
Kitabın bir yerinde tavşanlardan biri başlarına gelenler karşısında ''ama bu haksızlık'' diyor, diğer tavşan cevap veriyor ''hayat böyle, başka çare yok''
Sonra tavşanlar tilkinin tuzağını kuruyor, tilkiyi ve diğer tilkileri yakalayıp ağaca asıyorlar falan.
Korkunç.
Böyle bir kitabı bir çocuğa okuduğunuzu düşünsenize.
Bu tür kitaplardan zevk alan bir kesim olduğunu da düşünün.
Bir de bu tür kitapların ulaşılabilirliğini düşünün.
Gerçekten korkunç.

İyilerin, iyiliklerin içinde kötüler ve kötülükler elbette denk gelecek. Ne kadar, nereye kadar koruyabiliriz bilmiyorum ama dualarımız hep yavrularımızla.

Paylaşmak istedim.


7 Aralık 2019 Cumartesi

Tatar Çölü Dino Buzzati

Uzun zamandır okuduğum en zor, en uzun süren, en sabırla devam ettiğim, sonunda çok üzüldüğüm, aynı zamanda da en üzerinde düşündüğüm kitap oldu.
Kitap öyle bir yere götürüp bırakıyor ki, gecenin karanlığında sokak lambalarının ışığı ile koşar adımlarla yürürken, kendinizi birden sokak ortasında durmuş gibi hissediyorsunuz. Yol (kitap) bu şekilde bitmemeliydi diyorsunuz. Ama bitiyor.
Bir arkadaşım "Herkes kendinden bir şeyler bulabilir" demişti, çok haklıymış.

Kalemi şahane, konu biraz durağan ilerliyor gibi gelebilir, ama okumaya değiyor...

Tavsiye ederim ♡


18 Ekim 2019 Cuma

Keklik Gibi

Erzincan’ın eski adıyla Pekeriç yeni adı Çadırkaya köyünde bir muhtarlık seçimi sonrası seçimi kazanan Mehmet Bey’in eşi ve çocukları, eski muhtarın adamları tarafından öldürülmüş. Olay çevrede büyük bir yankı uyandırmış. Âşık Nihâni Erzincan’a gidince bu köye uğramış, olay Mehmet Bey’in kayınbiraderi tarafından Nihâni’ye anlatılmış. Nihâni de olayı bu ağıtla dile getirmiş.

Bu zamana kadar böyle bir hikâyesi olduğunu bilmeden dinlemiştim, okuduktan sonra daha çok etkilendim. 

Her şeyin bir sebebi olmalı mı? Sorusunun cevabı her türlü cevapla yeniden yeni anlamlar kazanıyor. 

Melek Mosso 'dan dinlemek için buraya tıklayabilirsiniz

Keklik Gibi Kanadımı Süzmedim,
Murat Alıp Doya Doya Gezmedim,
Bu Kara Yazıyı Kendim Yazmadım.

Alnıma Yazılmış Bu Kara Yazı,
Kader Böyleyimiş Ağlarım Bazı
Gönül Ey Sebebim Ey.

Geceleri Uyku Girmez Gözüme,
Zalım Yastık Diken Oldu Gözüme,
Uyma Dedim Uydun Eller Sözüne.

Alnıma Yazılmış Bu Kara Yazı,
Kader Böyle İmiş Ağlarım Bazı
Gönül Ey Sebebim Ey

.

Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...