7 Aralık 2013 Cumartesi

Söğüt Ağacı

İran'lı yönetmen Majid Majidi'nin yönetmenliğini yaptığı izlemediğim son filmiydi Söğüt Ağacı. Bu filmi diğerlerinden daha farklıydı.. dram ötesi bir dram vardı. İzledikçe daha çok sevdim Majid Majidi'yi.
Filmin konusuna baktığımızda böyle bir film izlemek çok cazip gelmez belki fakat izledikten sonra fikrinizin değişeceğine şüphe yok. Konu sade gibi görünse de işleyişi çok derinlere varmış ki şüphesiz yönetmenin katkısı büyük.


Filmden bahsetmek gerekirse, 
8 yaşından itibaren gözleri görmeyen, 45 yaşında evli ve bir çocuk babası olan, amcasının yardımı ile tedavi için Fransa'ya gönderilen Yusuf'u (Youssef'i) anlatıyor. 


En sevdiğim anlardan biri oldu yüzük sahnesi. Üniversite de profesör olan Yusuf ders bitip sınıf boşaldıktan sonra yüzüğünü düşürür. Yüzüğün gittiği nokta da el yardımı ile yüzüğü arayan Yusuf'a bulması için eşi sessizce ve sadece yardım eder... 


(Yusuf'un güzel eşi ve tatlı kızı)

Yusuf tedavi için Fransa'ya gider.. Ameliyat olur ve 37 yıl sonra gözleri görmeye başlar.

(Her şeyin çok güzel olacağını düşünmüştüm fakat o sahneden sonra bir çok şey, hatta her şey değişti.)


Bu sahnede de aaa yine bu adam! dedim evet :)
Çok sevimli, sempatik bir oyuncu. Bayılıyorum kendilerine :)


Yusuf gözleri açılmış şekilde kendi ülkesine gelir ve ailesi ile ilk buluşma gerçekleşir. Ah o sahneyi ayrı değerlendirmek lazım!


Maalesef havaalanında ailesini gören Yusuf'un hayatı bu saatten sonra artık tamamen değişir. 
Verilen sözler, edilen yeminler çok daha sonra gelir akla.... 

İsteklerimizin sonu sınırı yok. Önce bir şeyi istiyoruz, sonra çok istiyoruz.. Sonra o gerçekleşiyor ve daha fazlasını istiyoruz. Bu döngü değişmiyor maalesef. Hakkımızda en hayırlı olanı istemeyi bazen sonraya bırakıyoruz..

Majid Majidi'nin unutulmayacak filmlerinden biri. Ve evet yine mutlu sonla bitmiyor...

Majid Majidi'nin diğer filmleri hakkında ki düşüncelerim :)





2 Aralık 2013 Pazartesi

Etek Dikme Çabaları

Bazen anneler ve kızlarını görüyorum, kalıp çıkartıyorlar, fermuar dikiyorlar, dikiş dikerken birbirlerine yardım ediyorlar falan. Pek hoş!
Bir de bizim ev geliyor gözümün önüne.
Annesini evden gönderip kumaş kesme çabalarını ya da of'layan puf'layan bir annenin bakışları altında kumaşlara şekil vermeye çalışan fukara bir kız görüyorum!
Diktiğim etekler her ne kadar namaz eteği, evde giyersin moduna girse de,
Önümüzde ki 3 sene yetecek kadar namaz eteğim olsa da
Evde #direnanne çabalarına! rağmen,
Pes etmek yok :)


Geçenlerde aldığım bu kumaşla ne yaparım derken etekte karar kıldım. Kumaş hem biraz sert hem kışlık.
Belinde ki kemeri teğellemedim özellikle göstermek için üzerine tuttum.
Anneme de: Al sana kocca markaların bir sürü para isteyerek sattıkları eteği ben 5 tl'ye mal ettim havaları :)

Dikişleri tamamlanmadığı için ahım şahım durmuyor ama kumaşı sevdim.. 
Rengini sevdim. 
Kombini bile hazır.
:)
Not: fotoğrafı bir türlü düzeltemedim.
Not 2: Annem böyle konuştuğumu görse 3 gün yemek vermez ^^

29 Kasım 2013 Cuma

Serçelerin Şarkısı

Ruhsuzluk mu var bende bilmem ama
Hüznü seviyorum, orası kesin. 
Bu aralar izlediğim filmlerin içinde
Majid Majidi'nin yönetmenliğini yaptığı en güzel filmlerden biri Serçelerin Şarkısı
Film de en dikkat çeken şey aile reisi olan babanın, ''bu hiç de adil değil'' demesi oldu. Farklı olaylar karşısında bir kaç defa tekrarlıyor bu sözü. İlk söyleyişi en etkili olanı, işten ayrılmak zorunda kaldığı zaman da olmuştu...
Etkileyiciydi, çünkü gerçekten başına gelen hiç de adil değildi.


Filmin afişinde ki balıkların öncelikle ne olduğunu anlayamamıştım.
Sonrasında çocukların azmini görmek şahane bir duygu.
Şahane bir sahne.
Bol hüzün....




İzlemeyenlere tavsiye edilir... 

27 Kasım 2013 Çarşamba

Reşat Nuri Güntekin-Çalıkuşu

Aylardır elimde olan ve bir türlü oturup keyifle okuyamadığım bir kitap oldu Çalıkuşu.
Ve nihayet Çalıkuşu'mu okudum.
Okudum okumasına da..
Kâh kızdım, kâh üzüldüm, kâh ohhh iyi oldu sana Kâmran Efendi! dedim durdum.
Sonra ne oldu.
Off Feride Off'lara döndü durum.
Neymiş efendim sormadan, dinlemeden, bilmeden yargısız infazlar yapıp hükümler verirmiş.
Gurur böyle dik tutarmış insanı ayakta ama, insan içten içe yıldırdığının farkına geç varırmış.
Sonra pişmanlıklar olur da bir türlü dile gelmezmiş.
Sevmek mi zor sevilmek mi bilemedim.
Hatta Feride'nin ciddi kararlar aldığı sırada elimden bıraktım kitabı devam edemedim.
Ondan sonrasını çok daha korkarak okudum.


Farklı bir mutluluğu, farklı bir hüznü var Çalıkuşu'nun, 
Gülbeşeker'in 
İpekböceği'nin


İçinde unutamayacağım bir çok yer oldu fakat Kâmran'ın şu sözleri sevenlerin sevdiklerine kavuşamayışlarının en büyük kanıtı gibi... (bence)
Şöyle söylüyor Kâmran Efendi eniştesine: ''Ne istediğimi, ne yaptığımı hiçbir zaman kendim de bilmedim....''
Devamını yazmaya lüzum görmüyorum çünkü bu sözleri her şeyi anlatmaya yetiyor. 


Dizi bitmeden kitabı okuduğuma sevinsem de Çalıkuşu'nun bünyemde etkisi büyük oldu.
Kâmran Efendi'nin o sözleri ise kendisine daha çok sinir olmama sebep :)

Benden daha tembeli yoktur ama okumayanlara da şiddetle tavsiye olunur! 
Feride gibi bir insan herkesin hayalinde olmalı!




11 Kasım 2013 Pazartesi

Anneler Ne Derse

Annemle gezmeyi severim.
İyi bir yol arkadaşıdır.
Çantasında her zaman yiyecek bir şeyler bulundurur.
Üşüdüğümü söylemeden anlar.
Koluna girsem hemen ısınırım.
Huysuzluğum geldiyse arkasını döner yatar.
Yani severim annemle gezmeyi.
Severim sevmeye de canımın içi, bazen! dediği olsun ister :)
Ben salı günü gidelim dersem, annem çarşamba günü der.
İnsan güzel olur da inadı da mı güzel olur arkadaş!
Ne evet diyebilirim ne hayır.
Böyle de olunca kura çekeriz, annemin şansına.

Sonuç : ben de çarşamba diyordum zaten :P



Asıl sonuç: Anneler iyi ki var!


1 Kasım 2013 Cuma

Doğru Bildiklerim

Daha önce büyüklerimizin sıklıkla tekrarladığı sözler vardı. Hayat zor! İnsanlar göründükleri gibi değil! Her yüzüne güleni... :) İnsanlara fazla güvenme! gibi bir çok söz....
O zamanlar çok fazla ciddiye almazdım. Hep derdim ki yaradılış harikası olan biz varlıklar nasıl olur da kötülük edebiliriz. Bunca nimetin şükrünü eda edebilmek, verilen her emanetin kıymetini bilip karşısındaki insanın hakkını gözeterek yaşamak varken neden kötü olabiliriz diye düşünürdüm. 
Meğer bunca sene pembe bir dünyanın içinde yaşamışım. 
Ailem bu kötülüklerin boyutlarını, savunma tekniklerini öğretmemiş.
Ne zaman 'darbe' diye nitelendirilen bir kötülükle karşılaşsam donup kalıyorum.
Ne olduğunu nasıl olduğunu anlamadan bir bakmışım oturup ağlıyorum.
Çünkü cevap vermekten önce Allah'ımmm n'oluyor diyebiliyorum sadece...

O yüzden, kaya gibi sapasağlam duran, haketmeyen insanlara haketmedikleri değerleri vermeyenlere hayranım...
Bir de haksızlık karşısında susmayıp haklı olduğunu bildiğinde mücadele edecek gücü kuvveti olanlara...
Bu güzel özelliklerinizin kıymetini bilin lütfen :)




Bu arada her şey bir yana.. bu sene aldığım en güzel doğum günü hediyesi :)

26 Ekim 2013 Cumartesi

Aklımdaki Kadınlar

Tiyatro sezonu çoktan açıldı. 
Öyle güzel kaliteli oyunlar var ki hepsine gidesim var-gidecek vaktim yok.
Hal böyle olunca fırsatları değerlendiriyorum.
Ne yapalım nereye gidelim diye düşünüyorsak ilk akla gelen, tiyatro! oluyor
Vay yanımda ki arkadaşın haline :)


Oyuna gelince..... fena değildi fakat çok sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Konusundan kısaca bahsetmek gerekirse...
*Jack yazardır. Evli ve bir çocuk babasıdır. Fakat eşi vefat eder. Yazmadan önce hayal ettiği kadınları bir anda karşısında görme gibi bir gücü vardır elinde.
Yani aklında ki kadınları....


En sağda gözlüklü olan bayan terapistiydi..
Sanırım en çok onu ve 'Ovvv Jack!!' deyişini sevdim :)



Üzerinde şurasını çok sevdim burası tam bana göre diye yorum yapamadığım yorumlara kapalı bir oyun olduğu için ve bende ayıla bayıla izleyemediğim için kısa bir özet geçmiş bulunuyorum.


Yalnızca şunu söylemeden geçemeyeceğim.
Geçen sezon sonunda gitmiş çok beğenmiştik Aşk Hastası oyununu. Gitmeyenlere! Gidip de tekrar izlemek isteyenlere duyurulur!!
Oyun biletleri satıştayken ön sıralarda eş-dost ile gidip izlemeli...
Şeyh Galib, Hüsn-ü Aşk, Ney, Semazen...
Bu güzel dörtlü ve daha fazlasını içinde bulunduran oyunun tadı damağınızda kalabilir :)


Not: İlk fotoğraf hariç diğer görseller netten alıntıdır..






Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...