17 Aralık 2014 Çarşamba

Mucizevi Mandarin

Kitabı elime alana kadar hep farklı şeyler hayal etmiştim.
İçinde bu kadar hüzün, merhamet, şefkat gibi duyguların yoğun olacağını hayal etmemiştim.
Umduklarımın tersi olduğu için midir bilmem ama anlatılan öykü'leri sevdim.
En sevdiğim şey, üzerimde geçici de olsa bir etki bırakması oldu tabi...

 
Ama yine de spoiler içeren düşüncelerimi söylemeden rahat edemeyeceğim ^^
Öykülerden birinde, tek gözünü kaybetmiş ve hayatını İsviçre de sürdüren fakat sevgilisi tarafından terkedilmiş bir bayan.. Ona acıdığını, şefkat gösterdiğini düşünen sevgilisi ile en sonunda yollarının ayrıldığı bir öykü anlatılıyor. Tek gözü görmediği için etrafında ki insanların ona acıdığını düşünmesine üzüldüm. Durumu biraz içselleştirmiş olsam da, başımıza bir şey geldiğinde olabilecek en kötü şeyin başımıza geldiğini düşünüyoruz ya... düşünmememiz lazım aslında :)
Acınacak, ezilecek durumda olan değil de, daha güçlü kendini dünyadan soyutlamamış, olaylar karşısında yenilmemiş bir karakter okumak isterdim.
Belki de o yüzden biraz etkilendim.  
 
 
 Kitaptan paylaşmak istediğin tek alıntı ^^
”Bir insanı gerçekten sevmek, onun tuhaflıklarını başka hiç kimsenin, kendisinin bile benimseyemediği hatta fark etmediği huylarını sevmektir. İnsanların en esaslı yönleri uyumsuzluklarında saklıdır çünkü.”

20 Kasım 2014 Perşembe

Aslında Her Şey Güzel

Bazı zamanlar günün nasıl geçeceği sabah uyanır uyanmaz belli oluyor.
Yorgun uyanmışsam
Sonra daha çok yoruluyorum
Sakarlıklarıma diyecek lafım kalmıyor öğlene doğru,
Öğleden sonra artık günün gidişatı beni şaşırtmıyor.
Sakarlık ötesi sakarlıklar
Unutkanlıklar
Yorgunluktan gözlerin çökmeye başlaması
Artık ikindi ezanından sonra gün bitsin diye sızlanmaya başlıyorum.
Sonrası daha vahim çünkü.
Bir genç kızın dramını seyrederken
Tam o sırada bir çiçek geliyor, hıh diyorum, yine yanıldın, artık şaşırma vakti :)
Sonra gelen kişi benim adımı söylemiyor ya, yok öyle biri kardeşim! :) diyesim geliyor.
Sonrası malum.
Yağmur yağıyor, ıslanıyorum.



Not: Minyatür kıza internette gezinirken rastlamıştım, kendisi Özlem Akın'a ait 
fakat şuan tam olarak benim görüntümü yansıtıyor ^.^

17 Kasım 2014 Pazartesi

Gülzar-ı Aşıkan

Bazı mekânlar vardır,
Dışarıdan baktığımız ya da kendimizi içinde bulamadığımız zamanlar sadece dışarıdan görüntüsünü görür, 'evet güzelmiş' der geçeriz.
İçine girene kadar içeride ki o huzuru hissedemeyiz.
Sanatın farklı dallarını görüp, estetiğin islâmi çizgilerle buluştuğuna şahit oldukça alınan lezzet bir diğerinden mutlaka farklı oluyor.
Mesela daha evvel Ebru sanatının icra edildiği bir atölyeye girmemiş, orada bu işi ciddiyetle yapan insanların varlığından habersiz yaşamışım.
Kendimi bu lezzetten mahrum bıraktığım gibi; görmeye, öğrenmeye bile çalışmamış, eksik kalmışım.

Ham olmak, yanmak, sonra pişmek, düşündüğümden daha uzun uzadıya çabalar sarf etmek, emekler harcamak demekmiş.

Ebru suyun rüyası, derler.
Gerçekten öyleymiş.

Evet, beni bu düşüncelere götüren bir mekânın varlığından yeni haberdar oluyorum.

Ve tabi ki bunu üzerime bir borç bilerek paylaşmak istiyorum :)


Duygu Orak Kiraz hanımın atölyesine, reyhankokulumutfağım ve meldenotlar-musmutludükkân ile gitmiştik. Şehrinaz ablamın krepli pastası, koyu sohbet ve çayla devam ettik.


Gülizar-ı Aşikan Sanat Atölyesi- sahibesi ve aynı zaman da kendi tabiriyle emanetçisi olan Duygu hanım, öyle tatlı, öyle hoş sohbetli ki atölyeye gidenlerin boş dönmesi mümkün değil. Ebru sanatına dair güzelliklerin yanında bir de güler yüzlü insanlar görme garantisi var.



Güzellik çok farklı bir şey.
Her şeyden önce bir lütuf.
Muhabbetten nasibini almış insanlarla bir bardak dolusu sohbet etmek, şu ahir ömrümüzde alınması gereken lezzetlerden...




10 Kasım 2014 Pazartesi

Evliliğe Hazır Olmak Mı?

Hep duyarız ya hani, eskiler çok fazla kullanmaz ama bizim nesil çok kullanıyor.
''Evliliğe hazır olmak?'' durumunu.
Evliliğe hazır olmak diye bir şeyi kim uydurdu çok merak ediyorum.
Bir insan nasıl hazır olabilir ki, bunu günler öncesinden düşünmesi falan mı lazım.
Yani karşısına henüz kurbağa çıkmadan.
Hayır o değil kurbağa gelse
Öpsem de prense mi dönüşse yoksa öylece bakışsak mı, bu fikre kendimi nasıl hazırlayabilirim ki diye düşünmeye başladım.



Bazı adımları atmak zor
İnsanın ayakları ileri gitse de bunun sonu nereye gider acaba diye düşünebiliyor
Bir anda aklından milyon tane soru geçirip sadece bir kaçının cevabını sesli söyleyebiliyor
Her şey iyi hoş, seyrinde derken bir anda durum değişiyor
O zaman evliliğe hazır olmak diye bir şey yokmuş, diyebiliyorum
Bunu kim uydurdu gerçekten çok merak ediyorum :)
Yada diyelim var, bu sorunun cevabını kimler biliyor.
Ben onu da çok merak ediyorum :)

Kafası karmançorman bir dünyaya kapılmış Yasemin'den nağmeler...


27 Ekim 2014 Pazartesi

Mütevazi Olamama Sanatı

Geçen gün iş yerinde koridorda bir bey ile karşılaştık,
Bir arkadaşımızı sordu ama öyle mütevaziydi ki, hayran kaldım kendisine.
Mütevaziliğin yaşça büyük bir insanda ne kadar zarif durduğunu görmemiştim uzun zamandır.
Görüşmek istediği kişiye ulaştık, beklerken bir şeyler ikram etmek istedik falan derken beyefendi amcanın büyük bir şirket sahibi olduğunu öğrenince, kendisine bir kez daha hayran oldum.
Demek ki insan nasip çerçevesinde istediği her kimliğe bürünebiliyormuş.


Hani bazı insanlar vardır,
Hayatta sadece bir şey olmuş,
fakat aynı anda bir çok güzel karakteri üzerinde bulundurup çok büyük bir şey olduğunu düşünen,
Aslında kendine bile yetemeyen insanlar.
Onlar bazen mutsuzluk sebebi olabilir.
Davranışları onun daha iyi bizim daha kötü olduğumuzu hissettirir.
Halbuki öyle değildir.
O sadece bir şey olmuştur, belki iyi bir meslek sahibi..
Daha güzel özellikleri vardır ama etrafınızda sürekli bu özelliği ile tanındığı için biz onun sadece -bir şey- olduğunu biliriz.
Büyüklenen insanların iticilikte tavan yapması sevimsiz durması gibi şeyler, sadece aciz bir kul olduğumuz şu dünyaya hiç yakışmıyor.
Amca ile etrafımda ki bazı insanları kıyaslama gereği duydum bir an.
İsmini bile bilmediğim bir insanın mütevaziliği ile etrafımda ki bazı insanların kendini beğenmişliğini kıyasladım,
ne büyük haksızlık...




Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...