Erzincan’ın eski adıyla Pekeriç yeni adı Çadırkaya köyünde bir muhtarlık seçimi sonrası seçimi kazanan Mehmet Bey’in eşi ve çocukları, eski muhtarın adamları tarafından öldürülmüş. Olay çevrede büyük bir yankı uyandırmış. Âşık Nihâni Erzincan’a gidince bu köye uğramış, olay Mehmet Bey’in kayınbiraderi tarafından Nihâni’ye anlatılmış. Nihâni de olayı bu ağıtla dile getirmiş.
Bu zamana kadar böyle bir hikâyesi olduğunu bilmeden dinlemiştim, okuduktan sonra daha çok etkilendim.
Her şeyin bir sebebi olmalı mı? Sorusunun cevabı her türlü cevapla yeniden yeni anlamlar kazanıyor.
Melek Mosso 'dan dinlemek için buraya tıklayabilirsiniz
Keklik Gibi Kanadımı Süzmedim,
Murat Alıp Doya Doya Gezmedim,
Bu Kara Yazıyı Kendim Yazmadım.
Alnıma Yazılmış Bu Kara Yazı,
Kader Böyleyimiş Ağlarım Bazı
Gönül Ey Sebebim Ey.
Geceleri Uyku Girmez Gözüme,
Zalım Yastık Diken Oldu Gözüme,
Uyma Dedim Uydun Eller Sözüne.
Alnıma Yazılmış Bu Kara Yazı,
Kader Böyle İmiş Ağlarım Bazı
Gönül Ey Sebebim Ey
.
18 Ekim 2019 Cuma
23 Eylül 2019 Pazartesi
Kırlangıç Çığlığı - Ahmet Ümit
Yine herkesin çok beğenerek okuduğu, fakat benim hiç ama hiç sevmediğim bir kitap.
Sevmiyorum bu tarz kitapları.
Hayatın içinde barındırdığı gerçekleri anlatsada sevmiyorum.
Kitabın elbette güzel tarafları vardı, mesela son derece akıcı bir dille yazılmış.
Bu yüzden bir çırpıda bitiyor.
Yine de...
Ne yazık ki hayatta bazı şeyler göründüğü gibi olmasa da anlatılanların güzel olmasını tercih ederim.
Bir nevi polyannacılık en azından ruha iyi geliyor.
Günümüzü bir kenara bırakıp sadece kitapla ilgili düşüncemi de söylemek istiyorum.
Özellikle cinayetle ilgili kısımlar arka sokaklar dizisinden bir kaç bölüm birleştirilmiş hissi uyandırdı.
Dahası, bu kitapta ki karakterlerin öncesi varmış (okumamıştım) şimdi ki hali de olduğuna göre devamı da gelecek, öyle görünüyor...
Acaba bir tek ben mi sevmedim diye düşünerek kitapla ilgili bir çok okuyucu yorumunu okudum.
Benim gibi düşünen bir kaç kişi dışında büyük bir kesim kitaba övgüler yağdırmış.
Umarım linç edilmem :)
Sevmiyorum bu tarz kitapları.
Hayatın içinde barındırdığı gerçekleri anlatsada sevmiyorum.
Kitabın elbette güzel tarafları vardı, mesela son derece akıcı bir dille yazılmış.
Bu yüzden bir çırpıda bitiyor.
Yine de...
Ne yazık ki hayatta bazı şeyler göründüğü gibi olmasa da anlatılanların güzel olmasını tercih ederim.
Bir nevi polyannacılık en azından ruha iyi geliyor.
Günümüzü bir kenara bırakıp sadece kitapla ilgili düşüncemi de söylemek istiyorum.
Özellikle cinayetle ilgili kısımlar arka sokaklar dizisinden bir kaç bölüm birleştirilmiş hissi uyandırdı.
Dahası, bu kitapta ki karakterlerin öncesi varmış (okumamıştım) şimdi ki hali de olduğuna göre devamı da gelecek, öyle görünüyor...
Acaba bir tek ben mi sevmedim diye düşünerek kitapla ilgili bir çok okuyucu yorumunu okudum.
Benim gibi düşünen bir kaç kişi dışında büyük bir kesim kitaba övgüler yağdırmış.
Umarım linç edilmem :)
25 Şubat 2019 Pazartesi
Simyacı - Paulo Coelho
Bazen bir kitaba başlıyorum, sevmiyorsam ilerleyemiyorsam bırakıyorum. Bu kitabı ise başlarda bırakmayı düşündüm ama sırf sonunu merak ettiğim için zorla devam ettim.
Kitabın sevenlerine hiç bir sözüm yok ama gerçekten ben hiç sevmedim. Yorumları okuyayım dedim, bir çok kişiyi hayata bağlamış, bir çok kişiye yol göstermiş. Bazısı da benim gibi hiç beğenmemiş.
İçindeki o ince denilen mesajları göremedim.
Okurken sonra ne olacak diye hiç merak etmedim.
İllâ birşeyler katmak zorunda değildi ama keyif bile vermedi.
Belki de beklentim çok yüksekti.
Belki de beklentim çok yüksekti.
Sorun bende olabilir, belki de kitapta bilemiyorum...
Yalnızca benim gibi düşünen biri olurda, yazarsa çok mutlu olurum :)
8 Şubat 2019 Cuma
Kor Adası - Kimberley Freeman
Öncelikle,
Sevgili Kimberley yine keyifle okuttuğun için teşekkürler.
Kor Adası, yazarın okuduğum üçüncü kitabı oldu. Diğer kitaplarında olduğu gibi bu kitabında da konu çok başarılı. Beni yakalamayı başardı mesela :) dördüncü kitabını da merakla bekliyorum.
Nina 2012 yılında yaşayan konuyu bize aktaran karakter. Başrol Tilly. Okurken başlarda kızıyorsun, söyleniyorsun, ay yok artık bu kadar da saf olunmaz diyorsun. Sonra Tilly oluyorsun. Tilly gibi üzülüyor, onun gibi sende kızıyor, öfkeleniyorsun.
Hayatta büyükbabasından başka kimsesi olmayan bu naif kız, büyükbabasının hayattan göçmeden evvel uygun gördüğü biriyle görücü usulü bir evlilik yapıyor. Ama evlilik sürpriz yumurta. Tilly'i ne yazık ki acı tecrübeler yaşayacağı zamanlar karşılıyor. Çok geçmeden parçalı bulutlu, gök gürültülü yağmurlar yerini ıssız bir adanın güneşli, sıcak günlerine bırakıyor.
Zaman güzel geçiyor ama Tilly'miz hassas, kırılgan, duygusal...
Burada da maalesef bazı karışıklıklar yaşıyor.
Gerek yok ama, kendini üzüyor, yıpratıyor.
Kendince haklı sebeplerinin olduğu,
Fakat yapmaması gereken şeyleri yapıp ortalığı biraz karıştırıyor.
Neyse ki işler okuyucunun istediği gibi gidiyor :)
En sevdiğim kısımlardan biri;
Yaşanan bir olaya karşı Tilly'mizi koruyan yakışıklı adamın en beğendiğim davranışına karşılık söylediği söz oldu.
**Çünkü sevdiğim birine son derece kaba davrandı.**
Diğer kitaplarıyla ilgili düşüncelerim için;
Kır Çiçeği TepesiDeniz Feneri Koyu
üzerlerine tıklayabilirsiniz.
İyi günler dilerim.
5 Şubat 2019 Salı
Bazenler...
Bazen,
Hayatın içinden bir şeyler paylaşan birinin paylaştığı konuyla ilgili uzun uzadı cümleler kurup bakınca gördüğüyle ilgili methiyeler dizdiğine şahit oluyorum.
Asla kıskanmıyorum.
Ama imreniyorum.
Gerçekten.
Ne hoş bir göz, ne temiz bir kalp diyorum. Bir de kafa rahat olunca kalp ve beyin koordineli çalışabiliyor tabi.
Baktığını görmek bir lütuf...
Bazen,
Takip ediyorum insanları. Bende kendimden bir şeyler paylaşıyorum. Listem de hep en sevdiğim, beni de sevdiğine inandığım insanlar var çünkü. Ama bazen bir bakıyorum, o sevdiğine inandığım insanlar öyle güzel dalgaya alıyorlar ki insanı... heralde karşısındakini aptal sanıp kendini çok akıllı sanıyor insanoğlu...
Hayat gerçekten çok garip.
Bu kesim de beynini ve kalbini koordineli kullanıyor. Kalp kötü, kafa karışık...
Evet hayat zor.
Bazı insanlar çok kötü.
Kimseye 'güvenme' diye de tembihledik kendimizi.
Peki mutluluk
Samimiyet
Muhabbet
Bunların hepsi yok oldu.
Kayboldu.
Bazen neyin daha önemli olduğunu düşünmeye gerek yok aslında. Doğru tek. Yanlış çok.
Sen kendini değiştirmezsen bu dünya değişmiyor.
Ve bakıyorum da bazen hiç bir şey değişmiyor...
Hayatın içinden bir şeyler paylaşan birinin paylaştığı konuyla ilgili uzun uzadı cümleler kurup bakınca gördüğüyle ilgili methiyeler dizdiğine şahit oluyorum.
Asla kıskanmıyorum.
Ama imreniyorum.
Gerçekten.
Ne hoş bir göz, ne temiz bir kalp diyorum. Bir de kafa rahat olunca kalp ve beyin koordineli çalışabiliyor tabi.
Baktığını görmek bir lütuf...
Bazen,
Takip ediyorum insanları. Bende kendimden bir şeyler paylaşıyorum. Listem de hep en sevdiğim, beni de sevdiğine inandığım insanlar var çünkü. Ama bazen bir bakıyorum, o sevdiğine inandığım insanlar öyle güzel dalgaya alıyorlar ki insanı... heralde karşısındakini aptal sanıp kendini çok akıllı sanıyor insanoğlu...
Hayat gerçekten çok garip.
Bu kesim de beynini ve kalbini koordineli kullanıyor. Kalp kötü, kafa karışık...
Evet hayat zor.
Bazı insanlar çok kötü.
Kimseye 'güvenme' diye de tembihledik kendimizi.
Peki mutluluk
Samimiyet
Muhabbet
Bunların hepsi yok oldu.
Kayboldu.
Bazen neyin daha önemli olduğunu düşünmeye gerek yok aslında. Doğru tek. Yanlış çok.
Sen kendini değiştirmezsen bu dünya değişmiyor.
Ve bakıyorum da bazen hiç bir şey değişmiyor...
20 Ocak 2019 Pazar
Deniz Feneri Koyu - Kimberley Freeman
Bu kitabı uzun zaman önce okudum.
Bloğumda göremeyince şaşırdım açıkçası :)
Halbuki yazdım diye hatırlıyordum.
Meğer okuduğum zaman, yazmaktan uzak kaldığım zamanlara denk gelmiş.
Ben bir Kimberley severim.
Kır çiçeği tepesini çok sevince ikinci kitabını da almış, alır almaz okumuştum.
Eğer yorgun bir zamanınızdaysanız, biraz dinlenmeye ve kafa dağıtmaya ihtiyacınız varsa Kimberley Freeman doğru bir tercih oluyor.
Kitapları işe yarıyor.
Yine birbirinden farklı iki karakter.
100 yıl öncesi... 100 yıl sonrası...
Kökleri geçmişe dayanan kuyumcu bir ailenin mutsuz gelini Isabella'nın hayatı.
Ve günümüze dayanan Libby'nin yaşadıkları.
Isabella ve Libby'nin yaşadığı kayıplar.
Sanırım üzerinden zaman geçtiği için kitabın dedikodu kısmına geçmekte zorlanıyorum.
Aslında bu tür kitaplar da üzerinden zaman geçince olayları ve kişileri hatırlamak zor olabiliyor fakat ilginçtir ki, ben olayları da kişileri de gayet hatırlıyorum ^^
Neyse, dedikodusuna girmeyince detay da vermemiş oluyorsun.
Kısaca, tavsiye ederim.
Bloğumda göremeyince şaşırdım açıkçası :)
Halbuki yazdım diye hatırlıyordum.
Meğer okuduğum zaman, yazmaktan uzak kaldığım zamanlara denk gelmiş.
Ben bir Kimberley severim.
Kır çiçeği tepesini çok sevince ikinci kitabını da almış, alır almaz okumuştum.
Eğer yorgun bir zamanınızdaysanız, biraz dinlenmeye ve kafa dağıtmaya ihtiyacınız varsa Kimberley Freeman doğru bir tercih oluyor.
Kitapları işe yarıyor.
Yine birbirinden farklı iki karakter.
100 yıl öncesi... 100 yıl sonrası...
Kökleri geçmişe dayanan kuyumcu bir ailenin mutsuz gelini Isabella'nın hayatı.
Ve günümüze dayanan Libby'nin yaşadıkları.
Isabella ve Libby'nin yaşadığı kayıplar.
Sanırım üzerinden zaman geçtiği için kitabın dedikodu kısmına geçmekte zorlanıyorum.
Aslında bu tür kitaplar da üzerinden zaman geçince olayları ve kişileri hatırlamak zor olabiliyor fakat ilginçtir ki, ben olayları da kişileri de gayet hatırlıyorum ^^
Neyse, dedikodusuna girmeyince detay da vermemiş oluyorsun.
Kısaca, tavsiye ederim.
28 Aralık 2018 Cuma
Yaz Kızım
Ah şu blog…
Ne güzel bir dünya.
Bazen açıp geçmişin tozlu raflarını karıştırıyorum.
Yayınladıklarım dan çok taslaklarım.
Sürekli bir şeyler karalamış, altını-üstünü çizmiş durmuşum.
Ama iyi ki yazmışım.
Bazen dönüp bakmak da iyi geliyor.
İleri dönük hayaller kurarken, yaşadığımız hayatın içine bir kaç iz bırakmak keyifli bir his doğrusu.
En çok da kendine, kendini unutturmamış oluyorsun.
Mesela en son ne zaman sinemaya, tiyatroya gittiğimi unutmuştum.
Hangi fimleri izlediğimi,
En son hangi kitabı okuduğumu,
Buraya bakınca hatırladım.
Kendime ne kadar ara verdiysem, hatırlamam zaman aldı.
Ama iyi geldi.
Artık en çok şunu diyorum kendime, yaz kızım.
Ne güzel bir dünya.
Bazen açıp geçmişin tozlu raflarını karıştırıyorum.
Yayınladıklarım dan çok taslaklarım.
Sürekli bir şeyler karalamış, altını-üstünü çizmiş durmuşum.
Ama iyi ki yazmışım.
Bazen dönüp bakmak da iyi geliyor.
İleri dönük hayaller kurarken, yaşadığımız hayatın içine bir kaç iz bırakmak keyifli bir his doğrusu.
En çok da kendine, kendini unutturmamış oluyorsun.
Mesela en son ne zaman sinemaya, tiyatroya gittiğimi unutmuştum.
Hangi fimleri izlediğimi,
En son hangi kitabı okuduğumu,
Buraya bakınca hatırladım.
Kendime ne kadar ara verdiysem, hatırlamam zaman aldı.
Ama iyi geldi.
Artık en çok şunu diyorum kendime, yaz kızım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim. İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...
-
Selamlar Herkese.. Bloglar arası çekilişler yaygınken twitter, facebook'ta katılmış oldu bu furyaya. Hediye almak da vermek de çok gü...
-
Ankara'nın Ulus semtini ne kadar sevdiğimi daha önceden söylemiştim :) Ulus'taki hâlin çıkışının tam karşısında Suluhan Çarşıs...
-
Bayram öncesi güzel bir haberle geldim dostlar! Aslında güzel bir davet diyebiliriz... Burada Ney'hane den bahsetmiştim, ney'de k...