Hayal kurmak hayat telaşı dolu düşüncelerimden öyle uzaklaştırır ki hayallerimden büyük zevk alırım.
Tabi ki bir astronot olup aya çıktığımı hayal etmem.
Rengarenk kanatları olan etrafa ışık saçan bir kelebek olduğumu düşünürüm :)
En sevdiğim yerdeyimdir..
Neşeyle öten kuş cıvıltılarının ve arka fonda ney çalan neyzenin etrafında uçtuğumu hayal ederim.
Ve mutlaka mevsim ilkbaharın ilk günleridir.
En sevdiğim insanların etrafını saran beyaz papatyaların üzerlerine konar bir yandan ney sesini dinler
Diğer taraftan da o bir günlük kısacık ömrü ne ile geçireceğimi düşünürüm...
İşte bu düşünce hayalden uzaklaştırıp gerçek hayatla bütünleştirir.
Neden?
Hayatta da böyle değil midir, plansız programsız geçmez zaman ama yine de bir çok şey yarım kalır.
Hayatta da böyle değil midir, plansız programsız geçmez zaman ama yine de bir çok şey yarım kalır.
Çünkü anı yaşamak değildir amacımız, hayatın şartlarını yerine getirmektir.
Mesela bazen canım o an en olmak istediğim yerde olmak ister.
Bir Cuma vakti Hacı Bayram Cami de Kur'an-ı Kerim tilaveti dinlemek gibi.
Yada ah keşke yanımda olsaydı! derim.
İşte o zaman hayallerime daha çok sarılır gerçek hayattan daha çok uzaklaşırım.
Sonra bir çok şey boş gelir.
Ve bu ruh hali bir bunalım değil, bilakis hayata tutunuştur benim için.
Bir de ruha şifa niyetine okunan Ayet-i Kerime...
''Ey Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi imandan çevirme! Tarafından bize rahmet ver. Muhakkak ki sen vaadine muhalefet etmezsin.'' (Al-i İmran Suresi:8)