31 Aralık 2014 Çarşamba

Yılbaşında Ne Yapacaksınız?

Yıllar yıllar önce bu soruyu duyduğum zaman ne yapmalıyız ki acaba diye düşünürdüm.
Market kasalarında ki upuzun kuyruk ister istemez bir şeyler mi almalı acaba hissi uyandırırdı.
'Senede bir gün canımmm onu da boş boş mu geçirelim' diyen sesler işitirdim.
Yılbaşının ertesi günü yollarda konfetiler falan patlayacağını, etrafın rengarenk balonlarla dolacağını hayal ederdim.
Çünkü düşüncemi değiştirecek sözler duymamıştım hiç.
Yıllar geçti artık.
Hala aynı soruyla karşılaşabiliyorum.
Aklımda hala renkli balonlar ve konfetilerin ışıldayan görüntüsü beliriyor.
Bilinçaltım ve duyduklarım görüntülerimi netleştirmeme yardımcı oluyor.



Yine de büyümüş ve artık bazı şeylerin farkına daha net varmış olmama rağmen arkadaşlarımdan ve çevremden bu soruyu ilk duyduğumda gözlerim açılıverir.
Yılbaşında ne mi yapılır?
Her zaman olduğu gibi akşam yemeği yenir
Hatta o gün mümkünse televizyon izlenmez
Uyunulur,
Senenin ilk gününün diğer günlerden farkı yokmuşçasına hayata devam edilir.


Resim netten, çünkü benim hiç bu kadar çok balonum olmadı :)

24 Aralık 2014 Çarşamba

Taare Zameen Par

Bir insan başka bir insanın hayatında ki mucizevi etkilere sebep olabilir.
Bir insan hiç tanımadığı bir insan için fedakarlıklar yapabilir.
Yada bir insan sadece insanları, hayatı, insana insan gibi davranmanın doğuştan farkında olabilir.
Birine bir şeyi öğretmenin zor olsa da keyif veren doyurucu bir duygu olduğunu ise çoktan biliyor olabilir.

Yani aslında daha neleri ve nice güzellikleri barındıran körelen duyguları barındırıyor olabiliriz.
Biliyoruz.
Ama uygulamıyoruz.
Film hakkında konuşmamak için kendimi tutuyorum, gerçekten.

 
Uzun zamandır hiç bu kadar güzel bir film izlememiştim! desem yeri.
Artık Hint filmlerini izlemeye resmen giriş yapmış oldum.
Muhteşem bir başlangıç oldu benim için.


Film için yayınlanan özet şöyle;

Harfleri sayıları algılama problemi yaşayan Ishaan çevresi ve ailesi tarafından tembel geri zekalı muamelesi görür. Çalışmayı öğrenebilmesi için yatılı okula verildikten sonra tanıştığı resim öğretmeni ile değişen hayatı ve başarısını anlatan bir film. Ishaan derslerinde başarısız, yaptığı işlerin çoğunda tutarsız bir çocuktur, yazı yazmayı ve okumayı 3.sınıfta olmasına rağmen öğrenememiştir, kitabı her açtığında kelimeler sanki dans ediyor gibi gelir ona. Bu başarısızlığın sonucunda içine kapanık ve karamsar bir ruh haline bürünür, mutluluğu ve özgürlüğü insanlardan uzaklaşmakta bulur. Annesinin ilgisine karşın babasının katı tutumu Ishaan'ın zihinsel dünyasında gidiş gelişler yaşamasına sebep olur. Tam her şeyden ümidini kesmişken resim öğretmeni Ishaan'ın hayatını tam anlamıyla değiştirir.

 
Ciddi duygu geçişleri var filmde..
 

Her geçiş yerli yerinde
Filmin içindeymişsin gibi..

 
Filmi tek kelimeyle çoksevdim ^^
 
 
İzlemeyenler mutlaka izlemeli.
İzleyenler izlemeyenlere mutlaka izletmeli :)

18 Aralık 2014 Perşembe

Hızlı Okumak da Neymiş?

Kendi kendime yakındığım şeydir -yavaş olmam.
Bazen, aman hallederiz-lerim
Bazen, sonraya kalsın-larım
Bazen de, şu da şöyle bir köşe de dursun nasıl olsa okurum diye aldığım kitaplarım.
Her şey oluyor bir şekilde ama ben en çok okumak için bekleyen ve elime aldığımda da bir türlü bitmek bilmeyen kitaplarıma üzülüyorum.
Okunmaktan değil de etrafta dolaşmaktan dolayı eskiyorlar.


Daha önce hızlı okuma çalışmalarım elimde patlamış, bir türlü hızıma hız katamamıştım.
Kitaplarla sürekli dur kalk yapınca, geriye dönüp hatırlamak zorunda kalmıştım.
Hızlı okuma kursu diye bir şeyin olacağı aklımın ucundan geçmezdi haliyle :)
Varmış.
3 hafta 6 gün süren bir eğitimin 6. gününü bugün tamamlıyoruz inşallah.
Okuma hızımda ilerleme oldu.
En önemlisi odaklanamıyordum,
Farkında olmadan aklımdan milyon tane soru geçiriyormuşum, odaklanınca okumanın daha keyifli olduğunu fark ettim.
Odaklanmak cidden önemli.
Mesela namazdayken de aklımıza gelmemesi gereken bir çok düşünce, sorular, metinler çarşı pazarlar falan geliyor ya, onlarda bu yöntemlerle engellenebiliyor.
Beynimize müdahale ediyor olabilmemiz çok enteresan.
Müdahaleyi de sadece okumakla ve kendimizi geliştirmekle yapabiliyor olmaksa bir nimet.

Ben ve birlikte katıldığımız arkadaşlar faydasını gördük.
Fakat yine de hafta da bir kaç kitap okuyanlara karşı hala sinir olma hallerim devam ediyor :)



17 Aralık 2014 Çarşamba

Mucizevi Mandarin

Kitabı elime alana kadar hep farklı şeyler hayal etmiştim.
İçinde bu kadar hüzün, merhamet, şefkat gibi duyguların yoğun olacağını hayal etmemiştim.
Umduklarımın tersi olduğu için midir bilmem ama anlatılan öykü'leri sevdim.
En sevdiğim şey, üzerimde geçici de olsa bir etki bırakması oldu tabi...

 
Ama yine de spoiler içeren düşüncelerimi söylemeden rahat edemeyeceğim ^^
Öykülerden birinde, tek gözünü kaybetmiş ve hayatını İsviçre de sürdüren fakat sevgilisi tarafından terkedilmiş bir bayan.. Ona acıdığını, şefkat gösterdiğini düşünen sevgilisi ile en sonunda yollarının ayrıldığı bir öykü anlatılıyor. Tek gözü görmediği için etrafında ki insanların ona acıdığını düşünmesine üzüldüm. Durumu biraz içselleştirmiş olsam da, başımıza bir şey geldiğinde olabilecek en kötü şeyin başımıza geldiğini düşünüyoruz ya... düşünmememiz lazım aslında :)
Acınacak, ezilecek durumda olan değil de, daha güçlü kendini dünyadan soyutlamamış, olaylar karşısında yenilmemiş bir karakter okumak isterdim.
Belki de o yüzden biraz etkilendim.  
 
 
 Kitaptan paylaşmak istediğin tek alıntı ^^
”Bir insanı gerçekten sevmek, onun tuhaflıklarını başka hiç kimsenin, kendisinin bile benimseyemediği hatta fark etmediği huylarını sevmektir. İnsanların en esaslı yönleri uyumsuzluklarında saklıdır çünkü.”

20 Kasım 2014 Perşembe

Aslında Her Şey Güzel

Bazı zamanlar günün nasıl geçeceği sabah uyanır uyanmaz belli oluyor.
Yorgun uyanmışsam
Sonra daha çok yoruluyorum
Sakarlıklarıma diyecek lafım kalmıyor öğlene doğru,
Öğleden sonra artık günün gidişatı beni şaşırtmıyor.
Sakarlık ötesi sakarlıklar
Unutkanlıklar
Yorgunluktan gözlerin çökmeye başlaması
Artık ikindi ezanından sonra gün bitsin diye sızlanmaya başlıyorum.
Sonrası daha vahim çünkü.
Bir genç kızın dramını seyrederken
Tam o sırada bir çiçek geliyor, hıh diyorum, yine yanıldın, artık şaşırma vakti :)
Sonra gelen kişi benim adımı söylemiyor ya, yok öyle biri kardeşim! :) diyesim geliyor.
Sonrası malum.
Yağmur yağıyor, ıslanıyorum.



Not: Minyatür kıza internette gezinirken rastlamıştım, kendisi Özlem Akın'a ait 
fakat şuan tam olarak benim görüntümü yansıtıyor ^.^

17 Kasım 2014 Pazartesi

Gülzar-ı Aşıkan

Bazı mekânlar vardır,
Dışarıdan baktığımız ya da kendimizi içinde bulamadığımız zamanlar sadece dışarıdan görüntüsünü görür, 'evet güzelmiş' der geçeriz.
İçine girene kadar içeride ki o huzuru hissedemeyiz.
Sanatın farklı dallarını görüp, estetiğin islâmi çizgilerle buluştuğuna şahit oldukça alınan lezzet bir diğerinden mutlaka farklı oluyor.
Mesela daha evvel Ebru sanatının icra edildiği bir atölyeye girmemiş, orada bu işi ciddiyetle yapan insanların varlığından habersiz yaşamışım.
Kendimi bu lezzetten mahrum bıraktığım gibi; görmeye, öğrenmeye bile çalışmamış, eksik kalmışım.

Ham olmak, yanmak, sonra pişmek, düşündüğümden daha uzun uzadıya çabalar sarf etmek, emekler harcamak demekmiş.

Ebru suyun rüyası, derler.
Gerçekten öyleymiş.

Evet, beni bu düşüncelere götüren bir mekânın varlığından yeni haberdar oluyorum.

Ve tabi ki bunu üzerime bir borç bilerek paylaşmak istiyorum :)


Duygu Orak Kiraz hanımın atölyesine, reyhankokulumutfağım ve meldenotlar-musmutludükkân ile gitmiştik. Şehrinaz ablamın krepli pastası, koyu sohbet ve çayla devam ettik.


Gülizar-ı Aşikan Sanat Atölyesi- sahibesi ve aynı zaman da kendi tabiriyle emanetçisi olan Duygu hanım, öyle tatlı, öyle hoş sohbetli ki atölyeye gidenlerin boş dönmesi mümkün değil. Ebru sanatına dair güzelliklerin yanında bir de güler yüzlü insanlar görme garantisi var.



Güzellik çok farklı bir şey.
Her şeyden önce bir lütuf.
Muhabbetten nasibini almış insanlarla bir bardak dolusu sohbet etmek, şu ahir ömrümüzde alınması gereken lezzetlerden...




10 Kasım 2014 Pazartesi

Evliliğe Hazır Olmak Mı?

Hep duyarız ya hani, eskiler çok fazla kullanmaz ama bizim nesil çok kullanıyor.
''Evliliğe hazır olmak?'' durumunu.
Evliliğe hazır olmak diye bir şeyi kim uydurdu çok merak ediyorum.
Bir insan nasıl hazır olabilir ki, bunu günler öncesinden düşünmesi falan mı lazım.
Yani karşısına henüz kurbağa çıkmadan.
Hayır o değil kurbağa gelse
Öpsem de prense mi dönüşse yoksa öylece bakışsak mı, bu fikre kendimi nasıl hazırlayabilirim ki diye düşünmeye başladım.



Bazı adımları atmak zor
İnsanın ayakları ileri gitse de bunun sonu nereye gider acaba diye düşünebiliyor
Bir anda aklından milyon tane soru geçirip sadece bir kaçının cevabını sesli söyleyebiliyor
Her şey iyi hoş, seyrinde derken bir anda durum değişiyor
O zaman evliliğe hazır olmak diye bir şey yokmuş, diyebiliyorum
Bunu kim uydurdu gerçekten çok merak ediyorum :)
Yada diyelim var, bu sorunun cevabını kimler biliyor.
Ben onu da çok merak ediyorum :)

Kafası karmançorman bir dünyaya kapılmış Yasemin'den nağmeler...


Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...