5 Şubat 2019 Salı

Bazenler...

Bazen,
Hayatın içinden bir şeyler paylaşan birinin paylaştığı konuyla ilgili uzun uzadı cümleler kurup bakınca gördüğüyle ilgili methiyeler dizdiğine şahit oluyorum.
Asla kıskanmıyorum.
Ama imreniyorum.
Gerçekten.
Ne hoş bir göz, ne temiz bir kalp diyorum.  Bir de kafa rahat olunca kalp ve beyin koordineli çalışabiliyor tabi.
Baktığını görmek bir lütuf...

Bazen,
Takip ediyorum insanları. Bende kendimden bir şeyler paylaşıyorum. Listem de hep en sevdiğim, beni de sevdiğine inandığım insanlar var çünkü. Ama bazen bir bakıyorum, o sevdiğine inandığım insanlar öyle güzel dalgaya alıyorlar ki insanı... heralde karşısındakini aptal sanıp kendini çok akıllı sanıyor insanoğlu...
Hayat gerçekten çok garip.
Bu kesim de beynini ve kalbini koordineli kullanıyor. Kalp kötü, kafa karışık...

Evet hayat zor.
Bazı insanlar çok kötü.
Kimseye 'güvenme' diye de tembihledik kendimizi.
Peki mutluluk
Samimiyet
Muhabbet
Bunların hepsi yok oldu.
Kayboldu.
Bazen neyin daha önemli olduğunu düşünmeye gerek yok aslında. Doğru tek. Yanlış çok.
Sen kendini değiştirmezsen bu dünya değişmiyor.
Ve bakıyorum da bazen hiç bir şey değişmiyor...



20 Ocak 2019 Pazar

Deniz Feneri Koyu - Kimberley Freeman

Bu kitabı uzun zaman önce okudum.
Bloğumda göremeyince şaşırdım açıkçası :)
Halbuki yazdım diye hatırlıyordum.
Meğer okuduğum zaman, yazmaktan uzak kaldığım zamanlara denk gelmiş.


Ben bir Kimberley severim.
Kır çiçeği tepesini çok sevince ikinci kitabını da almış, alır almaz okumuştum.
Eğer yorgun bir zamanınızdaysanız, biraz dinlenmeye ve kafa dağıtmaya ihtiyacınız varsa Kimberley Freeman doğru bir tercih oluyor.
Kitapları işe yarıyor.
Yine birbirinden farklı iki karakter.
100 yıl öncesi... 100 yıl sonrası...
Kökleri geçmişe dayanan kuyumcu bir ailenin mutsuz gelini Isabella'nın hayatı.
Ve günümüze dayanan Libby'nin yaşadıkları.
Isabella ve Libby'nin yaşadığı kayıplar.
Sanırım üzerinden zaman geçtiği için kitabın dedikodu kısmına geçmekte zorlanıyorum.
Aslında bu tür kitaplar da üzerinden zaman geçince olayları ve kişileri hatırlamak zor olabiliyor fakat ilginçtir ki, ben olayları da kişileri de gayet hatırlıyorum ^^

Neyse, dedikodusuna girmeyince detay da vermemiş oluyorsun.
Kısaca, tavsiye ederim.


28 Aralık 2018 Cuma

Yaz Kızım

Ah şu blog…
Ne güzel bir dünya.
Bazen açıp geçmişin tozlu raflarını karıştırıyorum.
Yayınladıklarım dan çok taslaklarım.
Sürekli bir şeyler karalamış, altını-üstünü çizmiş durmuşum.
Ama iyi ki yazmışım.
Bazen dönüp bakmak da iyi geliyor.
İleri dönük hayaller kurarken, yaşadığımız hayatın içine bir kaç iz bırakmak keyifli bir his doğrusu.
En çok da kendine, kendini unutturmamış oluyorsun.

Mesela en son ne zaman sinemaya, tiyatroya gittiğimi unutmuştum.
Hangi fimleri izlediğimi,
En son hangi kitabı okuduğumu,
Buraya bakınca hatırladım.
Kendime ne kadar ara verdiysem, hatırlamam zaman aldı.
Ama iyi geldi.

Artık en çok şunu diyorum kendime, yaz kızım.


23 Aralık 2018 Pazar

Hayata Dön - Gülseren Budayıcıoğlu

Artık uyarma gereği duymuyorum, çünkü spoilere yer vermiyorum.
Özellikle Gülseren Budayıcıoğlu'nun kitaplarında spoiler vermek kitapları okuyacak olan kişilere büyük haksızlık olur.


Yazılanların bir kurgu olmaması, yaşanması... yaşayan kişinin yaşadıkları...
öncesi, sonrası hepsi çok etkileyiciydi gerçekten.
Alâ'nın hayatı bambaşka ama Süreyya'nın ki de çok farklı değil.
Acaba Süreyya'nın geçmişinde neler vardı? diye düşünmeden edemedim.
Bu kadar sevgisizliğin altında kim bilir neler vardır.

Aslında çok şey söylemek istiyorum ama... Sadece şunu söylemeden geçmek istemiyorum. Dizi sadece kişilerin isimlerini almış. Kişiliklerine dokunmamış. En azından buraya kadar. Tam bu hafta dizi de ki sahne de Esma sultanın hastalandığını öğrendiklerinde, acaba buradan sonra mı başlayacak kitapla bağlantı diye düşünmüştüm fakat yine olmadı. Kitabın sonunu merak ettiğim gibi dizinin sonunu merak ediyorum şuan.


5 Aralık 2018 Çarşamba

Günahın Üç Rengi - Gülseren Budayıcıoğlu

(spoiler içermez)
Listem de şu sıralar Gülseren Budayıcıoğlu'nun kitapları var.
Elime alıyorum, fakat bırakamıyorum.
Öyle içten, öyle samimi ki yazar okumak çok iyi geliyor.
Kitabı okurken en çok da, sanki çayımızı kahvemizi almışız Gülseren hanım bana olayları anlatıyormuş gibi hissediyorum.
Bu his çok hoş.
Her zaman, her kitapta olmuyor.
Anlattıklarının bir kurgu değil, gerçek hayatlardan alıntı olduğunu düşündükçe yazılanlar insanı daha çok etkiliyor.
Her defasında şimdi ne olacak acaba diye çeviriyorum sayfaları.
Ve her defasında yok artık dedirtiyor.

Yine kitaptan bahsetmemek için kendimi zor tutuyorum.
Çok etkilendim.
Gülseren Budayıcıoğlu'nun bir kitabına daha başladım.
Hayata Dön.
Hani şurada bahsettiğim, dizisini izleyince kitabını okumayı sevmiyorum ^.^ dediğim kitabı.
Demek ki çok da büyük konuşmamak gerekiyormuş.
Çünkü yazarı çok sevdim.
Ayrıca şuan ne yazsa okurum, o dereceyim :)

14 Kasım 2018 Çarşamba

Beklemek

Bazen öyle bir zaman geliyor ki; dur diyorum kendime, bir nefes al bakalım neler oluyor.
İzle.
Öncelikle benden beklenen her şeyi iyi veya kötü- az yada çok yaparken benim beklediğim şeylerin askıda olduğunu görüyorum.
Bazen -neyse -diyor, bazen de -neden?- diye soruyorum.
Çünkü diyorum, ''sana öğretilen hiç bir şeyin içinde -ben- kavramı geçmiyordu, bilmiyorsun." bildiğin yoldan gidiyorsun.
Aferin, devam et! de diyemiyorum.
Bi süre itiraz falan ediyorum.
Kısa sürüyor.
Hamurumda yok.
Öyle alışmışım ki, hastayım, tedavi olmalıyım, farkındayım, ama kendime zamanım yok!
Garip bir dünya.
Bazen çığlık atmak istiyorum.
Bazen sadece sessizce yürümek.
O da olmuyor.
Tüm ruhumu sessizlik kaplasa da bedenim bir türlü bu sessizliğe uyum sağlayamıyor.
Programlanmış gibiyim.
Gelip geçen zamanın farkındayım.
Ama sesim çıkmıyor.
Çok kalabalığım.
Ama aynı zaman da çok yalnız.
Söyleyeceğim çok fazla söz, karmaşık cümle, bulutların üzerini kaplayan hayallerim var.
Ama hepsi bir köşede bekliyor...
Çünkü beklemek benimle öyle bütünleşmiş ki...
Gittiğim her yerde var, ama kimse görmüyor.
Evet, umma ki küsmeyesin.
Evet, kimseden bir şey bekleme!
Tırnağın varsa...
Ama, biz de bu dünyaya ağaç olarak gelmedik ya dimi yani demek istiyorum...
Neyse.
Bazen yazmak iyi geliyor.



Bugünlük söyleyeceklerim bu kadar...
İyi günler dilerim.

2 Kasım 2018 Cuma

Kral Kaybederse / Gülseren Budayıcıoğlu

Gülseren Budayıcıoğlu ile ilgili bildiğim tek şey, İstanbullu Gelin dizisinin konu edindiği ''Hayata Dön'' kitabının yazarı olması.
Bir de kitabı okuyunca diziyi izlemeyi sevmiyorum, diziyi izliyorsam kitabı okumak istemiyorum.
Diziyi izlediğim için Hayata Dön kitabını da merak etmemiştim.
Hafta sonu bir arkadaşımla görüştüm, elime Kral Kaybederse kitabını verip sadece -mutlaka okumalısın... dedi...
(Çok seviyorum bu yaklaşımı)
Ben olsam tutamam çenemi :) Bir yandan kitabı verir, bir yandan da uzun uzun anlatırım falan ^.^
Arka kapak yazısına dahi bakmadan başladım okumaya.
Kitap o kadar güzeldi ki.
Sayfaları hep bir merakla çevirdim.



Nasıl güzel yazılmış...
Ne garip hayatlar var...
Hayat ne garip...
Kitabı elime alacağım zamanları kovaladım durdum.
Sonunu merak ettiğim için hem hemen bitsin istedim, hem de hiç bitmesin...


Aslında uzun uzun konuşasım, kitabı anlatasım var ama bu sefer yapmayacağım.
Çünkü bu kitap okunmayı hak ediyor.

İyi günler dilerim...

Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...