10 Mayıs 2012 Perşembe

Başlık bulamadığım bir yazı..

Sormadan, sorgulamadan, neyin nasıl olduğunu bilmeden herşeye inanmayalım tabi. Zamanında yaşanan olaylar ve hikayeler olabilir müslümanlarla her dönem uğraşıldı. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ile uğraşıldıda kaldı ki biz aciz kullar ile mi uğraşılmasın.

Bugün şöyle bir yazı okudum. Okudukçada sinir oldum. Ayet-i Kerimeler'i, Hadis-i şerif'leri hiçmi okumuyor acaba insanlar.

BU ÇEŞMEDEN MÜSLÜMANA SU İÇMEK HARAM..!!!

Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı”, bugünkü adı Arap …Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:

“Her kula helâl, Müslüman’a haram!..”

Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye…

Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzûra getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dîni İslâm, ahâlisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla!.. Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?..” diye çıkışmışlar adama. Adam:

- “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…”dedikçe kadı kızmış:

- “Ne delili, ne ispatı?.. Sen fitne çıkardın, Müslüman ahâlinin huzurunu kaçırdın, katlin vâciptir!” demiş. Demiş ama, bir yandan da merak edermiş:

- “Nedir gerekçen?..” diye sormuş. Adam:

- “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş… Padişah da sinirlenmiş ama, diğer yandan o da meraklanırmış:

- “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın,hem de her kula helâl,Müslüman’a haram yazarsın?..” Adam, başı önünde konuşur:

- “Delilim vardır, lâkin ispat ister.”

- “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?..”

- “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultânım…”

- “Eeee?!..”-

“Sultânım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Mûsevîler, “ne oluyor, bu ne zulüm?.. Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş… Bir hafta dolunca, adam:

- “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler

- “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine… Sultan:

- “Bitti mi?..” demiş adama.

- “Sultânım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.

- “Şimdi nedir isteğin?..”

- “Efendim, pâyitahtımız Bursa’nın en sevilen, âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulucâmi imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler…Ve . Bir ALLAH’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz?.. Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok!.Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için:

- “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”

- “Kim bilir ne suç etti de tevkif edildi!..”

- “Vah vaah!.. Acırım arkasında kıldığım namazlara…”

- “Sorma, sorma…”

Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:

- “Eee, ne olacak şimdi?.. Adam:

- “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:

- “Ey büyük Sultânım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?..”

Sultan acı acı tebessüm etmiş:

- “Hava bile haram, hava bile!..”


Birde hangi aciz kul Allah Teala'nın verdiği nimeti haram kılabilir?
Bu kimin haddi olabilir?
Arkasında kıldığım namazlara acırım diyen bir mü'min kul düşünülebilir mi?

Okuduğum yazının altındaki beğenileri ve yorumları o kadar sinir bozucu geldi ki
ne diyelim.. Allah ıslah etsin..

Birde böyle canımın sıkıldığı zamanlarda aklıma hep bu ayet-i kerime gelir..

"Sen sevdiğini hidayete erdiremezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir." (Kasas, 56)
 
 

22 Nisan 2012 Pazar

Bahar alerjisi !!!


Bahar nezlesi denen bir alerji türü varmış.
Güneşi görür görmez, daha polenler uçuşmaya başlamadan kendini gösterirmiş.
Bu alerji öyle sinir bozucu birşeymiş ki gözlerde kaşıntı, burunda akıntı, sürekli hapşurma, içten içe kaşınma gibi insana sürekli
-hahhahhaa ben yine geldim- dercesine huzursuzluk verirmiş.
Öyle hemende gitmezmiş.
Bu alerjiye yakalanan bahtsızlar ise göz damlaları, burun fısfısları, alerji hapları gibi ne kadar ilaç varsa hepsini kullanırmış.
Faydasını görürlermiymiş tartılışılır.


Geçen sene karşı apartmanın bahçesindeki ve sokaktaki bazı kavak ağaçlarını kestiler saçtıkları polenlerden ötürü olsa gerek,hem üzüldüm hem sevindim biraz rahatlarım belki diye.
Ama ne fayda, gitti caanım ağaçlar.
Ve o alerji bu sene gelmeeeeeeee dememe rağmen yine geldi :) 
Bu dertten muzdarip çok insan olduğunu tahmin ediyorum.


Ve tabi merak ediyorum kullandığınız ilaçların faydası oluyormu, yada farklı yöntemler uyguluyormusunuz?
Bildiklerinizi ve uyguladığınız yöntemleri paylaşmanız büyük mutluluk vericektir, emin olabilirsiniz :)

Herkese sağlıklı, mutlu ve keyifli haftasonları..
Selâmetle :)

18 Nisan 2012 Çarşamba

Ekmek Kavgası..

Evin en küçüğü demek, ekmek almaya her zaman sen gidiceksin demek :)
Bizim evdede böyle bu kavga yıllardır süreer gider.
Bugün annemle ikimiz kalınca evde aramızda kim gitsin diye konuşuyorduk ki
annem hadi kura çekelim dedi :)
{Tabii sonunda ben gidicem anneme kıyamam ama yine de çektik ve tabi güldük, eğlendik.}


Ardından kağıtlara gidecek, gitmeyecekleri yazdım :)


Anneme hadi katlayalım diyince kağıtları bu hale getirdi :)


Bir annem bir ben çektik ve iki gidecek çekmeyi başaran ben :)


Ve kazanan annemin kağıtlarını gururla taşıdığı an :)
Onun gülüşünü severim benn :)
Çok tatlıydı maşAllah.
Büyük bir zevkle gittim annemin attığı kahkahalar sayesinde.

Hepinize bol gülücüklü, hayırlı ve mutlu günler :)


8 Nisan 2012 Pazar

Mutluluk kaynağı

Gözlerimin acıdığını hissettiğim zaman sebeplerinin neler olabileceğini sesli düşünmüş olmalıyım ki annem tek tek sıraladı...
Televizyon, bilgisayar, uykusuzluk diye haksızda sayılmaz tabi onlarda bir etken olabilir ama
bende ki sadece yorgunluktan, halsizlikten...
En kötü hastalıklardan biri olsa gerek ruhumuzun kaptığı şifa..
Banada Emel Acar gibi biri el atmalı mesela kolumdan tutup oraydı buraydı gezdirmeli
alışveriş yaptırmalı belki o zaman iyileşir ruhum :)
Yada
Hayır sever, yardım sever aile bireyleri bana bu güzel mi güzel turkish delight'lardan alsa o zaman iyileşirim belki :) 



Lokumun her çeşidini seviyorum. Elime aldığım zaman resmen aşk yaşıyoruz diyebilirim :)
Kendileri en güzel mutluluk kaynağım olur...


Görsel ararken değişik bir lokum çeşidiyle karşılaştım güllü ve bademli çikolata kaplı altın tozuyla süslenmiş bir lokum ama aslında bildiğimiz lokumlardan tek farklı özelliği 190 gramının 48 Tl olmasıydı, resmi neden yok derseniz yüklerken iki defa hata verince bunda bir hikmet olsa gerek diye düşündüm :)


{Umarım sizinde canınızın istemesine sebep olmamışımdır.}
Sevgilerr :)

1 Nisan 2012 Pazar

İlk Mim :)

Çok teşekkürler Zeytinçekirdeğim benide Mim'in de unutmadığın için :)
İlk Mim oldu ama sorularda gayet zordu :)

Hayatınızda ‘artık yok’ dediğiniz şeyler var mı?
'Artık yok' yerine artık var diyeceğim çok fazla şey var aslında hayatımda. Eksilenlerin ne olduğunu düşündüm ama hiç birşey koyamadım yerine. Herşey tam çok şükür :)

Eskiden bu yana neler değişti sizce? Neleri özlüyorsunuz peki, neleri yad ediyorsunuz?
Ahhh ah nerde o eski ramazanlar, nerde o eski bayramlar...
En çok eski ramazanları ve bayramları yad ediyorum. Bol bol anıyorum hatta. Eskiden komşularımızla, bazen akrabalarımızla, dostlarımızla iftarları beraber yapardık, hatta sahurda ilk uyanan kapıları çalar ramazan davulcusunu devre dışı bırakırdık. Gerçi hala uyandırıyoruz birbirimizi ama o tadı alamıyor gibiyiz. Ve Bayramlar da daha bir güzel geçerdi sanki. O zaman daha küçüktük ve herşey çok daha güzeldi tabi, bu değerlerimize yer veriyorduk. Şimdi dünya telaşı dört bir yanımızı sarmış durumda. Ben en çok bunun eksikliğini hissediyorum.

Ya da aklınıza gelince ‘iyi ki de değişti’ dediğiniz şeyler oluyor mu?
Üst komşularımızın taşınması o kadar hayırlı oldu ki benim açımdan, temennim onlar için de hayırlı olmuştur inşAllah. Yoksa katil olmama ve anahaber bültenlerine çıkmama çok az kalmıştı :)

Hayatınızda neyin değişmesini isterdiniz?
Yaşadığım şehrin...
Ankara'yı seviyorum ama gözlerim kapalı. Açınca tüm büyüsü bozuluyor çünkü,sıkıldığımı, bunaldığımı hissettiriyor bana bu şehir sanırım ben sevmiyorum bu şehri oda beni sevmiyordur eminim :P

Yeni bir eşya, yeni bir hayat ya da yeni bir icat mı istediğiniz? ‘Hayalimdir…’ dediğiniz bir şey söyler misiniz?
Bir değilde çok şey söyleyebilirim. 


Mekke topraklarında, Kabe'ye yakın bir yerde minik bir evde yaşasaydık nasıl olurdu acaba.  Annemle birlikte Kabe'yi tavaf etseydik,


Minik dükkanımızın tezgahını toplayınca babamda eşlik ederdi bize :)


Biz nereye yeşil çamaşır makinası oraya o artık olmazsa olmazım en çok istediğim şeylerden biri :)
Minicik evimize pekte yakışır tabi :)
En büyük hayallerimden olur kendisi :)

Herkese mutlu haftasonları...
:)

Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...