21 Aralık 2011 Çarşamba

İbn Rumi

رأيت رؤياً عجيبة!.../ ...!acâyip bir rüyâ gördüm!... râeytu ru'yân 'acîbe
رأيت الدهر يجرح ثم ياسو > Gördüm ki zaman yaralıyor, acıtıyor sonra
يعوض او يسلي او ينسي > Telâfi ediyor ya da teselli; veya unutturuyor
ابت نفسي الهلوع لفقد شيء > Kararlı ol tedirgin ruhum, elinden kaçırdığın şeyde
كفى حزنا لنفسي فقد نفسي >Yeter üzüldüğün kendine, kaçırdığın kendindir


şiir abbasi dönemi şairlerinden İbn Rumi'ye ait Aslen Rum olan şair 836′da Bağdat’ta doğdu. Mutedid’in veziri Hüseyin Kasım’ı bir şiirinde yerdiği için zehirletilerek öldürüldü Zehirlendiğini anlayan İbn er-Rumî gitmek için ayağa kalkar. Vezir: “Nereye gidiyorsun?” diye sorunca, “Gönderdiğin yere.” cevabını verir Vezirin “Babama da selâm söyle” demesi üzerine ise “Cehenneme gitmiyorum” diye yanıt verir...


18 Aralık 2011 Pazar

???

Yılbaşlarını severim.
Hicri yıl başımız çoktan geçmiş olsa da,
2012'de .... şunları yapacağım.
Diye başlayan cümleler,
İnsanların ileriye dönük tahayyüllerinin olması,
Yeni yıl için umutlarının olması,
Yeni başlangıçlar için kendilerini hazırlaması gayet güzel.
Amma ve lakin bu başlangıç için markete girmemle çıkmamın bir olmasını sağlayan klasik içki görüntülerinden hiç haz etmiyorum...
Keşke bunun bir çözümü olabilse...
İnsanlar güzel başlangıçlara niyetlendikleri zamanlarını böyle kirletmese
Haram olanı yapmak zorundaymış gibi benimsemese...



14 Aralık 2011 Çarşamba

Bir avuç mutluluk...

Belki kar yok, yağmur da yok ama hava çok soğuk.
İnsanın kemiklerine işleyen kuru bir ayaz var.
Küçük çocukların sırtlarında kocaman montlar, kabanlar, onları soğuktan koruyan ve yürüyüşlerini tatlılaştıran pabuçlar görmek ne kadar güzelse çocukları montsuz,botsuz görmekte o kadar üzücü...
Kocaman insanların dahi bu zor hava şartlarında tir tir titrediğini görürken o minicik canların sadece bir hırka, o kadar şanslı olmayanlarda ise incecik bir penye olduğunu görmek...
Bugün ki tevafuklar hep böyleydi benim için...
Gün, okul yolunda başladı.
Önce otobüse binen en fazla sekiz yaşlarında bir erkek çocuk...
Belli ki oda okul yolunda, sırtında kocaman bir çanta yüzü güzel mi güzel, meraklı ama tatlı bakışları olan bir çocuk...
Sabahın o ayazında üzerinde sadece şapkası olan bir penye ve üşümekte olan bir çocuk...
Daha sonra aynı otobüsle ilerlerken bir çocuk daha, bu sefer babası yanında ama oda sabahın ayazına yakalanan üzerinde sadece bir hırka bulunan tatlı mı tatlı gözleri ve mutlu bakışları olan bir kız çocuğu...
Otobüste ise büyük bir sessizlik...
Ama o minicik canların sessizliği bozan bakışları...
Hüzünlü ama bir o kadar da güzel, temiz yüzlü çocuklar...

Mutluluk onlara da uzak değil aslında,
Her çocuk gibi istedikleri sadece bir avuç mutluluk...




11 Aralık 2011 Pazar

Her ne ki arıyorsun; aradığın ancak sensin...

''Her ne ki arıyorsun; aradığın ancak sensin... İyinin de, kötünün de fidanı senin içinde büyür... Her meyvenin içi, kabuğundan yeğdir... Sen göremiyorsun diye bu alem yok değildir... Alemin varlığını ancak kul olarak anlayabilirsin... Allah Muhammed'i önce kul, sonra resul edindi. 'Abdühü ve resulühü' demekten murat, kulluğun peygamberlikten önde geldiğidir... Allah'a karşı tam kul olmak, varlığa karşı tam hür olmak anlamına gelir... Dünyanın hürriyeti Allah'a kul olmakla mümkündür. Nitekim Hz. Peygamber'in bir adı da Abdullah'tır; yani Allah'ın kulu...''

9 Aralık 2011 Cuma

Genç Osman

Sinemanın adı, tiyatronun tadı...


Soğuk havaların yaşandığı günlerde
zamanı değerlendirmenin en güzel yollarından biri
tiyatro olsa gerek...
Şahsımca sinema her zaman soğuk gelmiştir, 
tiyatro varsa eğer sinema tercih meselesi dahi değildir. 
(Biraz fazla seviyorum tiyatroyu :)))


Kaliteli zaman geçirmenin tadını veren oyunlardan biri ise; Genç Osman,
iki kere sıkılmadan izlediğim bir oyundur kendisi..


''İnsanlığın üstün bir anlayışa yükselmesi
ancak büyük birinin batmasıyla olur bazen.




Halkın gecesine Tanrı'nın uzattığı
yeni tutuşmuş bir meşaledir bu ölüm.
Yüz bin güneş birden ışık salsa,
onun kadar genişletemez bilinç ufuklarını... ''






Kalbimin kırılan yerlerinden onarılmak isterdim.  İzi silinsin, yaralarım görünmesin. Hafızam yerinde dursun ama beynimin içi sussun isterdi...