24 Mart 2016 Perşembe

Çalışmak Güzelmiydi?

Lise yıllarımın başlarındaydım.
Bir gün yakın komşumuz, bir işten bahsedip hafta sonları çalışmak isteyip istemediğimi sordu.
Ve her şey o zamandan sonra başladı.

Kendime böyle bir kötülüğü nasıl yaptığımı hala anlamıyorum. Önce yarı zamanlı başlayıp, hafta sonları, yaz tatilleri derken 3 yılımı hem çalışıp hem okuyarak geçirdim.

Çalıştığım sürede çok fazla zorluk yaşasam da bir kere isteyip elde ettikten sonra işi bırakmaya gururum el vermedi :)
Hem ben; annesine babasına kıyamayıp, kazandığını babasının kesesine koyan küçük bir kızdım hep ^^ Sonuçta annemde en çok, Allah kesene bereket versin, diye dua ederdi :-)

Liseden sonra başladığım okul, değiştirdiğim bölüm derken hem okul hem iş ağır geleceği için bu sefer sadece okulla devam ettim.

Bir gün derste hocamız; bir iş yerinden, güvenirliğinden, fakat sadece yol ve yemeğini karşılayacağından ama işi güzel bir şekilde öğreneceğimizden bahsetti. Teklif güzel geldi. Hemen elimi kaldırdım. Sonuçta erken yaşta işi öğrenecektim neden istemeyecektim ki? Sonra arkama bir baktım, benden başka isteyen yok ^.^

Hocamın referans olduğu yerle gittim görüştüm.
Okul biter bitmez işe başladım.
2 yıla yakın çalıştım.
İşi öğrenmeme rağmen, bir türlü ilerleme kaydetmeme müsaade etmeyen iş yeriyle yollarımı ayırma kararı aldım.

Hiç iş aramadan işe yerleşen ve iş aramayı bilmeyen biri olarak uzun bir süre evde zaman geçirdim :) Ve bu zamana kadar çalışmayı bir türlü sevmedim.
Ama kendimi hep çalışmak zorundaymış gibi hissettim.
Bu nasıl bir çelişkidir hala anlamış değilim ^^



Evet hala çalışıyorum.
Şuan ki iş yerimde 2. yılımı tamamlamak üzereyim.
Bu iş yerim kamuya hizmet veren taşeronları kapsadığı için, ben de bir taşeron olduğum için şu sıralar en çok duyduğum şey, inşallah siz de kadro alacak olanlara dahil olursunuz! oluyor.

Allah razı olsun diyorum. Düşünüyorlar. Ama benim tarafımdan düşünemiyorlar. Çalıştıkça ihtiyaç artıyor. İnsan kesem genişledikçe genişlesin istiyor. Yetinmek varken nefis hep daha fazlasını arzuluyor.

Şimdi ki çalışmamın en büyük sebeplerinden biri de budur.
Bir nevi kapitalist sistemin göz göre göre kurban olanlarından sayıyorum kendimi.
Almanın sonu yok!
Peki ilerisi,
Kendime yetemiyorken,
Bir ailem, eşim, evim varken onlarla geçirmem gereken en güzel zamanları çok daha farklı yaşıyorum.

Eskiden çalışmak zorundaymışım gibi, Allah'ım hayırlı kapılar açsın, hayırlı işler nasip etsin, hayırlı insanlarla karşılaştırsın derdim dualarımda.. Ne kadar yanıltmışım kendimi.

Şimdi daha fazla geç kalmadan farkına vardığım yanlışları düzeltmeye çalışıyorum..


Allah her şeyin hayırlısını versin..

4 Şubat 2016 Perşembe

Firik

Kısaca yeşil buğday denilen bir tahıl türüymüş.
Ayrıca bulgura eşdeğer faydaları da varmış.
 
Bazen değişik tatlar denemeye ihtiyacım olduğunu hissediyorum.
Girişimde de bulunuyorum.
Fakat yine bazen ne yazık ki sonuç alamıyorum.
Firik pilavı da denemek istediğim bir tattı.
 
2 kişilik ölçülere göre,
 
Biraz zeytinyağına, küçük bir soğan doğrayıp kavurdum.
Ardından 3 tane yeşil biberi doğrayarak kavurmaya devam ettim.
Yarım su bardağı doğranmış domates ilave ettikten sonra,
Yarım su bardağı firik,
Yarım su bardağı bulguru karıştırdım.
 
 
Yapım aşamasında sıkıntı olduğunu düşünmüyorum ^.^ (burası özgüven patlamasının yaşandığı nokta, sanarsın mutfakta on numarayım:))
Eşimle birlikte sadece şuna kanaat getirdik.
Damak tadımıza hiç uymuyor.
Güzel evet ama piştikten sonra değişik kendine has bir kokuya sahip oluyor.
 

Esasında çok hevesle yapmaya başlamıştım ama firik maceramız böylelikle burada sona erdi :)

28 Ocak 2016 Perşembe

Hayat Karmaşası

Geçen gün akşam üzeri dolmuşa bindim.
Arka koltukta orta yaşlarda bir çift oturuyordu.
Biraz ilerledikten sonra bayanın telefonu çaldı.
Belli ki yoldan gelmişlerdi ve telefondaki oğlu önce -sizi kimse almaya gelmedi mi? diye sordu.
Annesinden, kimsenin gelmediği cevabını aldıktan sonra ısrarla evine davet etse de, annesi, -yok yavrum yok kuzum gelemeyiz çok yorulduk diye oğlunu kibarca geri çevirdi. Hatta o kadar ısrar etti ki telefonu bir ara torunları aldı bu sefer de küçük çocuk davet etti.
Anne yine kabul etmedi.

Esas mevzu baba, beni en çok etkileyen o oldu.
Beyefendi eşi telefonu kapatır kapatmaz başladı kızmaya,
-Bir de utanmadan sizi kimse almaya gelmedi mi? diyor, öküz!
-Sanki bizim ondan başka kimimiz var.
-O gelmezse kim gelir.
ve esas son sözü
-o kadar bencil bir çocuk ki, kaç yaşına gelirse gelsin değişmez böyle hep bencil kalır.

Bencil olmak zor gerçekten.
Kötü yani.
İnsan hayatta hep kendisi için yaşamamalı.
Sevdiklerinin değerini, kıymetini hayattayken bilmeli.

Allah her şeyin hayırlı olanını versin.



Not** Özellikle dinlemedim bu çifti fakat sessiz sakin dolmuşta ben ve diğer yolcular ister istemez kulak misafiri olduk ^.^

19 Ocak 2016 Salı

Vazelin

Karosen ticareti yapan Amerikalı kimya mühendisi petrol kuyularında kimyager olarak çalışmaya karar verir. Bu nedenle petrol kuyularına yatırım yapar. Sondaj kulesini incelerken Rod Wax olarak bilinen sondaj platformunun yataklara girişini sağlayan yapışkan maddeyi keşfeder. Bu maddenin işçilerin çalışmasını engellediğini ama aynı zamanda ayaklarında ki yaraların daha çabuk iyileştiğini görür. Bir miktar alıp laboratuvarında inceler. Yüzde yüz doğal ve cildi koruyan vazelini keşfeder.

Dönem koşullarıyla, at arabasına yüklediği vazelin numunelerini New York eyaletine dağıtır. Ardından köşeyi döner :)

Yaz kış ellerim çok kurur.
Kokusunu sevdiğim tüm kremleri kullanmışımdır ama babam her defasında, yapma etme evladım vazelin kullan diye de uyarmıştır.
Baba lafı dinlenir tabii.
Başladım kullanmaya.
Cidden fark etti.
Yalnız geçenlerde vazelin kullandığımı gören arkadaşım içinde petrol atığı var dediğinde zararlıdır diye düşünüp bırakmıştım başta ama araştırınca vazelinin bulunuşu çok hoşuma gitti. Hem doğal hem de çok faydası var.
Hem de kokusu çok güzel :)

29 Aralık 2015 Salı

Dhoom 3

 
1990 yılında, Büyük Hint Sirkinin sahibi olan ve oğlu Sahir'le birlikte oyunlar sergileyen İkbal Harun Khan Western Bank of Chicago'ya yüklü miktarda borcu vardır ve sirk borçlardan dolayı kapanmak üzeredir.
 
 
Kaliteli gösteri yaparak para kazanacağını ispatlamak için de İkbal Harun Khan banka sahibini sirke davet eder. Bir kaç gösterinin ardından, hiç görülmemiş bir gösteri yapacağını söyler ve oğlu Sahir'le birlikte gösterisini sergiler. Fakat banka sahibi yine de ikna olmaz, o sırada Sahir banka sahibine yalvarmaya başlar ve İkbal Khan oğlu Sahir'e bankacılara yalvardığı için kızar. Banka sahibine silahını çeker fakat sonra kendisine çevirerek oğlunun gözleri önünde intihar eder.


2013 yılında, Sahir Khan babasının intikamını almak için Western Bank of Chicago'nun şubeleri soymaya başlar. Bankayı soyduğunda taşıyabildiği kadar parayı alır taşıyamadığını ise yüksek bir yerden kalabalığa dağıtır. Ayrıca, Büyük Hint Sirkini tekrar kurarak banka sahibinin beğenmediği oyunu faaliyete geçirerek oyunun izlenmesini sağlar.

 
Babasının ve Sahir'in bildiği fakat hiç kimsenin bilmedikleri bir sırları vardır. Banka soygununu araştırmak üzere gelen iki polis bu sırrı deşifre eder ve film anlatılandan daha güzel bir hâl alır.
 
Aamir Khan filmlerini seven biri bu filmini de çok sevmiştir. Hatta eminim filmin sonunda da çok üzülmüştür :)
 
 
 
 

Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...