27 Ağustos 2014 Çarşamba

Tembel olmak mı?

Tembelsin deseler, inanmam, inanmak istemem, kabul etmem!
Ama, tembelim galiba? diyebiliyorsam, inanırım.
Cidden doğrumu söyler içimde ki ses diye düşünürüm.
Önce tartar, ölçer, biçerim.



Evden çıkmak istemeyişim,
yemek bittikten sonra sofrayla uzun uzadıya bakışmalarımız,
bulaşıkları toplayıp çöpe atma isteği
hatta evde plastik tabak bardak kullanalım biz! düşünceleri
elime aldığım kitabın kapağını inceleyip sonra tekrar yerine kaldırışım
falan gibi bir çok belirtilerim var.
Hatta canım tatlı istiyor ve ben mutfağa girmiyorum! olacak şey değil :)

Yine de tembelliğin yanında kendime yeni bir teşhis koydum.
Geçici tembellik hastalığı sevdiklerini görünce geçer bunalımı ^.^



23 Ağustos 2014 Cumartesi

İffet-i Kalp


Kitaplarımı kırıştırmayı, altını çizmeyi pek sevmezdim ama bu kitabı elimde kalemle okudum.
Daha sonra açıp tekrar okuduğumda hayranlığım iki kat artacak, biliyorum.
Çok sevdim..
Hem Nuriye Çeleğen anlatımını hem Hz.Meryem'i, Zekeriya peygamberi ve Hz. Yahya'yı...
Şiir gibi ilerleyip,
Çok tatlı bir etki bırakıyor insanda. 
İlerledikçe geriye döndüm, tekrar tekrar okudum çoğu satırı... 
Hem hüzünlenip hem imrenince daha farklı oluyor bıraktığı lezzet.


İşte böyle insanı düşündüren güzel satırlar var bu kitapta...
''...Her musibet bir hazineydi..'' Musibeti hazine olarak görüp ondan kendine paylar çıkarmak büyük bir erdem. Ve tabii daha fazlası..


Uzun zamandır elime kitap alamıyordum, bu kitap o ruh halimin üzerine çok iyi geldi.
Bir the_syhn tavsiyesi
Ve Mel'den notlar hediyesi olan bu kitabı okumak gerçekten çok güzeldi
Kendilerine teşekkürü bir borç bilirim :)

Şiddetle-ısrarla tavsiye ettiğimi söylemeye gerek yok sanırım ^.^



18 Ağustos 2014 Pazartesi

Küsmek mi?

Yasemin nasılsın?
Neden uzun zamandır yazmıyorsun?
Yoksa canın mı sıkkın?
Yaz mevsimine falan mı küstün? diyen yok

Suluhan cumartesi günleri açık mı?
Akşam kaça kadar açık?
Suluhan da neler var?
Soruları gelsin bana.

Çok küsesim var her şeye



Bir şeylere yetişemediğimi, hayatın telaşına kapıldığım da kaçırdıklarımı gösterdiği için
Bazen de zalimce, ''bak artık daha hızlı ilerliyorum''
dediği için,
En çok da zamana....
 


24 Temmuz 2014 Perşembe

Elma ve Selma

Açıkçası filmin ismini ilk gördüğümde konusu az çok gözüm de canlanmıştı ama helallik kavramının içinde geçeceği bir film olacağı aklıma gelmemişti.
Bir önce ki yazı da bahsettiğim İran yapımı filmde çok fazla detay verince bu defa detaylardan kaçındım.

Din öğrencisi olan genç adam şehirden uzaklaşıp ailesinin yanına gelir. Annesinin evlenmesini istediği halasının kızı ile görüşecektir, evden yola çıkar fakat bir şekilde yolu yönünü değiştirir.
Bir bahçeden geçerken ezan okunduğunu fark eder, abdest alır ve namaza başlar.
Gölgesinde namaz kıldığı elma ağacından bir tane elma düşüverir.
Genç adam o elmayı ısırır ve artık her şey aslında o dakikadan sonra başlar.


Filmin için de gencin tepkisine hayret ediyorlar, aslına bakılırsa ben de hayret ettim :)
Gerçekten var mıdır bu zaman da bu devir de böyle insanlar diye de düşünmeden edemedim.

En sevdiğim sahne ise...

''Tekrar tekrar okuduğun Ayet-i Kerime neydi?'' sorusuna genç adamın cevabı,

 
Selma'nın, benim için tercüme eder misin? dediğinde
muazzam güzellikte deki Ayet-i Kerime'yi tekrar söylediği sahne oldu..
 


22 Temmuz 2014 Salı

Allah Yakındır

Rıza, köyünde aklı başında olmayan biri olarak bilinir.
Bozulan ana yol da motorsikleti ile taksicilik yapmaya başlar.
Ve bir gün köyün yeni gelen öğretmenidir yolcusu.
Rıza öğretmen hanıma ilk görüşte aşık olur.
Ama ne aşk...

 
Rıza'yı divane edecek türden.
 
 
Her gün heyecanla yolunu gözleyecek kadar çok...


 
Rıza bozuk olan yol da öğretmeni her gün evinden alıp okula getirmek için görevlendirilmiştir artık. Bu görev ona verilmese bile o bu işi kendine görev edinir.
 
Bir gün Rıza öğretmeni evinden alır. Okula giderken yolda motorsikleti bozulur.
Öğretmen hanıma yaklaşır, motorunu tamir edebilmek için tokasını isteyeceği sırada
öğretmen hanımın ürkek tepkisi karşısında
Rıza'nın dilinden bir şiir dökülür,
 
''Yüreğim kanıyor... Ama, heyhat! Bu yaraya merhem yok!''
 

Öğretmen hanım sakin tavrıyla, Hafız'ın şiiri der.
Ve Rıza cevaplar
Hayır. Bu şiir Seyid Yahya'nın...
 

Verdiği tepkinin ardından
Öğretmen hanım devam eder, ben de üzüntülü anımda bir şiir okuyorum diyerek Hafız-ı Şirazî'nin muhteşem şiirini okumaya başlar...

Ey Aşk! Ateştir senin nesebin
Niteliğin dumandır, kaynağın ise rüzgar
Su tufana dönüştü toprak da küle..
Senin kokunla ateş rüzgara karıştı
Şirin'siz her saray bisütûn gibi viranedir,
Ferhat'sız her dağ bir saman çöpüdür rüzgarda
Yedi nesil öteye tüm atalarımız gâmdı
Bize miras kalan hep sonsuz keder oldu
Rüzgar esince toprağımızdan senin kokun geliyor
Sadece sen kalacaksın
Biz hepimiz gidince...
 

 
Yine bir gün, Rıza öğretmen hanımı almak için evinin önüne gider.
Bekler, fakat öğretmen hanım bir türlü gelmez.
 
 
 Kapıyı çalma cesareti gösteren Rıza, maalesef öğretmenin evleneceği adam ile tanışır ve adam hiç hoş olmayan bir şekilde Rıza'yı evden uzaklaştırır.
 

Öğretmen hanım evlenmiştir artık...
Rıza'nın değişimi ise bu evlilikten sonra başlar.
 
 
Rıza artık aklını tamamen kaybetmeye başlar. Annesi onu şifa umuduyla Türbe'ye getirir. Ve Rıza türbedeyken rüyasında annesinin öldüğünü, nur yüzlü bir adamın kendisine ekmek ve bal verdiğini görür.
Uyanır ki; kucağında bal ve ekmek, karşısında annesinin cansız bedeni...
 
 
Rıza'nın hayatı bir kez daha değişir. Ama bu sefer ki çok daha farklı bir yönde. .
2 senenin ardından öğretmen hanımla türbede karşılaşırlar.
 
Bu karşılaşmanın ardından Rıza'nın Türbe hocası ile konuşması şöyledir...
Başka bir Leyla arıyorum. Kimsenin benden alıp götüremeyeceği.
İstediğim zaman kendisiyle konuşabileceğim
Bize her şeyden daha yakın olan
Eğer aşık olursan başka kimseye muhtaç olmayacağın
 
Ve bir karar verir.
İkisini birden sevemem, insan nasıl olurda Leyla'sız yaşar?
Türbe hocası, peki kırık kalbini nereye götürüyorsun diye sorduğunda;
Yalnızlık vadisine; neyneva çölüne
meleklerin kerbela dediğini söylediğin yere..
Yalnızlık ve esaretin çağresi var,
Fakat.... sevgilinin hasreti..
 
 
Bu dizeler, bu muhteşem sahneler İran yapımı bu filme bir kez daha hayranlık duymama sebep olur.
Çok fazla spoiler verdim ama tutamadım kendimi, gerçekten.
O kadar güzel ve muhteşem bir film ki, tek solukta izliyorsunuz.
Teraviden sonra sahur arasında mesela..
 
Mecazi aşkın sonunun ruhani aşka dönüştüğü sahneleri hissetmek mühim bir mevzu.
Bu filmde bu duyguyu çok yoğun hissedebiliyorsunuz.
Yani, muhakkak izlenmesi gereken bir film :)
 
 

Herkese Selam

Önceden fotoğraflar biriktirir, taslaklar oluşturur en çok da yazıp silmek, bazen kendime saklamak, bazen anı oluşturmak istediğimde blog sa...