Kendimden... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kendimden... etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Aralık 2018 Cuma

Yaz Kızım

Ah şu blog…
Ne güzel bir dünya.
Bazen açıp geçmişin tozlu raflarını karıştırıyorum.
Yayınladıklarım dan çok taslaklarım.
Sürekli bir şeyler karalamış, altını-üstünü çizmiş durmuşum.
Ama iyi ki yazmışım.
Bazen dönüp bakmak da iyi geliyor.
İleri dönük hayaller kurarken, yaşadığımız hayatın içine bir kaç iz bırakmak keyifli bir his doğrusu.
En çok da kendine, kendini unutturmamış oluyorsun.

Mesela en son ne zaman sinemaya, tiyatroya gittiğimi unutmuştum.
Hangi fimleri izlediğimi,
En son hangi kitabı okuduğumu,
Buraya bakınca hatırladım.
Kendime ne kadar ara verdiysem, hatırlamam zaman aldı.
Ama iyi geldi.

Artık en çok şunu diyorum kendime, yaz kızım.


14 Kasım 2018 Çarşamba

Beklemek

Bazen öyle bir zaman geliyor ki; dur diyorum kendime, bir nefes al bakalım neler oluyor.
İzle.
Öncelikle benden beklenen her şeyi iyi veya kötü- az yada çok yaparken benim beklediğim şeylerin askıda olduğunu görüyorum.
Bazen -neyse -diyor, bazen de -neden?- diye soruyorum.
Çünkü diyorum, ''sana öğretilen hiç bir şeyin içinde -ben- kavramı geçmiyordu, bilmiyorsun." bildiğin yoldan gidiyorsun.
Aferin, devam et! de diyemiyorum.
Bi süre itiraz falan ediyorum.
Kısa sürüyor.
Hamurumda yok.
Öyle alışmışım ki, hastayım, tedavi olmalıyım, farkındayım, ama kendime zamanım yok!
Garip bir dünya.
Bazen çığlık atmak istiyorum.
Bazen sadece sessizce yürümek.
O da olmuyor.
Tüm ruhumu sessizlik kaplasa da bedenim bir türlü bu sessizliğe uyum sağlayamıyor.
Programlanmış gibiyim.
Gelip geçen zamanın farkındayım.
Ama sesim çıkmıyor.
Çok kalabalığım.
Ama aynı zaman da çok yalnız.
Söyleyeceğim çok fazla söz, karmaşık cümle, bulutların üzerini kaplayan hayallerim var.
Ama hepsi bir köşede bekliyor...
Çünkü beklemek benimle öyle bütünleşmiş ki...
Gittiğim her yerde var, ama kimse görmüyor.
Evet, umma ki küsmeyesin.
Evet, kimseden bir şey bekleme!
Tırnağın varsa...
Ama, biz de bu dünyaya ağaç olarak gelmedik ya dimi yani demek istiyorum...
Neyse.
Bazen yazmak iyi geliyor.



Bugünlük söyleyeceklerim bu kadar...
İyi günler dilerim.

31 Ekim 2018 Çarşamba

Ekim Ayı Geçmeden



Ekim ayını diğer aylara nazaran daha çok seviyorum. Mâlum #benimayım :)

Aylar, yıllar geçti ömrümden hayatının en çok hangi zamanını sevdin deseler -tam da şu anı, derim. Yaş aldıkça yaşlanıyorum kısmına gözlerimi kapatıyorum. Geçmiş denilen şey acı, tatlı geldi geçti. Artık saymıyorum.
Ama en büyük duam sağlık, varlık.
Bunu insana hayat mı öğretiyor, zaman mı öğretiyor bilmiyorum ama artık yaş aldıkça bazı şeyler daha normal geliyor...
Bir zaman sonra, içimde ki iyiliklerin değil ama beni savunan duygularımın geliştiğini, yapmam dediğim şeyleri yaptığımı... aklıma gelmeyip başıma gelen şeyleri yaşadığımı gördüğüm zaman... evet, yaşlanıyoruz... diyorum.


Neyse...
Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar :)
Yine görüşelim inşallah Ekim ayı ^.^





24 Mart 2016 Perşembe

Çalışmak Güzelmiydi?

Lise yıllarımın başlarındaydım.
Bir gün yakın komşumuz, bir işten bahsedip hafta sonları çalışmak isteyip istemediğimi sordu.
Ve her şey o zamandan sonra başladı.

Kendime böyle bir kötülüğü nasıl yaptığımı hala anlamıyorum. Önce yarı zamanlı başlayıp, hafta sonları, yaz tatilleri derken 3 yılımı hem çalışıp hem okuyarak geçirdim.

Çalıştığım sürede çok fazla zorluk yaşasam da bir kere isteyip elde ettikten sonra işi bırakmaya gururum el vermedi :)
Hem ben; annesine babasına kıyamayıp, kazandığını babasının kesesine koyan küçük bir kızdım hep ^^ Sonuçta annemde en çok, Allah kesene bereket versin, diye dua ederdi :-)

Liseden sonra başladığım okul, değiştirdiğim bölüm derken hem okul hem iş ağır geleceği için bu sefer sadece okulla devam ettim.

Bir gün derste hocamız; bir iş yerinden, güvenirliğinden, fakat sadece yol ve yemeğini karşılayacağından ama işi güzel bir şekilde öğreneceğimizden bahsetti. Teklif güzel geldi. Hemen elimi kaldırdım. Sonuçta erken yaşta işi öğrenecektim neden istemeyecektim ki? Sonra arkama bir baktım, benden başka isteyen yok ^.^

Hocamın referans olduğu yerle gittim görüştüm.
Okul biter bitmez işe başladım.
2 yıla yakın çalıştım.
İşi öğrenmeme rağmen, bir türlü ilerleme kaydetmeme müsaade etmeyen iş yeriyle yollarımı ayırma kararı aldım.

Hiç iş aramadan işe yerleşen ve iş aramayı bilmeyen biri olarak uzun bir süre evde zaman geçirdim :) Ve bu zamana kadar çalışmayı bir türlü sevmedim.
Ama kendimi hep çalışmak zorundaymış gibi hissettim.
Bu nasıl bir çelişkidir hala anlamış değilim ^^



Evet hala çalışıyorum.
Şuan ki iş yerimde 2. yılımı tamamlamak üzereyim.
Bu iş yerim kamuya hizmet veren taşeronları kapsadığı için, ben de bir taşeron olduğum için şu sıralar en çok duyduğum şey, inşallah siz de kadro alacak olanlara dahil olursunuz! oluyor.

Allah razı olsun diyorum. Düşünüyorlar. Ama benim tarafımdan düşünemiyorlar. Çalıştıkça ihtiyaç artıyor. İnsan kesem genişledikçe genişlesin istiyor. Yetinmek varken nefis hep daha fazlasını arzuluyor.

Şimdi ki çalışmamın en büyük sebeplerinden biri de budur.
Bir nevi kapitalist sistemin göz göre göre kurban olanlarından sayıyorum kendimi.
Almanın sonu yok!
Peki ilerisi,
Kendime yetemiyorken,
Bir ailem, eşim, evim varken onlarla geçirmem gereken en güzel zamanları çok daha farklı yaşıyorum.

Eskiden çalışmak zorundaymışım gibi, Allah'ım hayırlı kapılar açsın, hayırlı işler nasip etsin, hayırlı insanlarla karşılaştırsın derdim dualarımda.. Ne kadar yanıltmışım kendimi.

Şimdi daha fazla geç kalmadan farkına vardığım yanlışları düzeltmeye çalışıyorum..


Allah her şeyin hayırlısını versin..

16 Haziran 2014 Pazartesi

Tevafuk

Geçenlerde bir arkadaşla sohbet ediyorduk.
Tesettür üzerine değildi ama, bir an nasıl karar verdin? diye sordu.
Nereden başlayacağımı bilemedim.
İlk adım çok istemekti.
Çok istedim.
Hem emek, hem mücadele verdim diyebiliyorum çünkü.
Ailem asla karşı değildi ama hala anlayamadıkları şeydir zamansız buluşları.
Bunun bir zamanı varsa bile gelmiş geçiyordu çünkü.
Hala unutamadığım ve etkisinde kaldığım bir olayı anlattım arkadaşıma.
Çok istediğim, ama bir o kadar da yorulduğum bir gündü.
Kafam da milyon tane acaba ile okuldan çıkmış arkadaşımla otobüs durağına yürüyorduk.
Tam yolu yarılamışken telefonum çaldı.
Telefonda ki bayan, Yasemin hanım pardesünüz hazır, buyrun gelin alın! dedi.
Ben -Allah Allah öyle bir sipariş vermedim. Dememe rağmen, ısrarla,
Siz Yasemin hanım değil misiniz diyor,
Evet diyorum ben Yasemin.
Numaramı söyleyerek, bu numara size ait değil mi diyor.
Evet diyorum bana ait.
O zaman pardesünüz hazır, buyrun gelin alın diyor!
Israrla.
Ve defalarca tekrarlıyor.
Yok diyorum, ben öyle bir sipariş vermedim.
Artık en son nereden aradığını sorarak, Bursa'dan aradığını öğreniyorum.
Hani tam da böyle bir konu gündemimdeyken...
Bu muazzam tevafuk şükür sebebim oluyor
Telefonu kapatınca tüm acabalar siliniyor.
Yok diyorum sonra, pes etmek yok :)
Ve ondan sonra bir çok şey, zamanla, sabırla gerçekleşiyor...





11 Haziran 2014 Çarşamba

Özgür Mim

Güzel blog arkadaşım Lâl-ü Tebessüm tarafından mimlenmişim. Çok mutlu oldum. Çünkü seviyorum mim cevaplarını, bir nevi kendimle konuşuyormuş gibi ya da içimde ki Yasemin'i konuşturuyormuşum gibi oluyor
Yalnız bu mim de bir şey eksik sanki, hani direk konuya girmiş. Cevapları neyi düşünerek söyleyeceğimi söylememiş.
O yüzden adı başlıkta ki gibi Özgür Mim.

1) Telefonun nerede?
Şu an çöpe atmak istiyorum, çünkü çekmiyor!

2) Partnerin?
O şanslının hala varlığından haberi yok, galiba ^.^

3) Saçların?
Genel de uzun saç severim, şöyle rüzgara karşı savrulanlardan :)

4) Annen?
Umarım şu an, akşama ne yemek yapsam da yaseminimi mutlu etsem diye düşünüyordur...

5) Baban?
Babam şu sıralar çok mutsuz, benim asistanlığım kısmında ciddi zorluklar yaşıyor :)
Sorduğun için teşekkür ederim ^.^

6) En sevdiğin eşya?
Şimdi, tam da şu an, mp3'üm, bazı olumsuz sesleri duymama engel olduğu için..

7) En son gördüğün rüya?
Çok garipti..

8) Hayalindeki araba?
Bugatti veyron, chrsyler c300 falan demeyeceğim tabi, Volvo s40'ım olsa kâfi :)

9) İçinde bulunduğun oda?
Çok havasız, mutsuz, duvarların dili olsa da konuşsa!

10) Korkun
Karanlıkta yalnız kalmaktan korkarım...

11) On sene içinde ne olmak istiyorsun?
İsteklerimi o kadar uzun zamana yaymayı sevmiyorum, hayallerimi de.

12) Sen ne değilsin?
Hadsiz ve bencil değilim.

13) En son yaptığın şey?
Şimdi bir bardak su içtim, öyle güzeldi ki :)

14) Senin hayatın?
Benim hayatım çok sakin, bazen hareketli bazen de çok telaşlı olabiliyor.

15) Moralin
Moralim, hava durumuna ruh haline ve annemin beni evden uğurlamasına göre değişebiliyor :)

16) Şu an ne düşünüyorsun?
Evimi. Akşam için ayırdığım 3 saatlik vaktimi nasıl, ne ile değerlendireceğimi, nasipse...

17) Senin bilgisayarın?
Benim bilgisayarım çok güzeldi, ekranı kırıldı. İmdadıma ablam yetişti, benim değil ama ablamın bilgisayarı pek yavaş pek ağır..

18) Aşk?
Aşk denince genelde tek bir şey gelmiyor aklıma, gören gözlerime de aşığım, beni yaratan Rabbime de..

Mim için teşekkür ediyorum efendim Lâl-ü Tebessüm :)



6 Haziran 2014 Cuma

Ders Çalışamayan Kız

Sınav zamanlarında aklıma gelen ilk şey, bu millet nasıl oluyor harıl harıl ders çalışıyor da ben kitabın kapağını açmaya bile üşeniyorum? oluyor.
Cidden.
Yalnız benim bu alışkanlığım doğuştan olmalı.
İlkokulda da sevmezdim sürekli ders çalışmayı.
Evet çalışan kazanıyor ama nasıl oluyor, yani o ders çalışma ya da bir kitaba kafa yorup saatlerini üzerinde harcama.. nasıl oluyor da insanlar bunu başarabiliyor.
Hiç mi dikkatleri dağılmıyor,
Ders çalışırken karınları acıkmıyor,
Kapı da mı çalmıyor yani.
Merak ediyorum.
Çünkü biliyorum problemli bir bünyem var, ne zaman ders çalışıyım hadi diye kendimi zorlasam ya acıkırım, ya biri gelir, ya telefon çalar ya da kapı.
Ve ben o gün hiç olmayacak işlerle uğraşır fakat bir türlü ders çalışmam.
Formül, ilaç, iksir istiyorum ^.^
Hiç değilse üniversite hayatımı kurtara bileyim yeter :)



Kahve yapamayan, ders çalışamayan garip yasemin bakalım yarın hangi derdini anlatacak ^^

1 Haziran 2014 Pazar

Kelebek Oldum

Bazen hayal dünyam beni olmadık yerlere, olmadık düşüncelere sürükler.
Hayal kurmak hayat telaşı dolu düşüncelerimden öyle uzaklaştırır ki hayallerimden büyük zevk alırım. 
Tabi ki bir astronot olup aya çıktığımı hayal etmem. 
Rengarenk kanatları olan etrafa ışık saçan bir kelebek olduğumu düşünürüm :)
En sevdiğim yerdeyimdir..
Neşeyle öten kuş cıvıltılarının ve arka fonda ney çalan neyzenin etrafında uçtuğumu hayal ederim. 
Ve mutlaka mevsim ilkbaharın ilk günleridir.
En sevdiğim insanların etrafını saran beyaz papatyaların üzerlerine konar bir yandan ney sesini dinler
Diğer taraftan da o bir günlük kısacık ömrü ne ile geçireceğimi düşünürüm...
İşte bu düşünce hayalden uzaklaştırıp gerçek hayatla bütünleştirir. 
Neden?
Hayatta da böyle değil midir, plansız programsız geçmez zaman ama yine de bir çok şey yarım kalır. 
Çünkü anı yaşamak değildir amacımız, hayatın şartlarını yerine getirmektir. 
Mesela bazen canım o an en olmak istediğim yerde olmak ister. 
Bir Cuma vakti Hacı Bayram Cami de Kur'an-ı Kerim tilaveti dinlemek gibi. 
Yada ah keşke yanımda olsaydı! derim. 
İşte o zaman hayallerime daha çok sarılır gerçek hayattan daha çok uzaklaşırım. 
Sonra bir çok şey boş gelir. 
Ve bu ruh hali bir bunalım değil, bilakis hayata tutunuştur benim için.
Daha çok umut, daha çok dua ve daha çok şükür getirir ardından...



Bir de ruha şifa niyetine okunan Ayet-i Kerime... 

''Ey Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi imandan çevirme! Tarafından bize rahmet ver. Muhakkak ki sen vaadine muhalefet etmezsin.''  (Al-i İmran Suresi:8)




12 Nisan 2014 Cumartesi

Aile Şirketi Mi?

Uzun zamandır hayalini kurduğum şeydir aile şirketi.
Öyle kocaman bir şirket değil tabi. 
Küçük, kendi yağı ile kavrulan bir şirket ama hayal öyle bir hayal ki, ofis dekorasyonumuz bile hazır :)
Ve aile şirketinde görev yeri belli olan tek kişi babam. 
Genel sekreterim :))

Şu sıralar hayalime biraz olsun yaklaştığımı hissediyorum. Aile şirketimizi henüz kuramadık ama babam ile aynı yerde işe başlıyorum. 
Ve bu vesileyle babamı hayalimde ki konumuna kavuşturuyorum :)
Her yeni başlangıç yeni bir umut demek...


Not: Fotoğraf netten, çiçek ise tabi ki yasemin çiçeği :)

27 Aralık 2013 Cuma

Yer Gök Kitap

Yer, gök, kitap dedim, 
Çünkü burası dopdolu bir sahaf. 
İçeri girer girmez sahafçı olmayı hayal ettim, hayale müsait bir ortam çünkü.

Tüm kitaplar benim, bir de herkese satmam kitaplarımı, bazılarına hediye ederim ^^
Kitapları yazarların isim sırasına göre de dizerim, 
Şuraya da iki berjer ortaya da minik bir masa,
Gelen gençler oturur okur, bende annemin yaptığı kahveleri ikram ederim.

Dedim.



Sonra biraz ilerleyince..... 
Yok yook tövbeler olsun!
Bir de iki katlı 
Akşama kadar elimde toz bezi ile gezemem ki! 
Hem sevmem öyle tozlu işleri :)

                                     

Bir de bu manzarayı gördükten sonra! Merdiven tek kişilik olmuş, annem geçemez ki oralardan. Takılır düşeriz mazallah :)


Oracıkta vazgeçtim düşüncelerimden :)


Taze kitap kokusu başka oluyor ama, eski kitaplar daha farklı oluyor, kesin. Mesela Çalıkuşu'nu son basımlardan değil de ilk yazıldığı hali ile okumak isterdim... gibi.


Bu son fotoğrafta sahaf olmak çok güzel ama ben olamam'ın kanıtı :)



21 Haziran 2013 Cuma

Korkularıyla Yüzleşmeli İnsan

Küçükken beni ne korkuttu bilmiyorum ama yürüyerek gittiğim dişçide kendimi yerlere atarak geri eve döner ağzımı mümkün değil açmazdım :) Anneme babama az çektirmedim bu konuda. Sonra çark döndü tabi.. 
Anneme babama çektirdiğim zamanlar bana bonuslarıyla geri döndü. Ohh çok güzel oldu diyorum kendime! Ne de olsa kendim ettim kendim buldum! du..

Şimdi hep tek başıma gidiyorum dişçiye, randevularımı yine özel sekreterim babam ayarlıyor tabi :) Ne de olsa ben tescilli bir korkaktım zamanında.. Ve her an cayabilirdim. 

Çekilen dişlerimi, yapılan kanallarımı sonrasında implantları söylemeye dilim varmıyor :)) Korkularımla yüzleşmiş cesaretimi toplamış olmama rağmen, 4 de ki randevuma saatler kala hala heyecanlandığım doğrudur :)

Aslında her şey o koltuğa oturana ve kendini güvendiğin bir doktora teslim edene kadarmış, o kadar. Sadece o zamanlar bu kadar kolay olacağını dişçi de değil de evde anlatmalıymış ebeveynler.. ve tam randevu saatin de gidip, küçücük bedenlerimizi o dişçi koltuğunun karşısına oturup saatlerce bekletmemeliymişler. 

Evet yine ev halkının da payı var. Tüm suç benim olamazdı zaten :)

Tecrübe neyse ama asıl önemli olan tavsiye, ben ettim siz etmeyin! demek istiyorum sadece :)


Hayırlı Cumalar!

18 Mayıs 2013 Cumartesi

Kendimden Kendime

Uzun zamandır!
Dümdüz, sade, basit, uzun bir tunik arıyorum.
Ama yok!
Olanları da sanarsın altın iplikten dikmişler..
Zevk meselesi tabi fakat arkası uzun önü kısa gömlek tarzı tuniklerden de hiç haz etmiyorum.

Her neyse.. baktım bu böyle olmayacak.
Ablamın sandığını açtım, bütün kumaşlarını topladım.
Kalıpsız ölçüsüz kestim, biçtim, diktim.
Oldu gibi sanki.
Hatta elimde diktim :)
Çünkü babamın anneme yıllar önce almış olduğu dikiş makinası ilk gün ki gibi duruyor hala.
Kalan işlemlerini evimizin altın da yeni açılan terzi dükkanında halledeceğim.

Şimdilik böyle, bir de uygun kemer bulursam beni uzun bir süre idare eder sanıyorum..


Sizce umut var mı?
:)


3 Mayıs 2013 Cuma

Ya Geç Kalırsam?

Eskiden.. çok değil işe başlamadan önce
Vakit namazlarını gezdiğim camilerde kılmayı, cemaate katılmayı çok severdim.
Hala da çok severim.
Çok sıklıkla gidemesem de elimden geldiğince giderim.
Gittiğim camilerde Kur'an-ı Kerimi'i alır, rastgele bir sayfasını açar okurum.
Bazen öyle güzel anlamlar, yol gösterişler, kendini buluşlar olur ki açtığım sayfada.
Verilen en güzel hediyelerden olur okuduklarım.


Geçen sene çektiğim bu fotoğrafı görünce çok üzüldüm.
Kendimi nelerden mahrum ettiğim geldi gözümün önüne.
İsyan mı ediyorum diye korktum.
Bir yol gösterişe ihtiyacım vardır belki de, bilmiyorum. 
Belki de sadece..
Manevi huzura olan ihtiyacımın eksikliğini yaşıyorum.

Bir de aklımda ki soru:
Ya dünya telaşına kapılıp, ahiret telaşıma geç kalırsam?



20 Nisan 2013 Cumartesi

Lâle'siz Yaz Gelmez'miş

Neden benim de lâle fotoğrafım olmasındı ki?
Olsundu!


 Oldu sonunda, hem de Ney'hâne yolunda..
Bir şeyi, bir yeri, bir insanı sevmek çok farklı.
Ulus'a gidip Hacı Bayram Cami'sine gitmediğim zamanlarda Ulus'a gittim demiyorum.
Artık Hamamönü'ne gidip, Ney'hâne'ye uğramadığım zamanlarda da
Hamamönü'ne gittim demeyeceğim.


Tiyatro, sinema biletlerini atmam. Gittiğim, sevdiğim yerlerden de küçük şeyler hatıra olur diye alır, 
sonra bir yerlerden çıkar mutlu olurum diye saklarım :)


Büşra Can'ım kavanoz süslemiş, ben de görüp heves edip bir tane de kendime süsledim. 
Turkish delight hastası birinin kavanozun içine takı toka koyması beklemek... ayıp olur :)


21 Mart 2013 Perşembe

Bu Güzel Sorular 'yasamumudu'ndan..

Mimleri seviyorum çünkü cevaplarken keyif alıyorum. Bu sefer ki güzel mim Yaşam Umudu blog sahibesinden.. 

Sorular ise şöyle:


1.En nefret ettiğiniz insan tipi ? 

Dünyanın kendi etrafında döndüğünü zanneden, egoları için var olan, kıskançlığı yüzüne vurmuş, gözleri kinle nefretle bakan, hayatta hiç birşeyden memnun olmayan... diye o kadar çok sayabilirim ki, bir sürüler..

2. Evde en çok hangi eşyanı kaybedersin ?

O konuda çok başarılıyım, evimiz kutu gibi olduğu için hiçbirşeyimi kaybetmem herşeyin bir yeri vardır. Eve kimin gelip gittiğini de bu sayede rahatlıkla tahmin edebiliyorum :)

3. Sakız çiğneyen insanlar hakkında ne düşünüyorsunuz :D

Sakız çiğneme uslubunu aşmıyorsa çiğnesin derim ama çakır çukur sesler çıkarıp sinirleri alt üst ediyorsa lütfen ebediyete kadar sakız çiğnemesin.

4. En sevdiğiniz çiçek ? 

Yasemin :)



5. Burcunuz ? 

Terazi, en kötü özelliği kararsızlık olan bir burca sahibim.

6. Kız ve erkek çocuklarınız olsa adlarını ne koyardınız ?

İşte en sevdiğim soru...
Kız olursa Reyyan, erkek olursa Furkan :) 

7. Komşunuzun çocuğu size oturmaya geldi suratınıza tükürdü napardınız ?

Kibarlığımdan ödün vermeden, kapıyı açar usulca kapının önüne koyar kapıyı kapatırdım, kim alıyorsa alsın götürsün veledi :)

8. Arabayı siz kullanıyorsunuz yaşlı bayanın birinin üzerine çamur sıçrattınız ve haraket yaparak arabanızı durdurdu onu istediği yere bırakmanız gerektiğini söyledi napardınız ?


*Öncelikle, benim yaptığım kaba bir davranış olabilir ama o hareket size yaşınıza, başınıza hiç yakışmadı diyerek; üzgünüm nezaketsiz hareketiniz yüzünden sizi gideceğiniz yere bırakamam, derdim. 


Ya da 


*O hareketi yanlış gördüm heralde diyerek, ayy çok özür dilerim kusura bakmayın gerçekten çok özür dilerim, nereye gidiyordunuz bırakayım hatta ordan da evinize götüreyim yine karşılaşırsak durdurun beni ben yine sizi gideceğiniz yere kadar bırakırım, derdim.


Hatta sanırım direk bunu derdim :)


9. Hayatta en korktuğunuz şey ?

Kul hakkı
Bir de büyük konuşmak
Allah muhafaza..

10. Bilgisayarınız çöktü ve bilgisayar ortamındaki tüm resimleriniz yok oldu hiçbir yerde kopyaları da yok naparsınız ?

Bunda mutlaka bir hayır vardır, demek ki yaşadığım hatıraların daha güzellerini yaşatacak Rabbim, derdim :) 
Demişliğim var :)

11. Yalnız yaşamak hakkında ne düşünüyorsunuz sizi mutlu mu eder mutsuz mu ?

Mutsuz eder, çünkü kısa süreli yanlızlıkları seviyorum. Annemler gitsin gezsin ama lütfen geri evlerine dönsünler. Ruhum onların yokluğuna ve yanlızlığa çok fazla dayanamayabilir.. 

Yaşam Umudu mim için çok teşekkür ederim, keyifle cevapladım. Çok da sevdim.

Bu güzel mimlerinde beni yine unutma lütfen :)
Hayırlı ve mutlu günler herkese..





23 Şubat 2013 Cumartesi

Mim'lenmek!

Bu güzel Mim için Gülihan'a teşekkür ederim. Hemen cevaplarıma geçiyorum..

1-Neye zaafınız var? Mesela neyi yapmayacağım dediğiniz halde yapıyorsunuz?
Gezmeye accayip bir zaafım var, evden çıkmayacağım dedim bir zamanda hadi şuraya gidelim demesin biri :)

 2-Hangi filmin,dizinin ya da kitabın içine girmek isterdiniz ?
Hmm.. bilemedim şimdi.
 
3-Fırsatınız olsaydı şayet ilk gideceğiniz ülke-şehir neresi olurdu?
Arap ülkelerini listemin başına ekler, Ürdün-Fas-Mısır.. diye çize çize gezerdim..

4-Hayallerinizdeki işi mi yapıyorsunuz ya da hayalinizdeki yerde misiniz?
Aslında hayalimde ki işten çok hayalimde ki çalışma ortamım vardı. Sessiz, sakin ve huzurlu..

5-Diyelim ki yeni üretilen , leziz mi leziz , iddialı bir çikolataya sizin istediğiniz bir ismi koyacaklar. Ne olsun isterdiniz ?
Ben çikolatama bakarım, ismine karışmam :)

6-Gerçekleşmesi pek olası olmayan ama yine de çok istediğiniz uçuk bir hayaliniz var mı?
Hemde birden fazla :)

7-Farz edelim ki oyuncusunuz ve Oscar kazandınız (heyt beee:)) ödülünüzü kimden almak isterdiniz ? :)
George Clooney'den, madem oscar kazandımm oda gelir dimi yani?

 8-Keşke bunu ben yapmış olsaydım dediğiniz bir şarkı yada film var mı ?
İzleyici olmakta keyif verdiği için hiç o tarafa geçmek istemedim.
 
9-Yaşamayı istediğiniz bir dönem ya da çağ var mı? Varsa nedir?
Daha önce hiç düşünmemiştim.

10-Küçüklüğümüz de en sevdiğiniz çizgi film neydi?:) Şimdi varsa şimdikini de söyleyebilirsiniz.
Şeker Kız Candy, bayılırımm :)
 
11-İsminizi seviyor musunuz?Sizi yansıttığını düşünüyor musunuz?
Yansıttığını düşünmekten ziyade sadece seviyorum :) 

Hakkımdaki 11 gerçek:
*Çok sulu gözlüyümdür, gülerken bile ağlayabilirim
*Eşortmanla dışarı çıkmam, markete dahi gitsem tam takım giyinmeliyim.
*Birini çok seviyorsam onu mutlaka bağrıma basarım :)
*Yatarken başım kıbleye gelmek zorunda, yoksa döner durur uyuyamam. 
*Ocakta ve fırında bir şeyleri unutma alışkanlığım var mimliyim bu konuda canım annem bir yere giderken tembihler, ben gelene kadar bir şey yapma diye :)
*Otobüste gözüme kestirdiğim bir teyzenin veya amcanın peşine takılıp acaba yolumuz nerede ayrılacak diye gittiğim yere kadar takip ederimm :)
*Annem huysuz, babam inatçı olduğumu söyler..
*İnandığım bir şey için elimden geleni yapar kolay kolay vazgeçmem.
***
 
Benden bu kadar :)
Hediye çekilişime katılmadıysanız eğer, sizi şöyle alabilirim.



Bir de bu güzel şarkı ile mutlu hafta sonları diliyorum :)
 

6 Ocak 2013 Pazar

Hayat: Shine bright like a diamond!

Selamınaleyküm Arkadaşlar!
İyisinizdir umarım; soğuk hava şartları sizi hasta etmemiş, keyfiniz hiç kaçmamış, yaptığınız herşeyden keyif almışsınızdır inşAllah.

Dünden kalma kızgınlığım var..
İndirimleri hepimiz seviyoruzdur ama mağazaları talan etmek zorunda mı insanlar. Şunu da almayım, belki ihtiyacı olan biri gelir alırda mutlu olur, diyen yok!

Altı üstü etek almaktı amacım. Bir etek için saatlerce dolaşmak ve aradığını bulamamak değildi.
Yatsı ezanının kerâmeti ile aldım ama o saatten sonra mutlu olmak çok zor..

Bir de: Şu sıralar mp3'üm ile bütünleşme arefesindeyiz.
Çalan her şarkıda bana ait birşeyler var sanki :)

Şöyle ki:


I saw the life inside your eyes..

{Başlıkla alakasız bir yazı oldu farkındayım, bugünlük böyle olsun:) }
Mutlu pazarlar herkese :)







1 Ocak 2013 Salı

Kısa bir post..

Yılbaşını kutlamıyoruz ama insan dönüp arkasına bakınca bir sürü şey geliyor aklına..
 
 
Benim aklıma ilk gelen Ramazan ayı oluyor. Çok seviyorum, Allah daha çok ramazanlar göstersin bize inşAllah.
 
 
Bu sene Ramazan'da da en çok Kadir gecesini Hacı Bayramda geçirmek mutlu etti beni. Tekrar tekrar gidebilirim inşAllah. Mahşer-i bir kalabalık ve ortasında siz, herkesin derdi aynı, Hz.Peygamber (S.a.v.) yolunda ilerleyip, Rabbine bir adım daha yakın olmak!
 
 
Bir önemli gelişmemiz de Sümeyye bebeğimiz oldu. Bebek kokusu, cennet kokusu derler ya öyle bir güzellik kendisi :)
 
 
2012'de böyleydi şeker kutularım, daha farklı şekilleri de olucak inşAllah.
Taa ki ben bıkana kadar :)
 
 
Çok kızdım kendime, sen böyle güzel, tarihi bir Camii'nin önüne gel
İçini görmeden geri dön!
 
İlk fırsatım inşAllah!
 
 
Bundan bir kaç ay önce işe başladım. Dünde patron amcamız sağolsun bize yılbaşı hediyeleri almış :)
Düşünceli insanları seviyorum.
 
Rabbim her anı dolu dolu geçenlerden olmayı nasip etsin.
 
Hayırlı günler :)

25 Aralık 2012 Salı

Uçan Balonum :)

Günler birbirini kovalamıyor, sanki hergün birbirini kopyalıyor.
Bugün, dün yaptığımdan farklı birşey yapmadığımı hatta uzun zamandır aynı şeyleri tekrarladığımı, artık çalar saatten de daha önce uyandığımı farkettim.
Birde farketmediklerim var ki, orda kapıyı zorlamama taraftarıyım :)

Hayat zor değil ama hayatı zorlaştıran insan sayısı o kadar çok ki... diye konuya girmeyi çok isterdimmm :)

Ama bu kötülüğü ne size, ne de kendime yapmamalıyım :)



Sıkıldığım zamanlarda kendimi rahatlatmak için en büyük teselli, hayal kurmak.

Bir balonun ucundan tutup çoook yükseklere uçtuğumu,



Sonra balondan inip küçücük bir kayıkta, denizin ortasında değil ama kıyısında oturup etrafı seyrettiğimi hayal ediyorum.

Sonra; bakıyorum ki, hayal de bile yanlızım :)

Etraf bomboş, balonu bile iki kişi tutamıyoruz :P

Bende ara veriyorum hayallerime, vazgeçiyorum kurduklarımdan :)

İşte bu ara böyle bir ruh halindeyim..

:)








16 Ekim 2012 Salı

Haftasonu çabuk geçer..


Elinde bitmeyi bekleyen kitaplar olsa da dayanamıyor insan.
Kitapçıya giderken, aklımda Mehmet Akif Ersoy'un Kur'an mealini almak vardı. Ama heyecanla gidişim, hevesimin kursağında kalmasına sebep oldu. Biraz geç saatte gitmeninde etkisi olmuş olabilir tabi. Almadığım için şimdilik pişman değilim ama neler kaçırdığımın da farkındayım :)
O şahane meal hâlâ aklımın köşesinde.
Alan, okuyan varsa fikir edinmek açısından yorumlarını eksik etmezlerse çok sevinirim :)
 
 
Hava durumunu sunan spiker sürekli ''parçalı bulutlu'' der dururdu bende hep kocaman parçalar görür dururdum :)
Gördüğüm en küçük parçalı bulutlar ile tanıştırıyım sizi.
 
 
Yemek blogları herkesin olduğu gibi benimde ilgi odağım. Aynı zamanda bu konuda ne kadar başarısız olduğumun bir göstergesi.
Nasıl başarıyor acaba diyorum bu bayanlar; hem şahane yemek bloglar hazırlamayı, hem çalışmayı, hemde evli ve çocuklu olmayı.
Elbet vardır bir formülü :P
 
 
Üçüde benim diyormuşum :)
 
Biranlık hayal edince, fotoğraf çekmeye çalışmadan önceki sahneyi getirdim gözümün önüne,
saçlardan da anlaşılıyor tabi :)
 
Rabbim bizim kızlarımıza da, cümlemizin yavrucuğuna da sağlık, sıhhat, mutluluk
ve hayırlı ömürler nasip etsin inşAllah.
 
Hayırlı ve mutlu günler herkese!!!!
:)
 

Herkese Selam

Önceden fotoğraflar biriktirir, taslaklar oluşturur en çok da yazıp silmek, bazen kendime saklamak, bazen anı oluşturmak istediğimde blog sa...