20 Haziran 2013 Perşembe

Tuzlu Peynirli

İşten erken gelmişim.
Canım da tuzlu kurabiye istemiş.
Elimde de yep yeni bir tarif.
Denemez miyim?
Hemen denedim.
Sevdim, ama çörekotlu kurabiyeyi daha çok sevmiştim.


Gerçi tüm çabam canımın istemesinden çok yarım saatlik kitap okuma keyfimin boş geçmemesiymiş, sonradan farkettim :)



15 Haziran 2013 Cumartesi

Baran...

İran yapımı şahane bir film Baran, 
Halet-i ruhiyem müsade edince izledim ve geç kalmışım dedim.
Böyle aşk hikayelerini ne kadar özlemişim..
Filmi izlemeden önce sadece afişine baktım, yapılan yorumları hiç bir şeyi okumadım.
Heyecanla ve büyük bir merakla tek nefeste izlemememde ki etken de bu oldu.
Bazı sahneler ki çoktan hafızama kazındı bile.


Önce bir erkek çocuğu gördüğümü zannediyordum. 
Yanılmışım. 


Sonra küçük bir kız çocuğu... dedim ve yine yanılmışım.


Benim küçük bir çocuk dediğim meğer güpgüzel bir genç kızmış.


Gerçi, beni hayret ettiren nokta kızda ki değişiklikler değildi. Başta düşman olan Latif'in kıza aşık olması ve sevdiği kız için elinden gelenin fazlasını yapmaya çalışmasıydı.


Evet hayret noktam onunla da sınırlı kalmadı.
Tek kelime dahi etmeden aşık olduğu kızın gözlerinin önünde gidişini seyretmesiydi.
Zorluklarla bulduğu sevdalısının gidişini işte böyle seyretmesiydi asıl beni hayret ettiren.

***Bir de bu zamana kadar izlediğim (3.) İran filminde de sonun mutlu bitmemesi... 
Ne kadar alıştırılmışız mutlu sonlara, dedirtiyor :)




13 Haziran 2013 Perşembe

Bahar Alerjisi Çözüm Yolları Voll 1

İçim yanıyor!
Nefes alamıyorum sanki.
Uyandığım zaman boğazım düğümleniyor.
Kulaklarım uğulduyor,
Maalesef bahar alerjisi denen şey bu kadar rahatsız ediyor insanı.
Hapşırıcam diye ödüm kopuyor..

Neyse..
Bunlar dert kısmıydı, derdimi rahatlatan kısma geçiyorum hemen.
Dondurma! :)
Geçen sene ki iç ferahlatma aracım gazozdu, ilişkimize ara verdim.
Biraz da Niğde gazozu özlesin beni dedim :)
Yeni sevdalım...TWİSTER





Ofistekiler her ne kadar o çocuk dondurması dese de, hiç de bile o artık benim dondurmam :)


7 Haziran 2013 Cuma

Hayırlı Cumalar

Dün eski kağıtları karıştırırken bir köşe yazısına denk geldim.
Bir psikolog hastalarının neden yakındığından en çok nelerden şikayet ettiğinden bahsetmiş.
''Hayatın rutinliğinden''
Şöyle bir dönüp bakınca, ruhani sıkılmaların nereden geldiği çok aşikar duruyormuş aslında.
Psikolog şöyle açıklamış:
''İşe her gün aynı yoldan gidiyorsanız yolunuzu değiştirin, saati her gün aynı kolunuza mı takıyorsunuz diğeriyle değiştirin.'' İçinde bulunduğumuz düzen belki de bizi bu kadar rahatsız eden.

Dinimize göre iki günü eşit olan zarardayken bizim de iki günü birbirine eşitlemememiz için gün içinde güzel fırsatlarımız oluyor. Melese bu fırsatları değerlendirebilmekse başarabiliriz...


Hayırlı Cuma'lar...




5 Haziran 2013 Çarşamba

Rüyalar Gerçek Olsa

Aslında uyurken hayal bile kurmamıştım.
Sadece uykuya dalmış, sabahta aynı uyuya kaldığım gibi uyanmıştım.
Sevgili Sıla'nın Aslan gibi şarkısı ile uyanınca hoop noluyo dedim.
Kendime.
Gördüğüm rüyayla, hatta rüyanın içinde gördüğüm rüyayla bile bağlantısı vardı.
Sonradan anladım.


Daha sonra apar topar evden çıkıp kendimi otobüse atınca aklıma geldi.
Uçurtma diye sayıklamıştım bir ara..  Büşra Can'ım da uçurtma tepesinden bahsedince 
Yine dalmıştım hayallere..
Nasıl olabilir ki acaba öyle bir tepe, hem bizim de olsaydı ya! 
Derken...
Sevgili Büşra uçurtma tepesinin resimlerini koymuştu.
Hayallerimdekinden çok daha güzel olduğunu gördüm...

Güzel hayallere ihtiyacı olanları,
Bende hayal kurmak istiyorum diyenleri 

Ayrıca, 
KANDİLİMİZ MÜBAREK OLSUN :)



31 Mayıs 2013 Cuma

Bir Yokmuş, Bir Varmış

Adamın biri, bir gün evde ne kadar değerli eşyası varsa toplayıp iş yerinde ki dolabına koymuş.
Oranın güvenli olduğuna kanaat getiren adam uzun bir süre hanımının da rızası ile eşyalarını orada saklamış.
Aradan uzun zaman geçmiş ve bir gün, acaba eşyalarımız yerinde duruyor mu diye dolabına bakmak için odasından çıkmış.
Bir de bakmış ki dolaplar yok!
Adamcağız başından kaynar sular dökülürcesine hemen aramaya koyulmuş.
Kim aldı? nereye götürdü? derken... İş yerinde müdürleri harekete geçirmiş. Bir de öğrenmiş ki, dolap çoktaann hurdalığa gitmiş bile.


Adam o kadar malın mülkün peşini bırakır mı hiç.Aramaya koyulmuş.
Gel zaman git zaman aramış durmuş. Hanımı her ne kadar 'senin canın sağolsun, hiç bir şey senden kıymetli değil' dese de adamcağız bir kere kendine dert edinmiş bu durumu.
Vardır bir hayır, Allah büyük! demiş.
Dünya derdi, dünya telaşı elbet ama nihayetinde mal canın yongasıymış.
Aradan tam altı ay geçmiş.
Hurdalığın boşalacağını öğrenen adam, iş yerinden izin alıp dolabımı bulabilir miyim...
Ümidiyle uzun bir süre hurdalığın boşalmasını izlemiş. Bakmak için yedi gün ayırmış kendine..
3.gün olmuş ve adam pes etmemiş.
Sen o kadar malın üstüne soğuk su iç diyenlerin inadına beklemiş.


Hurdalıkta, işe ara veren işçiler tekrar çalışmaya başladığında adam izlemeye devam etmiş. Bir de bakmış ki dolabı havada, kaldırıyorlar. Tam o sırada durdurmuş işçileri. Aradan altı ay geçmesine rağmen, dolabına bıraktığı emanetlerin üzerine bir yağmur damlası dahi yağmamış... emanetini üzerinde bir çizik dahi olmadan geri almış

Herkes şaşırmış, en çok da adamın kendi şaşırmış. (Burada güzel bir sünnet gelir akla, hayret etmek!)
Günlerce hayret ve şükretmişler ailecek, ve adamcağız da ki inanca ve umuda bir kez daha hayran olmuşlar.
Ve bu hikaye de mutlu sonla bağlanıvermiş :)

Her şey bir yana...
Helal mal, helal kazanç...
İnançlı olmak geliyor,
En önemlisi de umudunu yitirmemek geliyor akla..
Sizce de öyle midir acaba :)



Not 1: ''Hikayenin kahramanı'' babam olur :)
Not 2: Görselsiz post sevmiyorum :)



29 Mayıs 2013 Çarşamba

Blogdan Suluhan'a

Blog da ki arama motorunu çok seviyorum.
Her zaman aradığınızı bulamasanız da
Ziyaret edenlerin blogum da birşeyler bulma çabası beni benden alıyor :)
Keyiflisiniz..

Geçen gün baktığımda,
* Sevmek çok zor hacı!
* Allah bana yeter o ne güzel vekil..
* Dünden bugüne çamaşır makineleri
gibi aramalar olmuştu.

Bugün baktığımda,
* Ulus suluhan hangi günler kapalı? diye bir arama olmuş.
Cevap veriyorum: Pazar günleri kapalı..
:)

Sanal dünyam böyleyken, gerçek hayatta da mutlu olmam için güzel sebeplerim varmış...
Misal,
-

Ofisimizin küçük kızı kalbimden vurdu beni
Meğer böyle tatlı sevgi sözcüklerine ne kadar ihtiyacım varmış ^_^

Çok teşekkür ederim...
Cevap veriyorum: Bende senii canım benim :)



Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...